Seçim

7 yazı görüntüleniyor - 1 ile 7 arası (toplam 7)
  • Yazar
    Yazılar
  • #3050
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Bi daha ki seçimleri kazanmak için seçmen yaşını 30’a çıkarmak, seçilme yaşını 40, Cumhurbaşkanı olmak için 60 yaşını getirmek gerek…

    #3051
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Bunu saymayız, bir daha..

    #3422
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    ANKARA’NIN TAŞINA BAK, GÖZLERİNİN YAŞINA BAK

    Ankara’da yaşayan bir Ankaralı olarak Ankara’nın kaybedilmesinin nedenleri;
    1. MHP oylarının eski göz ağrıları olan Mansur Yavaş’a kayması.
    2. Ankara’nın en büyük iki ilçenin CHP’de olmasıdır. Çankaya, Ankara’nın izmir’idir. İdeolojik yaklaşır. Yenimahalle’de normalde CHP’nin alacağı oy yüzde 35’tir. Sağ oylar yüzde 65-70 civarıdır, fakat Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın tüm kesimleri kucaklaması onu artık partiler üstü konuma getirdi. Bu iki ilçe ciddi anlamda Ak Parti’nin oy kaybetmesine neden oldu.
    3. Özhaseki’nin yeterince göz doldurmaması ve Ankaralı olmaması.
    4. Seçim sandıklarına iyi sahip çıkılmaması
    5. Memur şehri olan Ankara’nın aynı zamanda emekli CHP kökenli memurlarının ve Askerlerinin fanatik CHP taraftarı olmaları
    6. Ak Parti’nin kendi memurunu oluşturmamış olması ve 17 yıldır iktidarda olmasına rağmen ödünç memurlarla iş yapıyor olması.
    7. Genç nüfusu elde edememesi.
    8. Melih Gökçek’in şaibeli bir şekilde görevden alınması ve yerine getirilen Mustafa Tuna’nın Melih ile ilgili söylemleri. Bu arada Mustafa Tuna aday gösterilip parlatılsaydı bence Ankara alınırdı.
    9. Ak Parti’nin kazanabileceği Yenimahalle’yi nedense alamaması ve yıllardır Yenimahalleye dönük ciddi bir çalışma içerisinde olmayıp, seçimden seçime ilgilenmesi.
    10. Batıkent, Ümitköy, Çay Yolu, Çankaya gibi elit ve kozmopolit mekanların Ak Partiye sıcak bakmaması.
    11. Ankara’nın varoşlarıyla da eskisi gibi ilgilenilmemesi.
    12. Seçim çalışmalarının sönük geçmesi.
    13. Rakibe yönelik tüm eleştirinin senet üzerine bina edilmesi.
    14. MHP’nin tabanına sahip çıkamaması ve Ak Parti’nin MHP desteğini alarak seçimi rahat kazanacaklarına yönelik öz güvenleri.
    15. Ankara teşkilatlarının iyi çalışmaması. Teşkilat çalışması konusunda bence eski Milli Görüşçüler ve Saadet Partisi örnek alınmalı..
    16. Tüm seçim stratejilerinin Erdoğan üzerine bina edilmesi ve nasılolsa Erdoğan için oy alırız mantığı. (Bu bütün Türkiye için geçerli bir eleştiridir)
    17. Ak Partiye yönelik küstün taban. Küskünlüğün binlerce sebebi var, bu ayrı bir yazının konusu fakat en büyük neden Ak Parti’de yaşanan kibir, tepeden bakış, kadın mesele, Ak Feministler vs…)

    18. İlçelerin çoğunu alıp Büyükşehri alamamaları da Ankara seçmeninin Ankaralı olmayan bir Başkan istemediğini göstermiş olmaktadır. Ben Özhaseki ismi gündeme geldiğimde Ankara bunu kabul etmez demiştim, çünkü Ankaralı değil. Ankara’da siyaset yapıldığında bile mutlaka mahalli dengeler iyi ayarlanır, encümenlikler bu dengeye göre verilir yoksa Kızılcahammlı, Balalı, Yozgatlı kapışmasından dolayı seçim kaybedilebilirdi.

    19. Ankara’da ciddi bir Alevi oyu varken Ak Parti’de buna yönelik bir strateji belirlenmemiş olması, güçlü birisini encümen gösterememeleri.

    20. Bir de Ankara’da olup da mahalli seçimlerde memleketinde oy veren kişilerin varlığı da büyük bir kayıp. Bu kişiler de maalesef Ak Parti seçmenidir.
    21. Köylerinde muhtarlık yarışına giren kişilerin Ankara’daki hemşehrilerini köylerinde gösterip muhtarlığı almak istemeleri de burada binlerce Ak Partili seçmenin kaybolmasına yol açmıştır. Her zaman söylediğim gibi muhtarlıklar artık işlevini yitirdi ve kaldırılmalıdır.

    22. Bu arada Ankara memur şehridir dedik peki memurlar ne bekliyordu 3600 ek gösterge ve eyt konusunda bir hareket. Bunun da olmaması, kandırılmışlık duygusunu oluşturdu.

    23. Ak parti tabanı, hükümete ders vermek istedi, bazıları sandığa gitmedi, bazıları da büyükşehirde Ak partiye oy vermedi. Bu da önemli bir etken. DERS VERMEK ve kendilerine bir ayar vermelerini istemek.

    24. Ak Parti’nin Ankara ile ilgili halkta heyecan yaratacak mega projesinin olmaması, varsa yoksa betonlaşma ve bina…

    25. Mustafa Tuna’nın dile getirdiği Melih’ten kalma yağma konusu..
    26. Kürt seçmenin küstürülmesi
    27. Ekonomik sıkıntılar, yolsuzluk söylentileri, liyatsız insanlar gibi etkenler.
    28. Mhp seçmeninin ak parti nefreti, intikam arayışı ve mhp seçmeninin milli görüş eksenine mesafeli tutumu.

