27 Mayıs 1960’da Milli Birlik Komitesi adı altında toplanmış bir grup subay, emirleri altındaki askeri birliklerle birlikte Ankara ve İstanbul’daki bazı önemli noktaları ele geçirdi ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime el koyduklarını açıkladı.
Darbenin ilk bildirisini komitenin önde gelen ismi ve sözcüsü olan Albay Alparslan Türkeş okudu.
Bildiriyi Alparslan Türkeş okudu
Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, “DP’nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü” gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs sabaha karşı yönetime el koydu.
Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle ”ihtilal” duyuruldu. Bildiride, şöyle denildi:
“Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.”
Genç subaylar tarafından darbenin başına getirilen Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel (Genelkurmay başkanı Rüştü Erdelhun, darbenin başına geçmesi teklifini reddetmiş ve tutuklanmıştı) ise saat 16.00’da radyodan vatandaşlara seslendi.
Aslında bu darbe ordunun emir komuta zinciri içinde gerçekleşmedi. Alt rütbeli subaylar tarafından gerçekleştirildi ve halka karşı durumu kurtarmak için eski kara kuvvetleri komutanı emekli Cemal Gürsel’i öne çıkardılar. Tıpkı İttihatçılar gibi. İttihatçılar da darbe yapmalarına rağmen alt rütbede olduklarından ve genç olduklarından yaşlı subayları öne çıkardılar.
Ordu içindeki ittihatçı gelenek tevarüs etmişti.
27 Mayıs darbesi bu açılardan Osmanlılardaki genç osmana karşı yapılan yeniçeri isyanına benzer. Yeniçeriler padişaha isyan edip öldürdüler. Cumhuriyet döneminde de ordu yönetime karşı isyan edip başbakanı idam etti. Ordumuzdaki yeniçeri damarı devam etti. Aslında bu darbeler yargılmalıdır ve sorumlular, bir başbakanı ve ekip arkadaşlarını haksız bir şekilde idam ettikleri için yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.
27 mayıs darbesini yapanlar ülkeyi kurtarmak için bir anayasa yapma gereğini duydular ve 1961 anayasasını yaparak asker eliyle toplumu şekillendirmeye çalıştılar. Türkiyedeki anayasacılık tarihi de hep tepeden olmuştur, toplumsal bir mutabakat ve sözleşme niteliğine hiçbir zaman bürünmemiştir. Bu davranış daha sonra gelenek haline gelecek her darbeci kendi anayasasını yapmaya başlayacaktır. Ülkemizde anayasaları hep askerler yapmış, sivil anayasa olarak tek anayasamız kanuni esasi’dir.
Aslında bu anayasa yapma gayretleri daha çok darbeye hukuki kılıf bulma ve bir anlamda daha sonra kendilerini yargılayacak yolları kapama girişimi olarak okumak daha sağlıklı olur.
Genel Kurmay Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın da aralarında bulunduğu 235 general emekliye sevk edilmiştir. Boşalan Genel Kurmay Başkanlığına Orgeneral Cevdet Sunay getirilmiştir. 21 Ağustos’ta 3.400 subay ve 400 polis emekli edilirken 600 polisin yeri değiştirilmiştir. 1 Eylül tarihinde Milli Birlik Komitesi tarafından DP’nin bütün mallarına el konulmuştur. 5 Ekim tarihinde Sıkıyönetim 1 Mart 1961 tarihine kadar uzatılmıştır. Ardından da Yassıada’da Yüksek Adalet Divanı kurulmuştur. Bunu 27 Ekim tarihinde MBK tarafından görevinden alınan 147 öğretim üyesi takip etmiş, 13 Kasım tarihinde ise MBK kendi içindeki çelişkilerin artması üzerine 14 üyeyi yurt dışına ihraç etmiştir. Alparslan Türkeş bu grubun içindedir ve büyükelçilik müşaviri olarak Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’ye gönderilmiştir.
İbrahim Halil ER