Suriye

13 yazı görüntüleniyor - 1 ile 13 arası (toplam 13)
  • Yazar
    Yazılar
  • #2625
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Türkiye’deki Nusayriler; Esedçi ve Baasçıdır. Türkiye’nin bu hareketleri ve oluşumları sıkı takip etmesi, karar vericileri ve kanaat önderleri ile ilişkileri geliştirmesi gerekir. İhmal edilirse Ortadoğu politikamızda bizi zayıflatacak bir unsurdur. ihe

    #2760
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    KİM KAHRAMAN? KİM KAÇMIŞ?

    Şimdi Suriyelilere yönelik bir eleştiride şöyle deniyor:
    “Savaştan kaçmış bir millete, tarihini savaşarak kazanan bir milletin vatandaşlığı verilmez.”
    Peki seni gidi uyanık…
    Yüz yıl önce Suriye kimindi?
    Suriye’yi kim arkasına bakmadan kaçarak terk etti?
    Hatta Şam’daki yaralı askerlerini ve bir vagon altınını kim bırakıp kaçtı?
    Bırakın hamasat yapmayı
    Suriye’yi 100 yıl önce siz İngilizlerin önünden can havliyle kaçıp terk ettiniz…
    Bırakın kahramanlık masallarını anlatmaya da gerçeklerle yüzleşin, üç kıtadan kafileler halinde Anadol’ya kaçanlar kimler ve bugünkü Türkiye vatandaşların atalarının nereden geldiğini bir araştırın…

    Not
    Ayrıca Suriye’de bir savaş ve işgal yok, iç savaş var… apaçık bir düşman ve işgal olsaydı durum farklı olurdu…
    Suriye dediğiniz dün bizim vilayetimizdi
    Antep, Haleb’e bağlı bir nahiyeydi..
    Biraz tarih öğrenin..
    Hatay bile Suriye vilayetiydi, 1939 yılında bize katıldı, ondan önce (kısa bir bağımsızlık süreci dışında) Suriye’ye bağlıydı… O tarihte bize katılmasaydı şimdi Hataylılara da Suriyeliler derdiniz.

    Ek
    Türk siyasetçilerden birisi Suriye ile ilişkilerimizin güzel olduğu dönemde Suriye’ye gidiyor. Beşşar Esad ile birlikte Haleb’te dolaşıyorlar. Beşşar Esad bizim siyasetçiye:
    – Şimdi ikimiz Haleb’te belediye başkanlığı seçimlerine katılsak, burası beni değil seni belediye başkanı seçer…
    diyor…

    #2791
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Suriyelilerin Üniversite kaydı
    Ülkemizde mülteci durumunda olan kamplarda acılan okullardan eğitimini tamamladıktan sonra yabancılar için acılan üniversite sınavına (yos) girmekte, kazanmaları halinde üniversiteye başlamaktadırlar.
    Fakat, bir haftadır bu çocukların Üniversite’ye kayıtları bazı üniversiteler tarafından sudan bahaneler ve evrak eksikliği gerekçesiyle yapılmamaktadır. Cuma günü kayıtların son günü olmasına rağmen bu çocukların kayıtlarını yapmamak için okullar direnç göstermektedir.
    Mülteci çocukların ülkemizdeki ilk,orta ve liselere kayıtlarında bir sorun çıkarılmazken, üniversitelerin kayıt yapmamak için binbirdereden su getirmeleri sadece ırkçılık ve Suriye düşmanlığı ile açıklanabilir. Biz bu yazımızda Ak Parti yetkililerin ve bilhassa Cumhurbaşkanımızın konuya eğilmesini istiyoruz.
    Halbuki bu çocuklar artık ülkemizde büyüdüler ve bizim devletimizin açtığı uyum okullarından mezun oldular. Bu çocuklar göçmen oldukları için bazı evrakları haliyle olmayacaktır ama devletin açtığı bu okullardan mezun olduklarını gösteren belge yeterli olmalıydı.
    Halbuki bu çocuklar artık ülkemizde yaşıyorlar, onları iyi bir eğitime tabi tutmasak sokakların ve kötü niyetli örgütlerin insafına terk etmiş olacağız.
    Onları okutarak kontrol altında tutabileceğimiz gibi, topluma da kazandırmış olacaktık.
    Bu yapılan, ülkemizin genel politikasına aykırı olduğu gibi yanlıştır.
    Bu yazımız belki bazı kişilerin vicdanını harekete geçirebileceği gibi, siyasilerin de soruna ağırlıklarını koymalarının vaktinin geldiğini göstermelidir. İş, bürokrasiye havale edilemeyecek kadar ciddi olduğu gibi, bürokraside çöreklenmiş olan ırkçı ve Suriye karşıtı damarın da ancak siyasi irade ile çözülebileceğini göstermektedir.
    Allah, bizlere izan ve merhamet versin..