    Bunlar şimdilik aklıma gelen, aklıma geldikçe yenilerini de eklerim. 2019 ihe

    #4803
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    2018
    Diyarbakır ve Güneydoğu Seçimleri Analizi
    Seçimde Güneydoğu Anadolu bölgesindeydim. Yaklaşık 6 bin km. yol yaptım. Ankara’dan Diyarbakır, Mardin, Urfa, Gaziantep, Maraş, Elazığ, Osmaniye bölgelerinde bulundum. Özellikle Diyarbakır’ın tüm ilçelerini ve bazı köylerini dolaştım, Gaziantep’in etkili kişileri ve sanayicileri ile konuştum. Bu arada bölgede etkili olan aşiret ve seydalarla da görüştüm.
    Bütün bu geziler, incelemeler sonucu seçim sonuçları hakkında arkadaşların yoğun soruları üzerine derli toplu bir analiz yazısını yazmaya karar verdim. İnşaallah bölgede siyaset yapmak isteyenlere yararlı olur.
    Diyarbakır sonuçları nasıl okunmalı?
    İnsanlarda Diyarbakır seçim sonuçları konusunda kafa karışıklığı bulunmaktadır. Özellikle Hendek ve Sur olayından sonra hala HDP’nin bölgede güçlü olmasını anlamamaktadırlar. Halbuki Ak Parti %27 ve Erdoğan %33 oy alarak bölgedeki oylarını artırdığı gibi, Erdoğan’ın partisinden 6 puan fazla oy almasının Ak partiye olan teveccühün Reisinden kaynaklandığını da göstermektedir. Ayrıca 26 bin oy, Ak Parti ve yanında huda-par’in bagimsiz adayi Zekeriy bey’e verildiği için iptal edilmiştir. Bunun nedeni köylü Cumhurbaşkanlığında Erdoğan’ı ve milletvekilliğinde başka parti özellikle bağımsız adaya verilmek istendendiği için aynı kağıda oy basılmasından dolayı geçersiz sayıldı. Bu oylar geçerli olsaydı Erdoğan’ın yüzdeliği bölgede daha fazla artmış olacaktı.
    Diyarbakır belediyesinin olumlu icraatları ve Devletin yaraları sarma çalışması bölgede olumlu karşılık bulduğu gibi listelere bu kadar eleştiri gelmesine rağmen bu sonucun alınması önemlidir ve gittikçe bölgede oylarını da yükseltmektedir. HDP’nin çok oy almış gözükmesinin diğer bir nedeni de bölgedeki CHP’nin HDP’ye oy vermiş olmasıdır. Çünkü her zaman CHP’nin Diyarbakır’dan bir milletvekili kontejanı vardı ve bunu HDP’ye vermiş oldu. Yani HDP ve CHP ortak oylarıdır bu.
    Şimdi bölge ile ilgili analizlerimizi sürdürelim.
    Öncelikle Diyarbakır’a Ak Parti gerekli önemi vermedi. Ben adaylık sürecinde Ak Parti’nin Diyarbakır’a çok önem vereceğini (Diyarbakır’ın sembol özelliğinden dolayı) bu nedenle halkta karşılığı olan adayları seçeceğini düşündüm. Hatta benden görüş ve tavsiye isteyenlere bu doğrultuda bilgi verdim. Dayandığım bir diğer argümanda Ak parti’nin MHP ile ittifak yapmasından dolayı Kürt seçmen üzerinde bir kırgınlık oluşacağını daha önce Refah Parti’nin Mhp ile ittifak yapmasından dolayı bölgede sönmesine benzer bir travmanın yaşanacağını, Erdoğan’ın da böyle bir olaya meydan vermemek için halkta gerçekten büyük karşılığı olan akil kişileri seçeceğini düşündüm ve çevremdeki kişileri de bu şekilde yönlendirdim.
    Fakat maalesef listeler büyük bir hüsranla neticelendi. Bu liste ile değil Diyarbakır’ı kazanmak, Diyarbakır’ı kızdırmaktı. Hele hele Büyük Birlik Partisinin Başkan Yardımcısı Remzi Çayır’ı ve yine bbp adayını buradan listeye almak Diyarbakır’ı istememekle eş anlamlıydı ve ben bunu ilk zamanda da yazdım. Remzi Çayır gibi değerli bir insanın Diyarbakır listesine alınması aynı zamanda onun da harcanmasına yol açmıştır. Halbuki o memleketi Maraş’tan aday olsaydı burada Ak parti daha büyük bir oy almış olurdu. Remzi Çayır’ı Diyarbakır’dan aday yapmak Cübbeli’yi Tunceli’den aday yapmak gibi bir şeydir ve seçim sürecinde de bu durum muhalifler tarafından kullanıldığı gibi, Diyarbakır teşkilatları da bu durumu seçmenlerine anlatamamanın sıkıntısını yaşadılar.
    Konuştuğumuz bir ilçe başkanı bize partim kimi gönderirse desteklerim ama ilk kez bana gelen milletvekilleri adaylarını tanımadım. Yanıma geldiklerinde onlara “Hele kendinizi bir tanıtın da sizleri tanıyalım” dedim diyordu. Başka bir ilçe başkanı da hiç bizim yanımıza uğramayan ve ismi geçmeyen insanlar merkezden gönderildi. Bu durum tabi ki teşkilatlarda kırgınlık ve isteksizliğe yol açtı. Madem genel merkez istediğini gönderiyor, o halde temayül komedisini de ortadan kaldırsalar daha gerçekçi olunurdu. Konuştuğumuz bir belediye başkanı da “adayları halka anlatma sıkıntısından bahsetti.” Biz ise adayları halkın karşısına çıkarmak yerine Erdoğan’ı öne çıkarın ve Erdoğan için destek isteyin diye tavsiyelerde bulunmuş olduk.
    Listede Erdal Atik ve Çiğdem Akyıl gibi dayı yeğenin olması da seçmen yelpazesi açısından yanlıştı. Ayrıca Nezihe hanim gibi hasta ve kemoterapi goren bir hanimi aday yapmak ne kadar dogruydu. Ayni zamanda Oya Eronat gibi bölgede de karşılığı bulunmayan birisini koymak da yanlıştı. Bu arada kadın milletvekilleri adaylarının da iyi seçilmediği anlaşılmıştır. Bölgede karşılığı olmayan, hatta Kürtçe bilmeyen bu kadın adayların adın seçmenlerle nasıl bir empati kuracakları da düşünülmedi. Üstelik köylü kadınlarının Türkçesinin zayıf olacağı ve Kürtçe’ye hakim olan kadın adayların bunlarla daha iyi diyalog kuracakları göz önüne alınmadı. Ayrıca kadın adaylardan Çiğdem Akyıl’ın hdp’yi destekleyen resimlerinin bulunması da ayrı bir sorundu. Listede zenginlerin bulunduğu ve parayla burada yer aldığı gibi dedikodular da halkta tepkiye neden oldu.
    Diyarbakır gibi muhafazakar bir şehirde milletvekili adayları arasında dindar seçmenlere hitap edecek adayların olmaması da yanlıştı. Ayrıca Ulu Cami imamı Mehmet Said beyin aday adayı oldugu halde listeye konulmaması bir yanlışlıktı. Onun şahsında muhafazakar kesimlere ulaşılabileceği gibi, medreselere ve melelere de ulaşılabilinirdi.
