“Eğer karı-koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır.” (Nisa, 35)
Bu ayet aslında aile danışmanlığı sisteminin İslam ’da çok önceden oluşturulduğunu göstermektedir.
Her ne kadar burada iki tarafın akrabaların hakemliğinden söz etse de ayetin mefhumu, geçinemeyen karı ve kocanın son bir çırpınışla sorunlarını çözmek için başka kişilerin düşüncelerine başvurmalarını tavsiye ediyor…
Başvurulacak bu kişilerde öncelik her ne kadar akrabalarına düşse de bu sorunu çözmek için başka güvenilir kişilere de başvurulabileceğini göstermektedir.
Bize yapılan başvurular ve bu konuda görüşlerimizi isteyenlere de biz de genelde iki tarafın akrabalarından oluşan bir hakem heyetinin kurulmasını tavsiye ederiz. Ama modern yaşantı artık bizi bu tür hakem heyeti kurmaktan uzaklaştırmıştır.
Genelde bize gelenler, akrabalarının kendilerine bu konuda yardımcı olamayacaklarını ve hatta babalarıyla bile ilişkilerinin iyi olmadığını ya da ailede aklı başında kimsenin olmadığını anlatarak çözüm yolu sormaktadır. Yani artık o geleneksel aile yapımız çözülmüş durumdadır.
İşte biz bu tür durumlarda sorunun çok derin olduğunu gördüğümüzde uzman aile danışmanlarıyla görüşmelerini tavsiye ediyoruz. Eskiden batılı filmlerde gördüğümüzde kınadığımız bu sistem birçok ailenin dağılmasını da önlediğini gördük. Genelde buradaki görevliler konularının uzmanı olup, sorunun asıl nedenini tespit edip taraflara çözümler sunmaktadır.
Çünkü genelde karı/koca arasındaki kavga ve sorunların her zaman görünen nedenden farklı sebepleri vardır ve ancak bunu uzman birisi ya da olayı çok detaylı irdeleyen, tarafları uzun uzun dinleyen birisi tespit edebilir. Çünkü bu sorunun asıl nedenini iki taraf da unutmuş veya görmemiş olabilir.
Ayet, bize evliliklerin boşanmayla sonuçlanmaması için başvurulması gereken mercileri sıralarken hakeme başvurulmasını ve hakem olarak da önceliğin ailelerde olduğunu vurgularken, aslında hakem kapsamına tüm aklı başında olan veya tarafların itibar ettiği, kabul ettiği kişileri de sokmaktadır. Bunun örnekleri asrı saadette de vardır. Birçok sahabi ailevi sorunlarını Resulullah’a getirir ve onun çözümünü kabul ederdi.
Fakat taraflar arabulucuların bulduğu çözümü kabul etmeme hakkına da sahiptirler. Yani arabulucuların çözümleri hüküm değildir. Buna örnek sünnette geçmektedir. “Berire, Hz. Âişe tarafından hürriyetine kavuşturulmuş bir kadındır. Hürriyete kavuşmasıyla da, kocasından ayrılma (muhayyerlik) hakkını kazanır. Kocası Mugis’i sevmediği için de, ayrılma kararındadır. Peygamber Efendimiz (as) ayrılmamaları hususunda çaba sarf eder ve Berire’ye kocasına geri dönmesini öğütler, Berîre, Peygamberimiz (as)’e, bu taleplerinin emir olup olmadığını sorar. Arabulucu olarak söylediğini öğrenince de, “ihtiyacım yok” diyerek, hukukun kendine tanıdığı haktan istifade ederek ayrılır. Burada da, her şeye rağmen Peygamberimiz (as)’in aile ocağının sönmemesi için, yoğun gayret gösterdiğini görüyoruz.
Aslında bu ayet boşanma durumuna gelmiş olan akrabalarının boşanmalarını engellemek ve mümkün oldukça onların aralarını yaparak evliliklerini sürmek görevini akrabalarına vermektedir. Yani akrabalar, boşanma durumunda olan yakınlarının aralarını yapmakla da bu ayete göre yükümlüdürler.
KADINLARIMIZIN KALBİNİ KAZANMAK
Genelde “erkeğin kalbine giden yol, midesinden geçer” diyerek erkeği kazanma sanatları kadınlara öğretilirken, erkeklere de kadınların kalbini nasıl kazanacakları öğretilmez. Çünkü geleneksel yapıda erkeğin kadının kalbini kazanma veya elde etmesi diye bir şey yoktur.
Ama aslında Kur’an öyle demiyor:
“Kadınlar sizin tarlanız ve tarlanıza istediğiniz gibi gelin” (Bakara, 2:223) ayeti kadını bir tarlaya ( çocuk doğurması hasebiyle) benzetir. Beni aslında bu ayet hep düşündürmüştür. Benzetmeyi neden tarla ile yaptığı şeklinde…
Yazın bazı köylerde kaldım ve tarla işini yapan köylülerle birlikte tarlalara gittim. Bir tarlanın mahsul vermesi için ne kadar büyük emek gösterilmesi gerektiğini hem gördüm ve hem de köylülerle bunun sohbetini yaptım.
Yani biz sadece tarlaya tohum ekildiği ve ürünün verildiği aşamayı biliyoruz.
Ama aslında iyi bir tarla ve çok ürün verilen bir tarla uzun emekler mahsulü oluşmaktadır. Bir köylü aylarca bu tarlaya bakar. Ayrık otlarını yolar. Taşlarını toplar. Bakımdan geçirir. Gerekirse nadasa bırakır.