    Not
    Yös sınavları (Yabancılar için üniversite yerleştirme sınavları) soruları belki bazıları kolay olduğunu düşünebilir. Bazı yös sınavlarında bulundum ve sorular emin olun hiç de kolay değil, bizim çocuklar girse dökülür. Bizimkilerden farkı dil, tarih ve coğrafya sorularının evrensel bilgilerle örtürmesidir. Türkçe sorular olmaz vb…
    Yani kolay sınavlar değildir.
    Ayrıca tüm dünya ülkeleri yabancılar için bu tarz sınavlar tertiplerler.
    Yös sınavlarına sadece Suriyeliler değil, Afrikalılar ve bilimum yabancılar katılırlar.
    Bu konuda kontejanlar bulunmaktadır.
    Bu kontejanlar, devletimizin dış politikası ve o devletlerle imzalanan ikili antlaşmalar belirlemektedir.
    Farklı olarak ülkemizde göçmen olarak bulunanlar için de bu sınava giriş kuralı getirilmektedir.
    Öyle kimse sınava girmeden üniversiteye alınmaz…

    Ek
    Yabancı öğrenciler bizim öğrencilerin haklarını almıyorlar. Çünkü zaten yabancılar için tanınmış bir kontejan var.
    Bu kontejan kullanılmadığı zaman bunun yerine Türk vatandaşı alınmıyor.
    Aynı şekilde başka ülkeler de Türk öğrenci alıyor…ihe