    Biz Diyarbakır listelerinin yanlış olduğunu söylerken genelde bize yönelik eleştirilerde Ak Parti’de listeye değil Erdoğan’a bakıldığı söylenmektedir. Bu önerme başka şehirler için doğru olurken Diyarbakır için yanlıştır. Çünkü Diyarbakır zaten HDP’nin kalesi olan bir şehirdir ve Ak Parti bu kaleyi feth etmek için yola çıkmıştır. Yani burayı almak için halkın oylarına ve gönüllerine ulaşacak kişiler seçilmeliydi ama yapılmadı. Liste üstün körü hazırlandığı gibi, en kazanmayacak liste sunuldu ve bir anlamda Diyarbakır halkına hakaret edildi. Özellikle milliyetçileri burada aday göstermek halkta Türk Milliyetçileri iyi oluyor da Kürt Milliyetçileri neden iyi olmuyor tepkisine yol açtı ve ciddi biçimde oyların HDP’ye yönelmesine neden oldu.
    Seçimlerden önce bizim öngörümüz Diyarbakır’ın ful alınacağı şeklindeydi. Gerçekten de hendek olayından sonra Diyarbakır halkı ve esnafı ilk kez rahat nefes almış, Ak partiye yönelmişti ve bunu sandıkta da göstermek istiyordu. Ama listeler soğuk duş etkisi yaptı.
    Listelerdeki diğer bir yanlışlık da Diyarbakır’ın dörtte birinden fazlasını oluşturan Zazalara da yer verilmemesiydi. Zazalar ilk kez listeyi protesto gösterisi yaptılar. Bu gösteri bile Zazaların aslında Ak partiye oy vermek istediğini fakat listeden dolayı mütereddit olduğunu göstermektedir. Halbuki Zazalar geleneksel olarak Ak parti tabanıdır. Zaza ilçesi olan Çermik ve Çüngüş Hdp’nin en güçlü olduğu dönemde bile Ak partiyi desteklemiş ve ak parti belediyesine sahip olmuştu. Onlar da kırgındı.
    Milletvekili dağılımında ilçeler ve bu ilçeler arasındaki rekabet de dikkate alınmadı. Örneğin Silvan, Kulp gibi ilçelerden bir kişi bile konulmazken Bismil’den 3 kişi listeye girmişti. Bu da ilçeler ve daha doğrusu aşiretler arası rekabeti alevlendirdiği gibi, hdp veya iyi partiden kendi bölge ve aşiretinden konulan adaylara destek olarak yönelmiştir.
    HDP, listelerden önce ciddi bir şekilde sıkıntılıydı. Fakat listelerin açıklanması ve halkın tepkisi üzerine canlandılar ve çalışmalarını hızlandırdılar. Onlar bile ayaklarına atılan bu pası kaçırmadılar. Böyle bir amatörlüğü beklemiyorlardı. Böyle bir amatörlük 16 yıl iktidarda olan bir partiye yakışmamıştı. Ak parti bolgenin dilini ve halja uzanacak soylemleri bilmiyordu. Bolge milletvekilleri de sadece kendi sahsi cikarlari ve konumlarini onceliyorlardi.
    Liste tartışmasında halkın suçladığı kişi eski bakan Mehdi Eker oldu. Herkes listenin onun tarafından şekillendiğini düşünüyor ve tepkilerini ona yönlendiriyorlardı.
    Listeler ile ilgili sıkıntı bu
    Diğer sıkıntıları da şöyle özetleyebiliriz.
    1. Bölge, istihbarat örgütlerinin ve dünya ajanslarının ilgi odağı haline gelmişti. Biz Diyarbakır’da iken bunu gördüğümüz gibi Japon gazeteci de gördük. Hatta bu gazeteciler ilçe başkanlıklarını dolaşarak listeler ile ilgili sorular soruyorlardı ve onlar da dananın ipinin listelerden kopacağının farkındaydılar.
    2. Diyarbakır teşkilatının oluşan listeye tepki göstermesi ve bu nedenle seçimlere fazla asılmaması.
    3. Dindar kesimlere hitap edecek bir muhatabın ve adayın olmaması.
    4. Kadın seçmenlerle iletişim kuracak ve onlara ulaşacak bir adayın olmaması.
    5. Huda-Par’ın Cumhurbaşkanlığında Erdoğan’ı desteklerken milletvekilliğinde bağımsız adayla girmesi ve bir anlamda kendisine çalışması. Doğrusu Huda-Par’ın Diyarbakır’dan bir aday çıkarmasını bekliyordum ama o da gerçekleşmedi. Bunun temel nedeni Huda-Par’ın tabanının Ak Partiye yönelmesiydi.
    6. Ak Parti’nin yaptığı yenilikleri ve yapacaklarını halka iyi anlatamaması ve bunda da adayların yeteneksiz olmasının etkili olduğu
    7. Ak Parti’nin Kürt seçmenlerin oylarını ve tercihini etkileyecek flaş bir proje ortaya koymaması. Özellikle ana dilde eğitim gibi konularda yapacağı bir çıkış fikirleri değiştirecekken onların MHP ile milliyetçi bir söylem izlemesi Kürt seçmeni ürküttü. Ak partinin gittikçe milliyetçi bir söyleme ulaştığı ve mhp’leştiği şeklinde düşünüldü. Hatta bölgede “derin devletin Bahçeli’yi Ak Partiye kayyum olarak atadığı” söylenmeye başlandı.
    8. Ak Parti’nin Mhp ile ittifak yapması ve bu ittifakın mhp’nin etkisine girmiş olduğunu düşünmeleriydi. Mhp ile ittifak yapması Kürt seçmeni karşı noktasında mevzilenmiş olan partiye ittiği gibi Ak Partiye oy verme eğiliminde olan kişilerde de MHP’nin olduğu listeye oy vermeye ellerinin gitmemesiydi. Buna rağmen Erdoğan’ın aldığı oylar gerçekten partisinin aldığı oylardan oldukça fazlaydı ve %33 oranında oy alması bölge halkının hala Erdoğan’a karşı sevgi beslediği ve sorunlarının çözümünün Ak Parti’den ziyade Erdoğan’da gördüğü şeklindeydi.
    9. Urfa Suruç olayları da bölgedeki halkın çekinmesine ve Ak Parti’den soğumasına yol açtı. Sonuçta insanların bölgede tanıdıkları vardı. Telefon denilen bir icad da vardı ve anında olayın ne olduğu bölgedeki tanıdıkları aracılığıyla öğrenirken, Ak parti’nin tefecilerden yana tavır almasına da tepkiliydiler.
    10. Ak Parti döneminde bölge bir anlamda HDP’ye verildi. HDP, bu süreçte belediye imkanlarını kullanarak gençlere ve köylere ulaştı. Artık eli silahlı olarak değil hizmet getiren ve gençlere iş bulan bir hareket olmuştu. Hatta her bölgede kurdukları kültür merkezleri ile gençleri burada eğitmeye yetiştirmeye başladılar. Onların verdiği eğitim seküler bir eğitimdi. Gençler artık serbest cinsellik ve din dışı bir hayata yönelmişti. Hatta onlara göre din yüzünden sömürülüyorlardı ve tüm geri kalmışlıklarının nedeni dindi. İşte bu yeni nesil hem hdp’nin oy deposu ve hem de bölgedeki yeni tabanlarıydı. Ak parti gençlere ulaşacak bir yol inşa edemedi. Onları kazanacak çalışmalara yönelmedi. Bunun alt yapılarının kurulması gerekir. Bu alt yapı salt medrese ile olmaz çünkü seküler gençlik için modern kültür merkezleri kurulması gerektiği gibi burada görev yapacak olan kişiler de adanmışlık ruhu ile çalışmalıdırlar.
