Okumuş insanlar iş beğenmez ve her işi yapmaz, bu durumda işsizlik artar, mutsuzluk artar.
okumuş adamı mutlu etmek zordur, her zaman kendisine yapılanın eksik ve yanlış olduğunu kendisinin daha yüksek yerlere layık olduğunu söyler, toplumu gerer ve anarşizmi hortlatır.
Okumamış insan bir fabrikada iş bulduğunda bundan dolayı şükrederken, okumuş insan; öğretmen bile olsa hep bir eksiklik hisseder ve sürekli yükselmeye çalışır. Bu durum onu gerer, aileyi gerer, toplumu gerer..
Hele felsefik düşünüyorsa ve sisteme yönelik eleştirisi varsa hepten mutsuzdur ve geleceğin bir anarşisti, devrimcisi ya da ayyaşıdır…
Tüm bireylere yüksek eğitim vermek toplumu yorar, alt işler yapacak kimse kalmaz ve bunun için dışardan insan ithal edilirken, içerdekiler de iş beğenmediğinden aç kalır ve devrimci hareketlere yönelir, ya da toplumda sorun üretir..
Üniversiteleri ilim ve bürokrasi yetiştiren bir yer haline getirip meslek için yüksek okulları yaygınlaştırıp insanları kısa yoldan hayata katmak ara eleman yetiştirmek toplumu dingin hale getirir.
Şu anda okumuş her insan patlamaya hazır bir bombadır ve pimi de kimin elindedir beli değil…
Her ile bir üniversite diye dağa taşa üniversite açtık…
Düşündük ki her ile bir üniversite açarsak, ülkemiz ilim-irfan deryasına boğulacak, ünivresiteler gittikleri şehiri ilim merkezi yapacak, halkımız ilimle tanışacak, cahil Anadolu, alim Anadolu olacak…
Biz, üniversitelerle birlikte her ilde kültür merkezlerin, kütüphanelerin ve sanatın gelişeceğini düşünürken; nasıl bilebilirdik ki üniversitelerle birlikte her ilde “cafe, bar, gazino, disco…” gelişecekti..
Demek ki ilim değil filim yapıyoruz…
İbrahim Halil ER