    #2795
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    İdlip Saldırıları Bize Ne Anlatıyor
    İdlib, Suriye’nin kuzeybatısında, Türkiye’nin Hatay ilinin karşısındaki Suriye topraklarında yer alıyor. Türkiye ile 130 kilometrelik sınır komşuluğu olan İdlib’in doğusunda Halep, kuzeydoğusunda Halep’in Afrin ilçesi, güneyinde Hama, kuzeybatısında Lazkiye illeri bulunuyor.
    İdlib’te Hangi Muhalif güçler hakim?
    “İdlib muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grup Heyet Tahrir Şam (Şam’ı Özgürleştirme Heyeti) arasındaki hakimiyet alanlarına bölünmüş durumda. Esed rejimine karşı savaşan 14 İdlibli muhalif grup, mayıs sonunda “Ulusal Özgürleştirme Cephesi” (Cephe Vataniyye Tahrir) adı altında birleşti.
    Feylak-ı Şam, Nasır Ordusu, Özgür İdlib Ordusu, 1. Sahil Tümeni, 2. Sahil Tümeni, 1.Fırka, 2. Ordu, Seçkinler Ordusu, Şüheda El İslam Dareyya, El Huriyye Tugayı, 23. Fırka, Suriye Kurtuluş Cephesi, Ceyşül Ahrar ve Sukuru Şam grupları, 70 binden fazla gücüyle rejime karşı savaşan en büyük askeri oluşumlardan birini kurdu.
    Muhalifler dışında İdlib’de hakim bir diğer grup da Heyet Tahrir Şam. Birleşmiş Milletlerin terör listesindeki Nusra Cephesi’nin geçen senenin başında dağılmasından sonra içindeki yaklaşık 25 bin civarı güç, Heyet Tahrir Şam’ı kurdu. Son aylarda çok sayıda bileşenin ayrılmasına karşın önemli bir silahlı güce sahip Heyet Tahrir Şam, Babülhava Sınır Kapısı’nı da kontrol ediyor.
    Nusra’dan ayrılanların birkaç bini de Hurraseddin isimli grubu oluşturdu. Ruslara göre İdlib’de terörist gruplar hakim ancak saha raporları bu durumun böyle olmadığını gösteriyor. İdlib, Suriye’deki muhaliflerin elindeki tek il olması açısından önem teşkil ediyor. AA”
    Peki rejim güçlerinin İran ve Rusya desteğiyle Astana uzlaşmasına aykırı olarak neden İdlib’e saldırmaktadır?
    Muhaliflerin İdlib’i ele geçirmesi ve Rusya’nın Ekim 2015’te iç savaşa dahil olmasından sonra kent, çok şiddetli hava saldırılarına maruz kaldı. Mayıs 2017’de Türkiye; Rusya ve İran ile Kazakistan’ın başkenti Astana’da yaptığı uzlaşıyla İdlib “çatışmasızlık bölgesi” ilan edildi. Bu antlaşma ile taraflar terör unsurların hükümet güçleriyle çatışmasını engelleyerek sorunu insani noktada çözmeye çalıştılar.
    Bilindiği gibi İdlip, özellikle Haleb’in rejim güçlerinin eline geçmesinden sonra buradan göç ettirilen kişilerin yerleştiği ve nüfusunun 4 milyona ulaştığı bir kenttir. Biz Haleb işgali sırasında da Türkiye’nin sorunu Haleblileri İdlib’e göç ettirmekle sadece ötelediğini ve çözemediğini söylemiş, bir sonraki aşamanın rejim güçlerinin İdlib’e saldıracağını beyan etmiştik. Nitekim beklediğimiz süreç de başladı.
    Rejim, İdlib bölgesini ele geçirmek için son iki buçuk aydır İdlib civarındaki Hama ilinin kuzeyinde ve Lazkiye kırsalındaki cephe hatlarına yığınak yapıyor. Esed rejimi son dönemde artan hazırlıklarını, İdlib’in güneyindeki Ebu Zuhur Havaalanı Hama’nın kuzeyindeki Skayiybiye, Lazkiye’de Sılımfe bölgelerinde ve İdlib’e uzanan hat boyunca sürdürüyor.
    İdlip Neden Önemli
    “Kentten geçen M5 otoyolu Türkiye, Suriye ve Ürdün’ü birbirine bağlıyor. Suriye içinde ise Akdeniz’e çıkış kapısı niteliğindeki İdlib, Lazkiye, Hama ve Halep illerine komşu. Rusya’ya ait Hımeymim Üssü’nün de bulunduğu, Esed rejiminin “kalesi” Lazkiye’ye komşu olması, İdlib’in stratejik değerini artırıyor. Suriye’nin en büyük insani yardım giriş kapısı konumunda da olan İdlib’deki Babülhava Sınır Kapısı’ndan ayda ortalama bin 500 civarı insani yardım tırı geçiyor. Bunun yanı sıra Babülhava’dan ayda 4 bin 500 tır civarı da ticari mal girişi oluyor.”aa
    İdlib’deki gruplarla ilişkileri bulunan ve bölgede 12 askeri gözlem noktası kuran Türkiye, konuşlandırdığı çok sayıda askere takviye için sürekli sevkiyat yapıyor.