    11. Batıda Diyarbakır’ın nankörlüğü ve teröristliği konuşulurken bölgenin cidden geri kaldığı ve sokakların işsizlerle dolu olduğu görülmemektedir. Bölge halkı üzerlerindeki propaganda nedeniyle olaydan Ak Partiyi ve devleti sorumlu tutmaktadır. Diyarbakır halkı başka bölgedeki halka benzememektedir. Yıllarca sorun merkezi olmasından dolayı aşırı politize olmuştur. Türkçe bilmeyen avamlar bile politik bir söyleme kapılmıştır. İstihbarat örgütleri ve yabancı ajanslar bölgede cirit atmaktadır. Devletin gücü ve etkisi daha yeni bölgede hissedilmeye başlamışken, yıllarca bölge terör örgütlerinin ve yabancı ajanların etkisine açık bırakılmıştır. Diyarbakır kökenli Ermenilerin ve diğer azınlıkların da tekrar bölgeye gelmesine yönelik çalışmaların da yapıldığı söylenmektedir. Diyarbakır sıradan bir il değildir. Bu ildeki her türlü değişim diğer bölgeleri ve hatta İstanbuldaki Kürtleri de etkilemektedir. Fakat maalesef Ak parti burayı sıradan bir il gibi görmüştür.
    12. Bölge halkı listeye tepkili dedik ama halk biz bu listeyi kabul edersek artık bizim eğilimimize göre değil belli güç odaklarına göre adaylar seçilir ve bizim oylar çantada keklik olarak görülür. Bu nedenle listeyi onaylamayacağız diyordu.
    13. Ekip, sıkıntılı olduğu için iyi çalışmadı. Örneğin ildeki bayramlaşma programı saat 14:30’da başladı. ve 16’30’da suruc’a gidiyoruz bahanesi ile bitti. Halbuki bayramlaşma vesilesi ile tüm stk, ileri gelen kişiler, kanaat önderleri ve devlet idarecileri ile görüşülebilinirdi. Hatta bayramlaşma programı geniş bir konferans salonunda organize edilebilir, gelenlere kokteyl verilebilir, konuşmalar yapılabilirdi. Ama onlar bunu düşünmediler çünkü katılım düşüktü. Buna rağmen birebir davet yöntemi ile katılımı artırabilirlerdi.
    14. Bölge insanı Kürtçe konuşmasına rağmen Kürtçe çok ön planda değildi. Halbuki HDP bilbordlarda bile Kürtçe ve zazaca kullanıyordu. Köylü kadınlar, onlar bizim adamımız, bizim dilimizi kullanıyor diye sempati duyuyor, gençler ise Kürtçeyi küçümseyen ve Kürtçe ile siyaset yapmayanlara karşı onlara yöneliyorlardı. Ak Parti il teşkilatı bayram kutlamasının Kürtçe versiyonunu bile yanlış yazacak kadar bu dile ve bölgeye uzaktı.
    15. Dini ve İslami kaygısı olanların listede olmaması, Kadın adayların açık olması ve Ak Parti’nin dini özelliği olan bir partiden çok liberal bir parti görüntüsü çizmesi de dindar oylarda ürkmeye ve uzaklaşmaya yol açtı.
    Buna rağmen Diyarbakır’dan Ak partiye ve Erdoğan’a büyük bir kayış gözlemlendi. Ak Parti %27 alırken Erdoğan %33 oy aldı. Partisi ile arasında %6 lık bir farkın olması, halkın Erdoğan’a olan sevgisini göstermiştir. Biraz daha bölge üzerinde çalışılsaydı bu oran ikiye katlanırdı. Buna rağmen bu mesaj iyi okunmalıdır. Halk Erdoğan’ı terk etmediğini ve hala çözümü kendisinde aradığını göstermekle birlikte Partiye kırgın olduğunu ve daha duyarlı olması gerektiğini söylemiştir. Erdoğan’a oylar AVANS, Ak Partiye ÖDÜNÇ verilmiştir.
    16. Erdogan’in Barzani ile ilgili soylemleri ve onlari ac birakiriz demesi muhaliflerce iyi kullanildi.
    Yeni dönemde iyi hazırlıklar yapılmalı, Diyarbakır büyükşehir belediyesinin alınması için mücadele edilmelidir. Bu konuda bence en iyi aday mevcut kayyum olan Cumali Atila’dır. Halk tarafından hizmeti takdir edilmekte olup, eşinin de zaza olması zaza oylarının gelmesine yol açacaktır. Belediyecilikte başarılı hizmet yapan Cumali Bey, Diyarbakır için iyi bir seçenek olacaktır. Ak parti şimdiden belediye için hazırlıklarına başlamalıdır.
    Diğer İller
    Urfa ile ilgili kısaca bir şey söylemek istersek adayların ağa veya mafya kökenli olması, çocuk adayın bulunması ve adayların ekabir davranışı tepkiye neden olmuştur. Halbuki Ak parti iyi bir aday profili ile ortaya çıksaydı tüm Urfa’yı alabilirdi.
    Şırnak
    Ak partinin dinin güncellemesi avam tabakada ve meleler üzerinde az da olsa olumsuz etki yarattı. Şırnak’ta Cumhur ittifakı bir vekil çıkarttı. Liste düzgün olsaydı ikincisini de alınabilirdi.
    Seçim esnasında Şırnak’ta idim. Tabir caiz ise devlet ve hükümet bir olup seçim çalışması yapıldı ve buna rağmen çok düşük bir oy alındı. Saadet’in Şırnak’ta sahipsiz olması buradaki oyların hdp ye ve hüda-para kaymasının bir nedendir.
    Şu da bir gerçektir ki bölgenin ileri gelenlerinin çoğu güçlü olandan yana. Bunun sebebi de dengesiz gelir paylaşımı ve terörün etkin olmasıdır. Sn Erdoğan’ın Kürt politikası güneydoğuda yeteri kadar tanıtılmadığı, parti yetkililerinin halktan kopuk ve aileleri ile birleşik olması başarısız olmanın nedenlerindendir.
    Örnek olarak Şırnak’ta il başkanı seçilen milletvekili; üniversite Rektörü, il özle idare sekreteri, kayyumlardaki belediye Başkan yardımcıları, kurulan vakıf ve derneklerin başkanları aynı aileden olan kişilerdir. Bunun en büyük sebebi de genel merkezdeki kişilerin basiretsizliği, insanlara üstten bakmaları ve Erdoğan ismine olan güven gibi sıralanabilir.
    Diğer iller de benzer nedenlerle oylarda düşüş yaşandığı gibi bazı illerde halkta feto örgütü ile ilsaklı olduğunu düşünülen kişilerin aday gösterilmesi de ayrı bir sıkıntı oluşturdu. Ayrıca muhafazakar bölge olan Güneydoğu’da her listede bir çocuğun aday yapılması da halka “bu iş çoluk-çocuk işi midir? Biz şimdi çocuklarla mı muhatap olacağı? O ne anlar?” şeklinde tepkiye neden oldu.
    Sonuç
    Sonuçta bu benim ilk gözlemlerim ama böyle sosyolojik olayların birçok yönleri ve faktörleri bulunur. Bunun yetkili kişilerce iyi bir şekilde analiz edilmesini bekliyoruz. Bölgede Ak Parti ekseninde olayları incelememiz diğer partiden olan arkadaşların tepkisini çekebilir ama sonuçta en büyük parti ve aynı zamanda iktidar partisi Ak Parti olduğu için olayları onun ekseninde inceledik. Bu eleştirilerimizi diğer partiler de göz önünde bulunarak benzer hatalar yapmamalarını sağlayacaktır.
    Not
    Diğer partileri ayrı ayrı değerlendiren bir analizimiz de bulunmaktadır.

