Mesaj kutumda okuyuculardan gelen birçok soru bulunmaktadır. Bir süre bu sorulara cevap vermeye çalışacağız. Bu hafta Fedek konusu ile ilgili gelen bir soruyu cevaplandıralım.
Fedek, bugünkü ismiyle Hait, Medine ile Hayber arasında, Medine’ye yaklaşık 150 km. mesafede Yahudilerin yaşadığı bir yerdi. Hz. Peygamber, Hayber’in fethinden önce (Aralık 627) Hz. Ali komutasında 100 kişilik bir askeri birliği, Müslümanlara karşı savaş hazırlığı yapan Fedek ahalisi üzerine gönderdi. Hz. Ali, üç gün burada kalıp, itaati temin ettikten sonra Medine’ye döndü. Hz. Peygamber, Hayber’in fethinden sonra ensardanMuhayyesa b. Mes’ûd’uFedek halkını İslâm’a davet için gönderdi. Fedek halkı topraklarının yarısı karşılığında Resûlullah ile anlaşmak istediler. Resûl-i Ekrem, Müslümanların istedikleri zaman Yahudileri çıkarmaları şartıyla bunu kabul etti. Böylece Fedek savaş yapılmadan ele geçirildiği için arazisinin yarısı Hz. Peygamber’e tahsis edildi. Resûlullah buradan elde edilen geliri amme işlerine, yolcu ve misafirlere, ayrıca ailesine sarf ederdi. (DİA, Fedek c.12, sh:294)
Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra gerek hanımlarının gerekse kızı Fâtıma’nın Halife Ebû Bekir’den bazı istekleri oldu. Nakledildiğine göre Hz. Peygamber’in vefatı üzerine hanımları Resûl-i Ekrem’in Hayber ve Fedek’teki hisselerinden miraslarını almak için Hz. Osman’ı Hz. Ebû Bekir’e gönderdilerse de Hz. Âişe onlara Resûlullah’ın, “Biz peygamberler miras bırakmayız, bizim bıraktıklarımız sadakadır” (Buhârî, “Meġâzī”, 14, 38; “Ferâiż”, 3, “İtiśâm”, 5) dediğini söyledi. Bunun üzerine isteklerinden vazgeçtiler.
Fakat Rasulullah (sav)’ın kızı Hz. Fatma, Fedek arazisini babasından kendisine miras kaldığını iddia etti ve bunu Hz. Ebubekir’den talep etti. Fakat Hz. Ebubekir bunu kabul etmedi. Onun tezi ise yine bir hadisti. Orada “Biz Peygamberler miras bırakmayız” demişti. Bu olay Şiilerce çok dramatizme edilmiş, Hz. Fatma’yı; hakkı yenilmiş, Ebubekir ve Ömer tarafından babasının mirası gasp edilmiş zavallı, yetim bir kadın olarak tasvir etmişlerdir. Hâlbuki bu arazi eğer Resulullah (sav)’in mirası olarak kabul edilse sadece Hz. Fatma’ya verilmez, diğer hanımlarının da bunda hakkı olduğundan onlara da verilirdi. Hz. Fatma’nın burayı bir miras olarak değil de babasının kendisine hibe ettiği ilkesine dayanması da maalesef eşi ve ÜmmüEymen’in şahitliklerinin yeterli görülmemesi sebebiyle kabul edilmemiştir.
Fedek arazisi konusunun bu kadar dallanıp budaklanması, biraz da Şia’nın Hz. Fatma’nın Hz. Ebubekir’e olan muhalefeti ve kalp kırıklığını göstermek amacıyla kullandığı düşünülmektedir. Çünkü daha sonraki halifeler ve hatta Hz. Ali bile Fedek arazisini Resulullah’ın mirasçılarına bırakmamıştır. Yani daha sonra Hz. Ali halife olacaktır ve buna rağmen Fedek arazisine yönelik bir talebi, düzenlemesi olmayacaktır. Bu da Hz. Ali’nin, Hz. Ebubekir’in iddiasını doğru bulduğunu göstermektedir. Üstelik bu miras sadece Hz. Fatma’nın değil, Resulullah’ın diğer hanımlarına da aittir ve onlardan da böyle bir talep gelmediği gibi Hz. Ayşe’nin “Biz peygamberler miras bırakmayız, bizim bıraktıklarımız sadakadır” hadisini söylemiştir. Gerçi yukarda belirttiğimiz gibi Hz. Fatma’nın iddiası burasının miras olarak değil hibe olarak verildiğiydi. Fakat iddiasını şer’i açıdan ispatlayamadığından geçersiz sayılmıştır.