    İdlib; Türkiye sınırında bulunan ve Türkiye için güvenliğinin sağlanması açısından önemli bir kenttir. Türkiye, burada askerlerini konuşlandırarak terör unsurlarının buradan ülkemize sızmasını engellemeye çalışmaktadır. Ayrıca, Türkiye ülkeye gelebilecek göç dalgasını oluşturduğu güvenli şehirlerle durdurmaya çalışmaktadır.
    İdlib’in rejim güçlerinin eline geçmesi demek Türkiye ‘nin yeni ve büyük bir göç dalgası ile karşı karşı kalması demektir. Üstelik bu göç, tüm diğer göçlerden daha yüksek olup yaklaşık 4 milyon Suriyelinin ülkemize girmesi demektir.
    Suriye’yi boşaltmaya çalışmak bir İran projesidir. İran, başından beri Suriye’nin demografik yapısını değiştirmeye çalışmakta ve buradaki Sunni halkı bölgeden sürüp yerine Afganistan ve Pakistan’dan getirdiği Şiileri yerleştirmektedir. Şam ve Halep’te onlara evler ve gayri mülkler vermektedir. Suriye hükümeti de kullanılmayan evlerinin sahiplerinin gelmemesi üzerine mülkiyetini düşüren bir kanun maddesi kabul ederek yasal kılıfı hazırlamıştır.
    Yani İran ve Suriye rejimi kendilerini kabul etmeyen tüm halkı ülkeden çıkararak kendilerini kabule edecek Şii halkı bölgeye yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Ülkede azınlık olarak bulunan Şii ve Nusayri iktidar, çoğunluğu ülkesinden sürerek onların topraklarına el koymanın peşindedirler.
    Sivil halka yönelik bu saldırıların temel amacı Suriye’yi boşaltmak, halkı Türkiye ‘ye sürmektir. 5 milyon civarında Suriyelinin ülkeyi terk ettiği tahmin edilmektedir. İdlib’te de 4 milyon civarında insan yaşamaktadır. Burası da tahliye edildiğinde 20 milyon nüfusu olan ülkenin yarısının boşaltılması sağlanmış olacaktır.
    Nüfus dengesini lehine çevirecek olan İran, artık bölgenin süper gücü olmuş olacaktır. Bundan sonraki aşama bizim ülkemizi karıştırma porjesidir…
    Türkiye’nin bu süreçte uyanık olması ve ne pahasına olursa olsun saldırıyı İdlib’te durdurması gerekir. Gerekirse savaşı göze almalıdır, çünkü bugün savaşı göze almamak demek barışın gerçekleşmesi anlamına gelmez, bilakis yaşanacak olan savaşı sadece ertelemiş oluruz ve şartlar aleyhimizde iken savaşa sürüklenmek yenilgiyi getirecektir…
    Rus yanlısı haber ajansı Sputnik ise olayı şöyle vermektedir: “Türkiye’nin karşı çıktığı operasyon gerçekleşir ve İdlib kurtarılırsa, bu, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönetiminin 7 yıllık savaştan zaferle çıkması anlamına gelecek. Suriye’de cihatçıların elinde vilayet kalmayacak ve İdlib’e komşu vilayetler Lazkiye, Hama ile Halep güvende olacak. Çünkü Halep’e 60, Lazkiye’ye 40, Hama’ya 45 km mesafedeki İdlib’den cihatçılar zaman zaman buralara grad füzeleriyle saldırıyor.” Onların cihadçı olarak nitelediği kuruluşlar, zaten rejim karşıtı muhalif kuruluşlardır. Cihatçı diye niteleyerek batının geleneksel İslam korkusunu tahrik etmektedirler.
    Sputnik’e göre Türkiye’nin endişeleri de şunlardır: “Ankara, PKK’nın Suriye kolu kabul ettiği YPG’nin İdlib üzerinden Irak sınırından başlayarak Akdeniz’e kadar kesintisiz bir hat oluşturmasını engellemek iddiasında. Bu gerekçe üzerinden İdlib içinde oluşturacağı askeri bölgenin, YPG’nin İdlib’e yayılmasının önünde engel oluşturacağını öne sürüyor.
    Aynı zamanda burada sivillere güvenli bölge sağlayacağını ve bunun da olası bir göç dalgasının önünü keseceğini savunuyor. Gelecekte YPG’ye karşı ÖSO ile yeni operasyonlar düzenlemenin hesabını yapan Ankara, İdlib’in Suriye hükümeti tarafından kurtarılması halinde, desteklediği ÖSO gruplarının dağılmasından ve ÖSO ile diğer cihatçıların sivillerin arasında karışıp Türkiye’ye kaçmasından da endişe ediyor.”
    Oyun Suriye’yi boşaltmak, Sünni nüfusu Türkiye ve civar ülkelere süpürmek ve yerine Şii nüfus getirerek, İran Pers İmparatorluğunu kurmaktır.