    İbrahim Halil ER
    Haz 26, 2018 10:39:35am

    #4804
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    BİR SEÇİM DEĞERLENDİRME YAZISI 2018

    Ak parti büyük bir başarı elde etti ama aslında oyları düştü. Bu düşüşün nedeni iyi analiz edilmelidir. Gerçekte Ak Partinin oyu %48-50 bandındadır. Benim yaptığım gözlem ve geziler sonucu Ak partinin oylarındaki temel düşüş nedeni özellikle Doğu ve Güneydoğudaki yanlış aday listesidir. Özellikle HDP’nin çok oy aldığı yerlere baktığımızda Ak Partiye verme eğiliminde olan seçmenin adaylara olan kızgınlığından HDP’ye yönelmişlerdir.
    Ben seçim sürecinde Diyarbakır’ın tüm ilçelerini dolaştım, gördüğüm temel durum adaylara karşı büyük bir tepki olduğuydu. Hatta adaylar hiç meydanlara çıkmasalar daha çok oy alınacaktı. Diyarbakır’da ilk kez Erdoğan’ın mitingi öncesinde adaylar yuhlandı . Ak partinin yeni dönemde doğu ve güneydoğu bölgelerini mercek altına alması ve bölgeyi iyi bilen bilen bir danışmanlar heyetini kurması gerekir. Böylece bölge ile ilgili analizler daha sağlıklı yapılacaktır.
    Seçim sürecinde bölgedeki aşiret ve seydaları gezdik. Gördüğümüz en büyük hata aday isimleriyle ilgiliydi. Hatta bir ak partili belediye başkanı adayları halka anlatamıyoruz demişti. Örneğin Diyarbakır’da dayı yeğenin aday yapılması, hdp sempatizanı birisinin gösterilmesi,
    Zazalardan hiç kimsenin gösterilmemesi, bazı ilçelerden adayların gösterilmemesi, adayların Mehdi Eker’in çevresinden olması ve adaylar ile ilgili dolaşan şaibeler bunlardan birisidir. Ayrıca Urfa’da Surç’da yaşanan olaylarda Ak partinin olayı araştırmadan hemen kendi vekilinin yanında durması, bölgenin tefecilerin ve mafyanın kontrolüne girmiş olması, güçlü ailelerin ak parti ile birlikte hareket ederek nüfuz elde edip halka zulmetmesi görülmedi.
    Bazı illerde halkın fetocu olduğunu bildiği veya böyle bir şayianın yayılmış olduğu kişilerin inadına gösterilmesi de tepkiye neden oldu.
    Ak Parti doğu ve güneydoğuda aday seçiminde daha özenli davranması halinde daha çok oy alacağı gibi hdp’yi de baraja gömerdi ama maalesef seçim stratejileri kuranlar bu konuda iyi bir sınav vermediler.
    Ak partinin sloganı da yanlıştı “Vakit Türkiye Vakti” sloganı 16 yıllık iktidarı kullanan bir partinin değil de yönetime yeni talip olan bir partinin kullanacağı slogandı. Zaten 16 yıldır yönetiyorsunuz bu zamana kadar olan vakit neyin vaktiydi? Soruları akla gelmekteydi. Bu slogan heyecandan yoksun bir slogandı.
    Müzikler de heyecan yaratmıyordu. Örneğin mitinglerde halkı heyecanlandırmayan müziklerin kullanılması, hafif müzik kullanılması da hiç doğru olmamıştı.
    Ak parti teşkilatları çalışmadı ve adaylar da halka tepeden bakan kibirli kişilerdi. Fakıbaba’nın Urfa’da listeyi eleştiren birisine “hiçte şeyimde değil” demesi bir çok açıdan halkı incitmişti. Emin olun Ak parti stratejisi ve davranışıyla artık yorulduğunu ve bırakmak istediğini söylerken, halk hayır bırakma diyerek zorla iktidar yapıyordu. Bunda en büyük motivasyon Erdoğan’ın kendisiydi. Onun yorulmak bilmeyen enerjisi kitlelerin kopuşunu engelliyordu. Zaten Erdoğan’ın partisinden daha çok oy alması da bunu göstermekteydi. Erdoğan’ın yeni dönemde Ak partiyi sırtında taşımaktan vaz geçip daha şaibesiz ve sıkıntıya bulaşmamış, halka tepeden bakmayan bir teşkilat veya parti ile yola devam etmesi onu daha da güçlendirecektir.
    Ak parti oyların %38’e kadar düşmesi bekleniyordu. 4 puan son haftalardaki olaylar neticesinde geri gelmiş oldu. Bunda da Millet ittifakı mensubu olan partilerin yanlış stratejileri ve söylemlerin halkı ürkütmesi etkili olmuştur. Onların, proje odaklı bir strateji yerine intikam ve rövanş alma, yatırımları durdurma ve Erdoğan’ı yargılama istekleri vatandaşda tepkiye neden olduğu gibi gelecekle ilgili kaos ve bunalımlı günlerin olacağı endişesine de yol açtı.
    Muhalefetin tüm stratejilerinin Erdoğan’ı yok etme ve Erdoğan gitsin de ne olursa olsun gibi bir söylem izlemesi de küskünlerin, kırgınların ne pahasına olursa olsun Ak partiye oy vermesine yol açmıştır. Ak parti tabanı olup da Feto olayından dolayı zarar gören kesimler bile karşı tarafın bu hırçınlığından dolayı Ak partiye yöneldiğini bizzat yaptığımız görüşmelerde şahit olduk. Ak parti eleştirilirken bile ümitler tamamen tükenmemiş ve çözüm talebi bu partiden beklenir olmuştu. Sanki “yaparsa Ak Parti yapar” sloganı halk tarafından içsellenmiş gibiydi.

