Melki, Bizans Kilisesi’ne ya da ona bağlı faaliyet gösteren kiliseye verilen isimdir. İslam fetihlerinden önce, özellikle Heraclius’un bölgede gerçekleştirdiği çabalar neticesinde güçlenen Melkilik, İslam hâkimiyeti ile zayıflamıştır.
Bizans İmparatoru kararını benimsemeyen Süryanîler tarafından “Malkoye Melkit (Melkitler)” denilmiştir. Bu isim,
Süryanîce’de “kralın yandaşları” anlamına gelmektedir. Melkitler, sadece Kuzey Suriye’de ve belki Kudüs’te bir öneme
sahiptiler. Sapkın olarak görülmediklerinden, daha olumlu
bir fikrî yaklaşımdan yararlanabilmiş olmalılar. Gerçekten
de geniş ölçüde Araplaşmışlardır. Diğer taraftan Melkitler
ve Latinler aynı kiliseye ait olsalar da, Latinler onların yerlerini almayı veya yanlarına yerleşmeyi gayet doğal bir olay
olarak kabul ediyorlardı.
Kuzey Lübnan’daki Marunîler, en geniş azınlığı teşkil
ediyordu ve dilleri Süryanîceydi. Marunîlerin özel durumları üzerinde biraz durmak gerekir. Lübnan’da yaşayan Marunîleri, Melki Hristiyanları içinde düşünebiliriz. Menşe itibariyle monofizit olan Marunîler, Heraclius’un Doğu seferi
sırasında Bizans Kilisesi’e bağlandılar. Marunîler, yakın zamanda Roma Katolik Kilisesine de dâhil olmuşlardır. Antakya’ya yakın bir yerde bulunan St. Maro (Marun) Manastırı onların merkeziydi.
Melkit (Melkitler) adı verilen bu topluluk içerisinde
M.S. VII. yüzyılda bir bölünme daha yaşanmıştır. Başını Aziz Maro’nun çektiği Lübnan’daki Mor Marun Manastırı
rahipleri, Melkit Patriği Maksimus’un savunduğu dinî teorik -itikâdî- görüşle ters düştüler ve “Maronit Patrikliği” adı
verilen bağımsız bir patriklik kurdular. Bu patrikliğe bağlı
insanlar Marunîler olarak anılmaya başlandılar. Bu patriklik, XIII. yüzyılda Papalık’a bağlandı.
Diğer yandan Rum Ortodoks (Melkit) Kilisesi bireylerinden bir bölümü, başka bir anlaşmazlık yüzünden Roma
Papalık Kürsüsüne bağlandılar. Bu topluluk, 1724 yılında
“Rum Katolik” ismiyle, kendilerine ait bir patriklik merkezi
kurdu. Lübnan’ın dağlık kesiminde yavaş yavaş yoğunlaşmış olan bu küçük topluluk, Müslümanlar tarafından olduğu kadar diğer Hristiyan kiliseleri tarafından da dışlanmış
ve Roma ve İstanbul ile hiçbir bağı kalmamıştı. Ama yine
de dışlanmasına rağmen onlarla tamamen köprülerin atıldığı söylenemezdi.
Araplaşmış olsalar da Marunîler arasında, kendilerine
izolasyonlarından kurtulma fırsatı sunan Frankları kuzenleri olarak görme ve geçmişteki yetersizliklerinin rövanşını alma eğilimleri vardı. Fakat bunu abartmamak gerekir.
Marunî Kilisesi’nin özerkliğini kaybetmeksizin Roma’ya
resmî olarak bağlığını tanıtmak için üç çeyrek yüzyıl beklenmesi gerekecekti. Hiçbir Marunî’ye orduda görev verilmesi de söz konusu olmamıştı. Buna rağmen öyle görünüyor ki, en azından merkezî eyaletlerde Marinler, Frankların,
ülkenin kurumları ve geleneklerine uyum sağlamalarında
asıl yardımcıları olacaklardı. Onlar için Haçlı seferleri, şüphesiz şehre inmeleri ve daha geniş bir toplumun içine katılmaları sonucunu doğurmuştur. Fransızların Marunîlere
ilgisi XX. yüzyılda ve günümüzde de devam etmektedir.55
Osmanlı vesikalarında Suriye’deki Marunîler hakkında
da şöyle bir iddia bulunmaktadır:
Suriye’de bulunan Marunîlerin Fransa himayesini istediklerine dair yapılan neşriyatın asılsız olduğu; arazi ve
emlâk değerlerinin çok yüksek olması sebebiyle sahipleri tarafından yapılacak itiraz üzerine fiyatların tedkik ve tadil edilip hakiki değerlerine çekilmesi, halkın hukukunun
korunması ve hazinenin kaybına meydan verilmemesi, emlâk ve arazi değerlerinde sebepsiz olarak indirim ve arttırma
yapılmaması ve her beş senede bir genel değişiklik yapılması, bu hususa dikkat edilmezse vergi memurları, kaymakam, mutasarrıf ve valilerin sorumlu tutulacakları hakkında Meclis-i Vükelâ kararı56
مزاعم حول الموارنة في سوريا قرار مجلس الوكالء (الوزراء) حول أن ما نشر بشأن الموارنة في
سوريا أنهم يطلبون الحماية الفرنسية أمر ال أساس له من ً وألجل هذا يعترض أصحابها، ومن ثم يجب
إعادتها إلى قيمتها ُددت أللراضي واألمالك عالية جدا الصحة، وأن القيم التي ح الحقيقية، وضرورة
المحافظة على حقوق األهالي مع عدم تعريض الخزانة للخسارة، وعدم تخفيض أو زيادة قيم األمالك
واألراضي إذا لم تكن هناك مراعاة لتلك األمور فإن المسئول عن ذلك هم موظفو بغير سبب، مع القيام
.بالتغيير العام كل خمس سنوات، و الضرائب والقائممقام والمتصرف والوالي
(Meclis-i Vükelâ müzâkerâtına mahsus zabıt varakasıdır. Fî 22 Rebîülâhir sene 302 / Fî 27 Kânûn-ı Sânî sene 300)
İbrahim Halil ER