    EK
    Idlib halkını Turkiyeye süpürerek Türk ekonomisini bozmaya çalışmaktadırlar. ihe

    #2918
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    KADES ANTLASMASININ NEDENI SURIYE EGEMENLIGIDIR.
    Anadolunun guvenligi suriyeden baslar. Bunu hititler de biliyordu. Bu nedenle misirla savastilar. Hititler suriye bizi ilgilendirmez demedi ve firavunla savastilar. Bu savasin sonunda kades antlasmasini imzaladilar.
    Ve tarihin ilk yazili antlasmasi suriye yuzunden oldu.
    Atalarimiz hititler kadar da mi stratejik ufuktan yoksunuz.
    Anadoluda varligini devam ettirmek isteyen bir guc mutlaka suriyeye egemen olmali yada muttefik bir devletin burada kalmasini saglamalidir.
    Suriyeye yapilan her saldiri anadoluya yapilmis olacaktir veya bir sonraki hamle anadoludur.
    Bu nedenle suriye meselesi bizim ic sorunumuzdur.
    Bolgede kalici olmanin yolu da bolge halkinin destegini almakla olur…ihe

    #3523
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Hz. Ebubekir’in Suriye Fethi İçin Görevlendirdiği Komutanına Nasihatı

    Ebû Süfyân’m oğlu Yezîd’i Suriye’nin fethi için hazırlanmış olan büyük bir ordunun başına geçirdi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) onu yaya olarak uğurladı ve kendisine ve diğer komutanlara tavsiyelerde bulundu. Her ne kadar bir mektup değilse bile dönemin ruhunu anlamak için bu tavsiyeleri kitabımıza eklemeyi uygun gördük. Yezîd’e yaptığı tavsiyeler arasında, şunlar da vardır:
    «Ben, seni denemek için, zorluklarla karşı karşıya bırakmak için ve bu konuda yeterli duruma gelmen için komutan olarak tayin ettim. Bu işi güzel yaparsan seni İşinde bırakır, sana daha da büyük işler ve­ririm. Yapamazsan seni azlederim.
    O halde Allah’tan korkmaya bak! Çünkü muhakkak O, senin dışını gördüğü gibi içini de aynı şekilde görür. Allah’a en yakın olmaya lâyık olan kişi, insanlar arasında onu herkesten çok dost edinendir. Allah’a en yakın kişi, ameliyle O’na en çok yaklaşan kişidir.
    Ben, sana Hâlid’in görevini veriyorum. Sakın ha, Câhiliyetteki taassubuna kapılmayasın; çünkü şüphesiz ki Allah Câhiliye’ye de Câhilliyye halkına da buğzeder.
    Askerlerinin yanına gittiğin zaman onlarla iyi sohbetin olsun. Onlarla hayır ile başla ve onlara hayır vaat et. Onlara öğüt verdiğin zaman sözünü kısa kes, çünkü fazla sözün bir kısmı diğer kısmını unutturur.
    Kendini ıslah et ki, başkaları da senin için iyi olsun.
    Namazları rükû, sücudlarını tamamlayarak ve huşu ile vakitlerinde kıl.
    Düşmanın elçileri yanına gelecek olursa, onlara ikramda bulun ve onları karargâhında kısa süre tut; tâ ki hiçbir şey bilmeden senin askerlerinin yanından ayrılıp gitsinler. Onlara hiçbir şey göstermemeye çalış; aksi takdirde senin zayıf taraflarını görür ve senin bildiklerini bilirler. Onları askerlerinin zenginlikleri arasında misafir et, yanında bulunanlardan kimsenin onlarla konuşmasına meydan verme. Onlarla konuşmayı sen üzerine al. Gizli olması gereken şeyleri dışarı vurma ki senin işlerin karışmasın.
    Fikir sorduğun zaman doğru konuş ki sana samimi olarak fikirlerini söylesinler.
    Geceleyin arkadaşlarınla sohbet et.
    Sana çeşitli haberler gelecek, önündeki perdeler kalkacaktır.
    Gece, nöbetçilerin çok olsun ve onları askerlerinin arasına dağıt. Onlar, geldiğinden haberdar olmaksızın nöbet yerlerinde ansızın çokça kontrol et. Nöbet tuttuğu yerde gaflete düşmüş bulduğun kimseyi aşırıya kaçmamak şartıyla cezalandır. Geceleyin nöbetleri değiştir. İlk nöbetler sonraki nöbetlerden daha uzun olsun, çünkü gündüze yakın oldukları için ilk saatlerin nöbetleri daha kolaydır.
    Hak eden kimseyi cezalandırmaktan çekinme ve tereddüt de etme. Ceza vermek için aceleci de olma, gevşek de davranma.
    Askerlerinin ailesinden gafil olma, o zaman askerin bozulur.
    Onların gizliliklerini de araştırma, o zaman onları rezil edersin.
    İnsanların sırlarını açığa çıkarmaya çalışma ve açığa vurduklarıyla yetin.
    Boş işlerle uğraşanlarla oturup kalkma. Doğru ve vefakâr kimselerle oturup kalk.
    Karşılaştığın zaman samimi ol. Korkma! Çünkü sen korkarsan, başkaları da korkar. Ganimetten çalmaktan uzak dur. Çünkü bu fakirliğe yaklaştırır, zaferi uzaklaştırır.
    Kendilerini manastırlara hapsetmiş kimseler bulacaksınız. Onları, hayatlarını adadıkları şeyle başbaşa bırak.»

    #4208
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Yunanlilar Suriyelileri ölume terk ediyorlar.

    “Bizler “Suriyeliler gitsin” dediysek, insana yaraşır, onurlu ve güvenli bir şekilde, kendi vatanlarına gitsinler dedik. Böyle, botlarla Ege’nin sularına, Trakya’nın tarlalarına ölüme sürülsün demedik. bir çocuk boğularak öldü. (alinti)”

    Bunu hiç unutma evlat!
    Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Bugünkü refahı;
    devam edegelen sömürgeciliği;
    döktüğü kan,
    akıttığı gözyaşı
    ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.. Aliya izzetbegoviç
    İ.halil er

    #4257
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Suriye savaşı, bir Türk – İran savaşına dönüşür mü?