    BAŞKANLIK
    Erdoğan, yeni dönemde başkanlık sistemini oturtmaya çalışırken diğer yandan da partiyi yeniden toparlaması gerekmektedir. Seçim sürecinde gördüğümüz Ak Parti’nin başsız bir görüntü çizdiğiydi. Çünkü parti başkanı cumhurbaşkanı olunca partiye tüm enerjisini verememekte bunu da partiyi vekillerle (başkan vekili) idare etme yoluyla çözmeye çalışmaktadır. Fakat gördüğümüz vekilin başkan gibi güçlü olmadığından parti içerisinde dört veya beş grubun oluştuğuydu. Bu gruplar kendi içerisinde çatışarak, birbirlerinin ayağını kaydırarak çalışmaları sekteye uğratmakta bu durum listelere bile yansımakta ve sonuçta herkes birbirinin adayının önünü kestiğinden ortada hiçbir söylemi ve iddiası olmayan zayıf adaylar çıkmaktadır.
    Seçim sürecindeki patates ve soğan fiyatların yükseltilmesi vatandaşta tepkiye neden olurken, doların yükselmesi de halkta Erdoğan’a karşı dış güçlerin bir operasyonu olarak görülüp tepkiye neden olmuştur.
    Bu seçim aslında Erdoğan için zor bir seçim olacaktı fakat muhalefetin bütünlük arz etmemesi ve herkesin kendi adayı ile seçime girmesi halkta güvensizliğe neden olmuştur. Başkanlığa talip olan adayların net bir proje ortaya koymadığı gibi birbirine zıt kişilerin başkan yardımcısı yapılacağı söylenmesi de iyi bir strateji olmadı. Böyle bir söylem ikinci tura kaldığında söylenebilecek bir söylem olmalıydı. Halk, partisinde bile aday yapılmayan Muharrem İnce’yi yeterli bulmadığı gibi iktidarı alacak bir Muharrem İnce’nin hangi kadrolarla ülkeyi yöneteceğini de görmedi. CHP içerisindeki kliklerin devletin tepesinde de sorun çıkaracağı endişesi yaşanacağını düşünmüştür.
    Ak Parti yine bir seçim zaferini elde etti. Üstelik hem Türkiye’nin ilk başkanını ve hem de seçimi kazandı. Fakat bu seçim aynı zamanda Ak partiye bazı mesajlar da veriyordu. Umulur ki Ak Parti bu mesajları doğru okuyup gerekli önlemleri alacaktır.
    Öncelikle Ak Parti’nin başarısı MHP’nin kendisini desteklemesi ile sağlandı. Bu hem meclis partinin %40 bandının altına düşmesini engellemiş ve hem de Cumhurbaşkanlığı için ihtiyaç duyulan kritik oyun verilmesini sağlamıştır. Zatin Ak Parti’nin aldığı oy ile Cumhurbaşkanığı için verilen oyları karşılaştırdığımızda aradaki farkın nereden kaynaklandığını görmekteyiz.
    Tabi bir de olayı başka türlü de okuyabiliriz. Yani Ak Parti seçmeni hükümetin yaptıklarından ve partinin performansından memnun kalmadılar ve milletvekilliğinde oyları MHP’ye verirken Cumhurbaşkanlığında Erdoğan’a verdiler.
    Meral Akşener
    Meral Akşener’in beklenen çıkışı yapmaması Erdoğan’ın izlediği akıllı siyasetin bir sonucu olmuştur. Erdoğan, belli çevrelerce alternatif olarak sunulan ve karşısında şişirilen birisini muhatap almayarak ve hatta mitinglerde hiç eleştirmeyerek gündemden düşmesini sağladı. Erdoğan, nispeten zayıf gördüğü Muharrem İnce’ye yüklenerek Meral Akşener’in alternatif olmasını engelledi. Edoğan, İnce’yi muhatap alarak sol oyların Akşener’de yoğunlaşmasını önlemiş oldu. Seçimin ilk dönemlerinde sol kesimler İnce’yi sevmelerine rağmen Erdoğan karşısında milliyetçi ve muhafazakar oy da alacağını düşündükleri Akşener’i desteklemek gibi bir eğilim çizerken Erdoğan’ın İnce’yi muhatap alması ve İnce’nin de iyi bir hatiplik sergilemesi oyların oraya kaymasına neden oldu. Erdoğan, böylece karşı tarafı bölmüş oldu.
    Muharrem İnce
    İnce’nin diğer bir handikapı da partisine rağmen bu oyları almış oldu. Bu onun için büyük bir başarıdır. Bu başarı Chp muhalefetinde güç almasına neden olacaktır. Chp, birçok çalışmada İnce’yi desteklemezken Kılıçdaroğlu’nun onu Cumhurbaşkanı olarak değil harcamak için ortaya attığını göstermiş oldu. Buna rağmen İnce’nin kullandığı birleştirici ve esprili dil, sol siyaset açısından ümit vaad etmiş olacağı gibi, ilk kez sol kesimde bir heyecan oluşturdu, başaracaklarına olan güveni oluşturdu. İlk kez sol seçmen bir mitinge bu kadar büyük bir katılım gösterdi. Sol kesimin heyecanlanması ve siyaseti bir değişim aracı olarak görüp başka yollara tevessül etmemesi açısından da önemlidir. İnce’nin CHP’nin başına geçmesi muhalefeti daha yapıcı ve uzlaşıya açık şekle getirecektir.
    Eksik olan nokta, proje yoksunluğu ve stratejinin yıkım, Erdoğan karşıtlığı üzerine oturtmasıdır. Bu konuda kendilerini yeniler öz eleştiri yaparlarsa Türkiye ve CHP kazanmış olur.
    CHP
    İnce’nin seçim sırasında dindar kesimle barışma isteği, namaz ve dini ritüelleri kullanması aslında chp ve sol seçmen açısından önemlidir. Bu solun Türkiye’nin gerçeklerine uyanması açısından önemli olduğu gibi, chp’nin ülkemizin muhafazakar kesimle barışması açısından da önemlidir. Chp, yeni sistemde güçlü olmak istiyorsa geleneksel tabanının dışında başka kesimlere yelken açması gerekmektedir. İttifak ile böyle bir teşebbüse başlamış olmaları Türkiye için büyük bir kazanımdır. Yeni seçim sistemi artık ittifakları ve karşılıklı empatiyi zorunlu kılmaktadır.
    Kılıçdaroğlu’nun seçim sürecinde pek gözükmemesi ve İnce’nin daha çok öne çıkması Chp’ye tepki oylarının azalmasına neden olmuştur. Fakat chp şunu iyice bilmesi gerekir ki tabanları %25’in biraz üstüdür. Bunu artıramayacakları için diğer kesimlerle ittifaklar yapması gerekecektir. Bu ittifakların sağlayacağı en büyük yarar, uç kesimlerin birbirlerini tanımalarına ve karşılıklı düşmanlıkların hafiflemesine yol açacaktır.
    Chp için umut ve stratji gerekmektedir. İnce umut verdi ama strateji konusunda hala almaları gereken yol bulunmaktadır. CHP için belki de en büyük şans Bekaroğlu’nun kendilerinde olmasıdır. Bekaroğlu’nun geleneksel muhafazakar tabanı biliyor olması, bu konuda chp’nin ihtiyaç duyduğu strtajilerin sunulmasına ve karşılıklı nefretlerin törpülenmesine yol açacaktır.
    Fakat yakın vadede chp’nin tek başına iktidara gelmesi yani başkanlığı alması zor gözükmektedir. İleriki dönemlerde başarılı olmaların yolu sağ kesimden de oy alabilecek olan daha ılımlı kişilerle yola devam etmesidir. Böyle bir adayla chp bildiğimiz chp de artık olmayacaktır. Marjinal kesimlerle chp yollarını ayırıp Türkiye’nin partisi olmak ve herkesi kucaklamak zorundadır. Yoksa sonsuza dek muhalefetette kalacaktır.