Şia kaynakları Hz. Fatma’nın bu konudaki talebinde destek aramak için Mescid-i Nebevi’de bir konuşma yaptığı, bunun üzerine Hz. Ebubekir’in yukarıdaki hadisi söylediği, Hz. Fatma’nın da Kur’an’daki diğer peygamberlerin miras bıraktıklarıyla ilgili ayetleri okuyarak cevap verdiğini rivayet ederler. Fakat bu rivayetler şia kaynaklarında geçmekte olup, sünni kaynaklar uydurma kabul ederler.
Gerçi Şia’nın ve birçok Sünni kaynağın göz ardı ettiği bir nokta vardır. Hz. Ömer aslında burayı Hz. Fatma’nın mirasçılarına vermek istedi. Fakat Hz. Ebubekir kabul etmemişti. Fakat Fedek arazisi konusunda Hz. Ali ile Hz. Abbas arasında anlaşmazlık çıkınca arazi beytulmal’da kaldı. Zaten Hz. Ömer, ilk baştan beri Fedek konusunda Hz. Ebubekir’den ayrı düşünüyor ve Resulullah (sav)’in mirasçılarına vermek istiyordu. Ayrıca, Hz. Ali’nin halife olduğu dönemde de Fedek arazisinin statüsünü değiştirmemiş, kendisinden önceki halifelerin uygulamalarını kabul etmiştir. Hâlbuki bu konudaki uygulamayı yanlış görmüş olsaydı kararı değiştirirdi.
Hâlbuki devlet isteseydi burayı Hz. Fatma ve evlatlarına hibe edebilirdi. Birçok toprak, bu şekilde başkalarına hibe edilmişti. Yani böyle bir konuda tartışmayı ortadan kaldırabilirlerdi. Resulullah (sav)’in ailesine hibe etmek toplumdaki gerilimi de düşürebilirdi. Uygulama hukuki olmasına rağmen, karşı tarafın gönlünü kazanmak için böyle bir geçiş yapılabilirdi. Belki Hz. Fatma erken dönemde (Resulullah’ın vefatından 6 ay sonra) vefat etmeseydi bir düzenleme yapılabilirdi.
Fakat acı olan durum, daha sonra Hz. Muaviye’nin bu araziyi Mervan b. Hakem’eikta olarak vermesiydi. Resulullah (sav)’in ailesinden esirgenen bir arazinin Mervanoğulları tarafından yağmalanması Müslümanları yaralamıştır. Mervan da burayı iki oğlu Abdülmelik ile Abdülaziz’e bağışladı. Bu arazi daha sonra Ömer b. Abdülaziz’in eline geçti. O da bu araziyi Hz. Fatma’nın torunlarına bağışladı. Fakat Halife ll. Yezid burayı geri aldı. Abbasilerin kurucusu Seffah burayı Hz. Fatma’nın torunlarına verdi. Fedek arazisi Abbasilerin zayıflamasından sonra bölge halkının eline geçti ve onların özel mülkü oldu.
Hulefa-i Raşidin’in bu konudaki hassasiyeti maalesef gösterilmemiştir. Yani Hz. Fatma’dan esirgenen bu arazi çok rahatlıkla Umeyyeoğullarına geçti. Geçiş şeklini kaynaklar uzun uzun anlatır ama biz sadece bu kadar vermekle yetinelim.
İbrahim Halil ER