    Bu süreç uzarsa gideceği yer orası olabilir, ancak ne Türk tarafı ve ne de İran tarafı böyle bir duruma düşmek istemiyor… en büyük güvencemiz bu irade… ama Suriye konusu iki tarafı karşı karşıya getirecek gibi… Rusya’nın sahada askeri olmadığı için karşımıza suriye ordusu kılığında Haşdi Şa’bi, Hizbullah ve bilimum yamyamlar çıkacaktır…
    inşaallah şah göstermemiz karşı tarafın hızını keser ve masalar kurulur…
    Türkiye’nin ileri gideceğini düşünmeyenler ve blof yaptığını sananlar sürekli üstümüze üstümüze geliyorlar bu süreç ister istemez kararlılığımızı vurgulamak için güç göstermemize neden olacaktır.
    İran’ın emperyal hevesi ve yayılma politikasının bir şekilde durdurulması gerekir. Çünkü İran, Türkiye’yi Irak ve Suriye ekseninde kuşatıp Ortadoğu ile bağlantılarını kesmeye çalışmaktadır. Suriye’nin böylesine planlı ve emperyal hevesi olan bir devletin eline geçmesi Türkiye için hayat sahasının daralması anlamanı gelmektedir ve buna tepki göstermeyen Türkiye, İran-şii kuşatmasına rehin olacaktır.
    İdlib’in düşmesi Cerablus’un, Azez’in ve Afrin’in de düşmesi demektir. Bu durumda ülkemiz bir beş milyonluk göç tehlikesi ile de karşı karşıya kalacaktır. Göç unsuru ile ülkemize gelen insanlar içinde cihatçıların ve silahlı unsurların olması kuvvetle muhtemel olduğu gibi İran/Rus ve Suriye istihbaratı ajanlarının da olacağı kuvvetle muhtemeldir. Bu ajanlar, ülkemizi karıştırma ve göçmenler üzerinden porovaksyon girişimleri yapma fırsatını da elde etmiş olacaklardır.
    Suriye bizim için hayati öneme sahiptir.
    Dünya’nın ilk barış antlaşması olan kadeş antlaşması da Suriye’nin Hitit ve Mısır arasındaki paylaşımı nedeni ile yapılmıştır. Günümüz Türkiyesi Hititlerin coğrafyasına hakimdir ve hititlerin gördüğü stratejik hamleyi görmektedir. Suriye’ye yerleşen muhalif bir gücün sonraki hamlesi Anadolu olmuştur. Arapların ve Türklerin Anadolu’yu ele geçirme süreci de bu şekilde olmuştur. Aynı zamanda Anadolu’da tutunmak isteyen bir güç de Suriye’ye egemen olmak zorundadır… Haçlı seferlerinin stratejisi de bu şekilde olmuştur. Suriye’yi kaybeden bir Roma imparatorluğunun da Anadolu’da tutunması imkansızlaşmıştır. Suriye düşerse savaş Anadolu topraklarında cereyan eder, sıra Anadolu’ya gelir.
    ibrahim halil er
    Şub 12, 2020 1:25:38am

    #4646
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Idlib saldirisi

    Müslüman katilamını yazmaktan ve kınamaktan yoruldum.
    Artık katilleri kınamıyorum, onlar görevini yapıyor, peki biz görevimizi yapıyor muyuz?
    Bir yıl önce bu savaşın olacağını defalarca söyledim, gazetede ve sosyal medya hesabımda yazdım.
    Bunu ben görüyorsam yetkililer de mutlaka görüyordu, peki ne yaptılar?
    niye şimdiye kadar bekleyip bir şey yapmadılar?

    Artık her şeyin bir aldatmaca olduğu ve bizi bir yerlere sürükleme amacı doğrultusunda olduğunu düşünüyorum.

    Not: Amerika ile Rusya arasında kar topu gibi savrulmaktan bıktık. Gözümüzü yumup birisine dalalım diyeceğim ama kimse rahatını bozmak istemeyeceği için kötü ben olacağım. Her şeyi artık akışına bırakıyorum. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…
    Allah inşaallah şerden hayır yaratır diyeceğim ama öte yandan bu kadar Müslümanın evinde yatıp, Allah’ın onlar adına savaşması için yalvarma acziyetine düştüğümüzü görüyor ve böyle bir dilekten haya ediyorum. Belki de bizim yüreğimizdeki korkuyu ve vehni kaldırması için dua etmek en doğrusu diye düşünüyorum. Ölüm bir gün gelecek ama böyle koyun gibi sıramızı beklemek de acziyet değil de sadece zillettir…