    MHP
    Bu seçimin en büyük sürprizini aslında MHP yaptı. Bu nedenle kendisini müstakil olarak değerlendirmemiz gerekmektedir.
    MHP, hiçbir seçim çalışması yapmadan oylarını %11’de tutmayı başarmıştır. MHP oylarında ciddi bir düşüş olacağı ve iyi partiye kayacağı söylenirken mhp’nin %11 ve iyi parti’nin %11 oy alması bir anlamda mhp’nin kendisini clonladığı izlenimi de vermektedir.
    Peki gerçek durum nedir?
    Aslında beklendiği gibi mhp’den iyi partiye ciddi bir oy kayması yaşandı. Bunun %5 olduğu öngörülmektedir. Bizim sahada yaptığımız çalışmalarda da böyle bir izlenim elde ettik. Geleneksel MHP tabanından olan kişi ve gruplar Bahçeli’nin icraatlarını eleştirerek iyi partiye oy vereceklerini söylediler ve bu sayı çok fazla olunca ciddi olarak mhp adına endişe ettik.
    Gerçekten de mhp’den iyi partiye oy gitti ve bu %5-6 civarındaydı. MHP’yi kurtaran Ak parti oldu. Bazıları Ak partiyi mhp kurtardı diye düşünürken aynı zamanda MHP’yi de ak parti kurtardı ve mhp’den giden oy oranı kadar Ak partiden listeye ve icraatlarına tepki gösteren kitleler tercihlerini mhp’den yana yaptılar. Sahada yaptığımız çalışmalarda Ak partiyi kurulduğu günden beri destekleyen kitleler ve grupların cumhurbaşkanlığında Erdoğan’ı ama milletvekilinde MHP’yi destekleyeceklerini söylemekten çekinmediler. Bu kadar çok kişinin tepki göstermesi bizde Ak Parti oylarının %40’ın altına kadar ineceği düşüncesine sevk etti. Sanırım son haftalardaki Erdoğan’ın çıkışı bu düşüşü önlediği gibi, Erdoğan’ın zayıf bir meclisle çalışamayacağı seçeneği de bazılarının tercihini etkiledi.
    Peki MHP’den %6 gibi oy iyi partiye gitmişken, geri kalanlar nereden geldi?
    Geri kalan oylar aslında yine Ak Parti’den ve kısmen chp’den geldi. Özellikle feto olaylarından dolayı mağdur olan bir kesim iyi partiye yönelirken, Bahçeli’den şikayetçi olan bir grup da buraya oy vermiş oldu. İyi parti Ak parti ve MHP’den oy alırken çok az bir kısmı da chp seçmeninden oy aldı.
    MHP başarılı mıydı?
    Kendi çapında başarılıydı. Yani %10 kritik barajı aşmış gözüktü. Meral Akşener fırtınasını kazasız belasız atlatmış oldu. Kendisinden kopan bazı oyların seçimden sonra yeniden geleceğini beklemeye başladı. Ayrıca iktidarın kilit ortağı olarak bundan sonra Erdoğan ile birlikte ülke yönetiminde söz sahibi olacağı gibi, seçilecek bakanlar içerisinde kendi adamlarını koyacağı gibi bundan sonraki devlet makamlarında adamlarını da yerleştirerek kadrolaşmış olacaktır.
    Belki de iktidar Ak partide ama gerçek muktedir mhp olacaktır. Tokmak ellerine geçti. Bu durum Ak parti seçmeninde ileriki dönemde huzursuzluğa yol açacaktır. Aynı zamanda devlet kademelerinde yükselmek isteyen kişilerin mhp’ye yanaşmasına da yol açacaktır. Bu süreç, Erdoğan ile Bahçeli’yi ister istemez karşı karşıya getirecek ve bir erken seçime yol açacaktır diye düşünüyorum.
    SAADET PARTİSİ
    Bu seçimin belki de tek kaybedeni Saadet Partisi oldu. Erbakan’ın emaneti olan bu partinin düştüğü bu durum gerçekten yürek burkmaktadır.
    Peki olaylar bu sürece nasıl geldi?
    Öncelikle Erdoğan’ın milliyetçi cephe kurma teklifinde sp ile de görüşüldü ama bu görüşmede sp’nin kendi ismi ile seçime girme talebi mhp’nin muhalefeti nedeniyle kabul edilmedi. Bunun üzerine tekliflerini kabul eden chp ile ittifak kuruldu. Bu doğru muydu yanlış mıydı ileride çok tartışılacak… Burada değinmek istediğim nokta sp’nin kendi ismi ile listeye alınması teklifinin kabul edilmesi daha iyi olacaktı ve bu konuda yanlış yapıldı. Kendilerinden olan bir grubun karşı tarafa geçmesine neden olundu.
    Olayın Ak parti açısından durumu bu…
    Sp’nin millet ittifağına geçmesi Cumhur ittifağını gerçekten üzdü. Bu üzüntünün saldırıların odağına sp’nin oturmasına kadar götürdü. Çünkü kendilerinden kabul ettikleri bir oluşumdan bu davranış beklenmiyordu ve bu ihanet olarak okunmaktaydı. Zaten tabanlarının birbirine bu kadar yakın olduğu geçişken olduğu her türlü oluşumlarda böyle tavırlar olunurdu. Gerçi mhp ile ip arasında bile bu kadar gerginlik yaşanmazken sp ile ak parti arasındaki bu gerginlik iki tarafın birbirini çok içsellemesinden kaynaklandığı şeklinde düşünmemize yol açtı.
    Bir de saadet açısından bakalım.
    Ben iki tarafı da çok iyi bilen birisi olarak bazı gözlem ve analizler yapacağım. Saadet partisi Erbakanın emaneti olan ve milli görüş çizgisinde olan bir partidir. Bu partinin çok iyi yetişmiş bir ekibi ve ciddi projeleri bulunmaktadır. Bu partinin bir şekilde meclise girmesi ve muhalef yapması Türkiye’nin yararına olacaktır. Bu ekipten ülkenin yararlanması gerekir. Hatta Erdoğan’ın bir şekilde bu partinin önünü açması onun da yararına olacaktı. Çünkü bu iki taban birbirlerini çok kızsalar da bu kardeşler arasındaki kırgınlıktı.
    Ayrıca sp teşkilatları hala canlı ve diriydi. Başarıya susamıştı. Bu teşkilatların ve insanların değerlendirilmesi gerekirdi. Seçim sürecinde en çok çalışan ve gayret eden bu kesim olmuştu.
    Saadet Partisinin chp ile ittifak yapması bence siyasi açıdan yanlış olmuş olsa da Türkiye’nin kutuplaşmasını engellemesi ve özellikle sol kesimler üzerinde Müslümanlara karşı bakışın yumuşaması açısından olumlu olmuştur. Bu ittifak uç noktaların ve zıtların ittifakıydı. Bu sayede iki kesim birbirlerini de tanımış oldular. Ama siyasi açıdan büyük bir riski barındırıyordu. İntihar girişimiydi ve kendi güçleriyle milletvekili alamamaları da intiharı sağlamış oldu. Ama bu kesim oldukça dinamiktir ve küllerinden doğrulma özelliğine sahiptir. Çünkü bu partiler misyon ve ideoloji partileridir. Bu misyonlar bitmeyeceği için Türkiye’de her zaman bu kesimin ve milliyetçi ideolojinin temsilcileri olacaktır. Sayıları az da olsa özgül ağırlıkları çok olacaktır.
    Bu ittifağın bence mimarı Bekaroğlu olmuştur. Bekaroğlu Chp’nin sağ ve muhafazakar kesimlere açılmasını sağladığı gibi bu işin alt yapısını da kurmuştur.
    Fakat saadet partisinin bu hareketi muhafazakar kesimde gerekli olumlu yankı bulmadı. Taban, bu tür pragmatik ilişkileri içine sindiremedi. Chp ile birlikte hareket etmek onlar için zor oldu. Her ne kadar Erbakan chp ile ittifak kurmuşsa bu iki partinin hükümet ittifakı olmuş, seçim ittifakı olmamıştı. Taban sp’den yüz çevirdi. Hatta Erbakan’ın da aleyhte konuşması bu kesimin kendi içerisinde bile birlik olmadığını ve kararsız olduğunu gösterdi. Bu da oylara yansımış oldu.
    Peki Sp’nin %0.7’den %1.5’e çıkmasını nasıl izah edebiliriz. Göreceli olarak oylarını artırmıştı. Benim gördüğüm bu oyların Ak partiden değil HDP ve CHP tabanından geldiğiydi. Sahada yaptığımız çalışmada Ak partili olup da milletvikilliğinde sp’ye oy vereceğini söyleyen bir kişiye bile rastlamazken hdp tabanından ve hatta chp tabanından Temel beyin söylemlerinden dolayı oylarını mv’de oylarını sp’ye vereceğini söyleyen geniş bir kesimle karşılaştım. Yani SP, chp’nin beklediği gibi Ak partiden değil diğer partilerden oy almıştır. Bu durum sp’nin kendisine yeni bir taban bulduğunu da gösterdiği gibi Ak partiye kaptırdığı tabanının artık orada baki kaldığını ve kendisine dönmek yerine başka partilere dönebileceğini göstermiştir.
    Peki bunun nedeni nedir?
    Benim gördüğüm bunun temel nedeninin bizzat sp’nin ve onun trollerinin izlediği yanlış politikalar olmuştur. Sp tabanı ve sosyal medya trolleri Ak parti ve oraya oy verenleri o kadar çok tahkir edip incittiler ki artık o kesim sp’ye dönemeyecek duruma gelmiştir. Bu kesim kendisinin dışında kalan herkesi Siyonist işbirlikçi olarak niteleyip imanını sorgulayacak yetkiyi kendisinde görüp herkesi küstürdü. En ufak bir eleştiride hemen imanı ve inancı gündeme getirdi. Bu durum onları yalnızlığa itti. Seçim çalışmalarında o küstürdüğü insanların tepkisini aldı. Ben bu süreci daha önce de parti merkezine bildirip uyardım. Tabanlarının yaptığının yanlış olduğunu ve uyarmalarını söyledim. Ama maalesef onlar bunu görmediler veya zımmen onayladılar.
    Zaman sp’nin de kendisini sorgulaması gereken bir zamandır. Sp’nin mevcut statüyle ciddi bir değişikliğe gideceğini sanmıyorum. Partinin ancak gençleşmesi ile olur. Bana göre Sp’de böyle güçlü bir damar da bulunmaktadır.
    Bu seçim eski siyasi mücadelenin tarih olacağını ve yeni statüye göre partilerin kendilerini yeniden düzenlemeleri gerektiğini göstermiştir. Bütün partiler Ak parti de dahil olmak üzere kendilerini yeni duruma uyarlamaları gerekmektedir.

