1492 yılında Gırnata’nın da Aragon ve Kastilya Krallıkları tarafından alınması üzerine Müslümanlar Endülüs’ü terk ettiler.
İspanya tarihlerinin çoğunluğunda yazılıdır ki, Ebu Abdullah es-Seğir (Son Endülüs-Gırnata hükümdarı) Badol tepesine çıktığında şu anda İspanyollar arasında “Arab’ın ah ettiği mahal” diye meşhur olan mevkiden son defa olmak üzere dönüp Gırnata’ya bakarak “Allahuekber” diye yürekten bir ah çekti.
Gözlerinden pişmanlık gözyaşları akmaya başladı. Bu durumu annesi Ayşe gördüğünde
“Ağla, ağla, namussuz alçak! Çünkü vatanını ve saltanatını yiğitçe koruyamadın. Şimdi sana karılar gibi ağlamak yaraşır” diye kızmıştır.
Ebu Abdullah da bu sözlere çok üzülüp, “Ey valide, bu felaketlerin benim başıma ve halkın başına gelmesine birinci sebep sen iken şimdi herkesten evvel beni ayıplayan da sen oldun. Vallahi eğer senin bu sözü söyleyeceğini zamanında bilseydim, cesedimi Gırnata toprağında bırakıncaya kadar çalışırdım” demiştir.
Not
Rivayete göre son hükümdar Fas’a gider ama gerekli ilgiyi görmez ve orada fakirlik çeker, dilencilik yapar.
ŞİİR
Endülüslü şair ebul vefa durumu şöyle anlatır ll. Bayazıd’a sunduğu şiirinde
Nazar değdi İslam’a Endülüs’te, bela üstüne bela
Yağdı yağmur gibi, o güzelim şehirler üstüne
Birer kilisedir artık camiler, mescitler
Her yanda çanlar, putlar ve baykuş uğultuları
Ey keskin kılıçlı kahramanlar ordusu,
Ey savaşın toz dumanı içinde kılıcı parlayanlar
Siz ey karşı kıtada, bin nimet içinde
Rahat ve mutlu yaşayanlar saltanat içinde
Sizin hiç haberiniz var mıdır Endülüs’ten
Bir siz kalmışsınız duymayan halimizi
Onlar sizden yana çevirip gözlerini ufuklara bakıp,
Bir imdat beklediler, öldürülen asker, esir düşen kadınlar
Ya rab, nedir bu çatışma, bu ayrılık İslam arasında
Alıp götürdü, nemiz var, nemiz yok, bir zulüm seli
Çevirmiş onları, dört yandan zillet uçurumları,
Dehşet içinde fırlamış gözleri, kimsesiz ve şaşkın…
Sende görseydin çığlıklarını, çırpınışlarını ey Allah kulu
Ocağından koparılıp satıldıklarını köle pazarlarında
O feryatlar senin de aklını koymazdı başında benim gibi
Koparır gibi bedenden ruhu, kopardılar anadan yavrusunu
Yeni doğan güneşin aydınlığı o kızlar ki
Öyle saf temiz, yakut ve mercandan dökülmüş sanki
O kızlar ki, sürüklenip sürüklenip saçlarından
Kirli yataklarına çekildi, kan kustu babaları
Eritir her kalbi bu anlattıklarımın birisi bile
Eğer varsa sende İslam’dan bir iz, ey insanoğlu
ibrahim halil er