    Böyle müttefiklerin varken düşmana ihtiyacın yok, sonuçta İdlib bombalanıyor ama aslında bizim ne kadar çaresiz olduğumuz bize gösteriliyor… Kötüler içeresinde hangi kötüyü seçeceğiz ya da neden seçmek zorundayız… Boş verin siz uyuyun gecenin bu saatinde… Biraz dua edip ardından oradakilere yiyecek yollayın ki bir dahaki saldırıda adamlara öldürecek insan kalsın…
    Düşman sadece güçten anlar gerisi açziyettir. Savaşacaksak tam savaşalım, savaşmayı göze alamıyorsak da ona göre bir politika belirleyip boyumuza göre konuşalım… vesselam…

    Not: Bazıları Suriyeliler için savaşmamız mı lazım? diye sorabilirler. Suriye için değil kendi güvenliğimiz için savaşmamız lazım. Suriye düştüğünde Anadolu’nun düşeceğini tüm tarihçi ve stratejistler bilir. Dünyanın ilk antlaşması olan Kadeş antlaşması da Hitit ve Mısır arasında Suriye hakimiyeti için yapılmadı mı? Çünkü Suriye’ye egemen olan diğerinin sınırlarına tecavüz etme fırsatını elde edebiliyordu.
    Coğrafya kaderdir ve bu kaderi kabul etmemiz lazım…
    Eyl 05, 2018 2:25:05am

    #4664
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    TÜRKİYE İDLİB SAVAŞINA HAZIR MI?

    İDLİB
    Türkiye Halep’teki insanları tahliye edip İdlib’e taşıdığında biz Halep’ten sonra sıranın İdlib’e geleceğini, Türkiye eğer İdlib’i koruyamayacaksa boşuna insanları ateşe atmamasını söyledik.
    Ama dinleyen kim…
    Şimdi sırada İdlib var…
    Madem insanları himaye ediyorsunuz o halde sahip çıkın… Onları koyun gibi Esed’in önüne atmayın…

    EK: O DÖNEMDE YAZDIĞIM YAZI

    İdlib Savaşına Hazır Mıyız?
    Türkiye idlib savaşına hazırlıklı olmalıdır. Tüm mültecileri buraya toplamasıyla onlara karşı da bir sorumluluk üstlenmiş olmaktadır. Peki yarın buraya İran, Esed, Hizbullah saldırdığında Rusya´da uçakla destek verdiğinde savunabilecek mi?
    Tarih: 17.12.2016
    ibrahim Halil Er

    İDLİB SAVAŞINA HAZIR MIYIZ?

    Türkiye idlib savaşına hazırlıklı olmalıdır. Tüm mültecileri buraya toplamasıyla onlara karşı da bir sorumluluk üstlenmiş olmaktadır. Peki yarın buraya İran, Esed, Hizbullah saldırdığında Rusya´da uçakla destek verdiğinde savunabilecek mi?

    Halep´ten sonra zaferi kazanan unsur, mutlaka bu zaferi İdlib´i alarak taçlandırmaya çalışacak, İdlib üzerinden Lazkiye´ye ulaşacak, böyle rejimin en büyük destekçisi olan kentle de bağlantı kurulacaktır. Bu durun, bir kaç yıl içinde Antep ve Hatay de savaşacağımız anlamına gelir. Temennimiz Rusya ile ABD´nin kapışmasıdır. Ama perde arkasında Türkiye ile Rusya´nın anlaştığı ya da anlaşacağı da düşünülebilir.

    Rusya, Esed ve İran ekseninin Türkiye´nin Kuzey Suriye´de Fırat Kalkanı harekatını düzenlemesine ses çıkarmamaları veya gevşek ses çıkarması, hatta Rusya ile harekat öncesinde anlaşmasının temel nedeni Rus-Abd gerilimi ve kapışmasıdır. Çünkü Rusya doğrudan ABD´nin desteklediği pyd ile savaşamazdı. Bu ABD – Rus savaşına neden olurdu.
    Bu nedenle Türkiye´nin kuzey Suriye´ye girip ortalığı temizlemesine göz yumdu.

    Ardından Türkiye´ye kurt oluşumuna izin vermeyeceği taahhüdünde bulunup bölgeye yerleşecektir. Zaten Türkiye ile Rusya; Suriye´nin bütünlüğünü savunuyoruz diyerek bir zemin oluşturuyorlar.