Yani tohum ekilmeden önce o tarlayı o tohuma hazır hale getirir. Tohum aslında bu işin en son aşamasıdır. Çünkü çorak ve verimsiz tarlaya sürülecek tohum da verimsiz olacaktır. Bu nedenle bir yeri tarla haline getirmek için büyük emek sarf etmek gerekir.
İşte köylülerin bana öğrettiği bu bilgi ayeti daha iyi yorumlamamı sağladı.
Burada eşlere/kocalara şu görev düşüyor…
Eşlerine önem vermeleri, onların gönüllerini kazanmaya çalışmaları, onlara güzellikle muamele etmeleri gerekir ki eşleri de onları için bir tarla olsun. Ama eşlerine güzel muamele etmez, kalplerini kazanmaya çalışmazlarsa orası çorak bir tarlaya dönüşür. Ürün verse bile bu ürün zayıf ve cılız olur.
Kur’ân, kocalara hitapla “Onlarla (kadınlarla) güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız (sabredin). Hoşlanmadığınız bir şeyi Allah, çok hayırlı kılmış olabilir.” (Nisa, 4:19)
MÜKEMMEL EVLİLİK YOKTUR
Bir dostumuz hep “mükemmel evlilik yoktur, mükemmel sabır vardır” derdi. Son günlerde bana gelen evlilik sıkıntıları ve tavsiye istekleri beni bu sözün ne kadar doğru olduğuna itti.
Gerçekten de mükemmel bir evlilik çok nadirdir. Ama aslında evliliği sürdüren, dayanılır kılan sabır ve vefadır. Bu ikisi olmadığı zaman birçok evlilik yok olmaya başlar.
Hz. Ömer’e karısını boşamaya gelen ve “artık eskisi gibi ondan etkilenmiyorum (günümüzün tabiriyle elektrik alamıyorum) diyen kişiye Hz. Ömer “vefa diye bir şey var. Vefa göstermelisin.” diyerek evlilikte sadece elektrik alma veya aşkın değil, vefanın da önemli olduğunu göstermektedir.
Beş on yıllık evliliklerin yanında on beş yirmi yıllık evlilikler de bazen sudan sebeplerle yıkıldığını gözlemlediğimizde evlilikteki vefanın nereye kaybolduğunu sorar oluyoruz.
Çiftlerin çoğu artık eşlerinin kendilerini eskisi gibi heyecanlandırmadığını, aralarında aşk olmadığını söylerken, aşkın evlilikte başat bir rol sahibi olduğunu sanmaktadır. Hâlbuki evliliğin sürdürülmesinde aşk değil, sabır ve vefa duygusu egemen olmaktadır.
Çiftlere benim tavsiyem, güzel bir sabır ile sabretmeleridir. Çünkü evlilik aslında iki bireyin ve daha sonra bunlara çocukların katıldığı çok karmaşık duyuların rol oynadığı, insanın sürekli sabır imtihanı ile imtihan edildiği bir yapıdır.
Evlilikler, sadece iki bireyin bir arada olması değil, iki ailenin, yaşam tarzının da bir arada sınandığı yapıdır. Evli kişilerin aşkı değil sabrı, vefayı ve birlikteliği öne çıkarmaları ve hayatı birlikte yaşanabilir hale getirmeye çalışmaları gerekir….
SONUÇ OLARAK
Bana gelen sorunların birçoğunda aslında çözülmeyecek sorunlar olmadığını görüyorum. Bu nedenle boşanmayı düşünenlerin boşanmadan önce tüm yolları tüketmeleri gerekmektedir. Çünkü boşandıktan sonra keşke şunu da yapsaydım pişmanlığını yaşamak istemiyorlarsa tüm yolları denemelidirler.
Unutmayın ki Allah’ın en sevmediği helal, boşanmaktır.
İbrahim Halil ER
Fatih Karaarslan
Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık
Emine Erdek
Evliliğe dair çok güzel ve önemli tesbitler
İzninizle paylaşıyorum
Abdullah Altuner
Emeğinize yüreğinize sağlık
Mustafa Candan
Teşekkürler hocam
Asıl problem iyilik ile aile korunmalı ihsan üzere dost olarak zorunlu halde ayrılmak olmalıdır..
Hayat sürprizlerle dolu bir gün tekrar evlilik ve dayanışma gerekir..
Sana bunun bedeli ödeyeceğim şeytani bir söz..
Öfkeyle kalkan zararla oturur çok güzel bir ecdat sözüdür
Sağol
Selim Harma
Her insan ayrı bir dünya dolayısı ile her evlilik ayrı ele alınmak zorunda yani vefaya evet ama herkese sabır tavsiyesi pek doğru değil çünkü haksız hukuksuz muamele gören kişiye ya yardımcı olunur yada ruhsat verilir illa evlilik sürecek diye zalime sabır etmeyi doğru bulmuyorum tabiiki katlanılabilecek kusurlar olabilir fakaat kasti yapılan işlerin affı olmamalı maalesef çok kötü insanlar affedilir kusuru örtülür düzgün insanların küçük kusurları ise büyütülür oldu buna maalesef her evliliğe standart bakma yol açtı..
Selim Harma
Hocam bu konuda fikriniz nedir?.. 1400 yıldır tersi uygulanırken yakın zamanda kadın isterse diye birşey çıktı kocasına hizmetten eşinin ailesine kadar hiçbirşeye mecbur değil diyen birtakım hoca kılıklı deccaller türedi inanın her eve fitne girdi kadınların aklı kıttır böyle lüzumsuz bir bahisle hepsi saldırıya geçti soruyorum size ben evlenirken böyle bir hadis hükmü yoktu kimsede buna göre bir evlilik yapmadı bu nasıl bir iştir..?