Sağ iktidarlar değişim ve yenilik iddiasıyla iktidara gelirler. Kendilerini seçen kitlelerin taleplerini yerine getirmeye başlarlar. Bir süre sonra görürler ki aslında ülkeyi onlar yönetmiyor, sadece kendilerine sınırları çizilmiş bir alanda hareket ediyorlar, bir nevi sömürge valisiler. Bunlar önceleri bunu sömürge valiliği olarak değil de derin ülke yöneticileri diye düşünüyorlar, bu yapılanmaya karşı mücadele ediyorlar.
Derin yapı dişlerini gösterdiğinde onların aslında sistemin kendisi olduğunu, bunu yıkmaya güçlerinin yetmeyeceğini ya çizilmiş sahada oyun oynamaya ya da terk etmeye mecbur olduğunu görüyorlar. Terk etmeyip biraz mücadele ettiğinde önlerine Menderes örneği konuluyor, yolsuzluklar ve akrabaların yükü götürdükleri dosyaları konuluyor, şimdi süreç hızlı işliyor…
Bu durumdan kurtulmak için tekrar Kemaliz umdelerine sarılmak, oradan destek almak ve onların dinini kabul ettiklerini ispatlama telaşına girip kraldan ziyade kıralcı kesiliyorlar. Onlar can havli ile çırpınıp Atatürk’e sarıldıkça chp’lileştiklerini de görmüyorlar.
İşin ilginç yanı onların boş bıraktığı alanları birilerinin doldurması lazım, yoksa sistem dışı birisi girebilir ve bu kutsal görev de chp’ye düşüyor… chp muhafazakarlaşırken, muhafazakar partiler chp’lileşiyor fakat bu durum onları beklenen sondan kurtarmıyor. Sadece tüm iddialarını inkar ettirip öylece onları indirme süreci başlıyor. Peki inkar ne sağlayacak, yaşamalarını ve elde ettikleri ganimetleri yeme imkanını onlara bahşediyor…