    Bu savaş geliyor; Türkiye; İran ve Rusya ile ya savaşacak ya da bölgeyi İran ile Rusya ya teslim edecektir. Büyük olasılıkla Erdoğan ile Putin, süreci savaşsız götürmenin yollarını aralayacaklardır. İran´a kalsa Türkiye ile de savaşır ve bölgeyi ateş çemberine dönüştürür. Fakat Rusya, Amerika ve Batı ile meydana gelecek olan büyük kapışmanın eşiğinde cephe sayısını artırmamaya çalışacaktır. Bunun için Suriye sorununu kazasız belasız atlatmaya, İran´ın mezhepçi ve maceraperest politikalarıyla değil daha gerçekçi politikalarla hareket etmeye çalışacaktır. Bunun için de Türkiye kendisine çıkış imkanı sunmakta, bataklığa saplanmasını engellemektedir.

    Türkiye´nin tezleri doğrultusunda tek bir Suriye devleti politikası şekillenebilir Türkiye-Rusya ve İran arasında yapılacak olan görüşmede. Muhalif unsurlarında dışlanmadığı bir yumuşak sistem devreye sokulabilir. Suriye´de Esed´siz yeni ve demokratik bir hükümet oluşturulur. Suriye kendi içinde özerk veya federel yönetimlere bölünür. Bu yönetimler Rusya, İran ve Türkiye´nin nüfuz alanlarına bölünür, böylece Türkiye bölgeden çekilirken bölge sorununu da daha da büyümeden çözmüş olmanın rahatlığını yaşar. Ayrıca, bölgede bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını engellediği gibi Rusya´dan da bunun sözünü alır.

    Amerika´nın bölgeye silah yığması ve kendi yandaşlarına stinger füzesi vermesi Rusya´ya bir mesajdır. Rusya´nın bölgede kurduğu hava savunma sistemine karşılıktır. Yani ABD´nin kendisini destekleyen unsurlara yaptığı bu yardım Türkiye´ye yönelik değil, Rusya´ya yöneliktir. Çünkü Amerika´nın planlarını bozabilecek güç Rusya´dır ve gelecekte bölge üzerinden büyük güç mücadelesi yaşanacaktır.

    Erdoğan´ın bölge ile ilgili şimdiki strateji diplomatik yollardır. Fakat bunun yanında sahada da bulunarak masada güçlü olmanın yolunu da kullanmaktadır. Yani silahlı unsur diplomasinin takviye unsuru olarak dengeli bir şekilde kullanılmaktadır ve bu strateji cumhuriyet Türkiye´sinde Kıbrıs harekatından sonraki tek örnektir. Bu strateji sınırlarımızı düşman unsurlarından temizleme ve bölgedeki dost unsurların da bekasını sağlamadır. Bu açıdan doğru bir yaklaşımdır.

    Türkiye kendi Kürt sorununu çözmediği surece ABD ve Rusya arsındaki kavgada kullanılan olacaktır. Türkiye Ortadoğu´ya sadece Kürt sorunu endeksinde baktığı surece stratejisi çökecektir. Ortadoğu büyük imparatorlukların jübile alanıdır. Son tangodur.
    Burada başarılı olan dünyayı yönetir. ihe
    Ağu 30, 2018 11:59:47pm

    #4782
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Suriyelileri istemeyen Antep Urfa Hatay Kilis Adana ve Maraşlılar Ankara Antlaşması yapılmasaydı şimdi sizde Suriyeliydiniz..
    Ne haber Bir de olaya böyle bakin… Ya da haritayı çizenler cetveli biraz yukarı kaçırsalardı Antep halebi in nahiyesi olur ve Suriyeli olurdunuz. Bu kadar basit… Suni sınırlar..
    Ek
    Sizin Suriyeli olmanızla Türkiyeli olmanız arasındaki ince çizgi İngiliz ve Fransız arasındaki mutabakatta gizli… Bu kadar basit…
    Şerh
    Emperyalistlerin çizdiği sinirleri kirin. Bu sinirlerin hiçbir kutsiyeti yok. Unutmayın, İslam ülkelerinin hepsinin sınırları Paris, Londra ve Moskova’da çizilmiştir. ihe

    #4783
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Bu devletin kuruculari bile anadolulu degil, gocmen. Siz hala neyin kavgasini yapiyorsunuz.
    Not Bazilari onu kurtarici kabul ediyor. Demek ki elin gocmeni gelmis senin vatanini kurtarmis… Akilli olun biraz.

    #4784
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Suriye’yi Fransızlara kim bıraktı? Orası da vatan toprağı değil miydi? Birinci dünya savaşında ve hassaten Çanakkale de kaç bin Suriyeli oldu? 57 alay 78. Alay Suriyeliydi. Atatürk komuta etti. Ve savaşın kaderini değiştirdi. Balık hafızali olmayın. Bu yüz sene önceki tarihiniz. Buralarda onların da kani var..

13 yazı görüntüleniyor - 1 ile 13 arası (toplam 13)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.