    Mhp’den mi Ak Partiye, yoksa Ak parti’den mi Mhp’ye oy gitti?
    Ak partinin onceki yillarda aldigi oylarda dusus gorulmustur.
    Bu oylar tepki oylari olarak mhp’ye gitti. Boylece mhp den ip e giden oylari dengeledi. Ayni oylar cumhurbaskanliginda erdogana gelmistir.
    Tabi ki mhp nin destegi cumhurbaskanligi icin ihtiyac duyulan kritik oranin verilmesini saglamistir.
    Haz 25, 2018 11:18:37am
    Sonuclar vatanimiz, milletimiz ve alemi islam icin hayirli olsun. Iki haftalik maraton nihayet bitti. Bundan sonra cok calismamiz lazim.
    Asiretlerle ve kanaat onderleriyle gorustuk. Bu surecte sikinti ve dertlerini dinledik.
    Kurt secmen sorunlarinin cozumunu Erdogan’da gorurken listeye tepki gosterdi. Onlar Ak parti ile Erdogan arasinda ayirim koydular. Bu tum gorusmelerimizde baskindi.
    Erdogan seviliriken etrafi elestirildi. Umulur ki bu elestiriler yeni donemde goz onune alinir.

    i.h.er
    Haz 25, 2018 2:02:20pm

    #4807
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    MHP İLE AK PARTİ’NİN KOALİSYONU KÜRTLERİ KAYBETTİRİR Mİ? Bu sıralarda Mhp ile Ak parti’nin koalisyon kurması ihtimali üzerine felaket senaryoları üretilmektedir. Bazılarına göre Müfid Yüksel) bu Kürdistan’ın kaybı anlamına gelirken, bazılarına göre de (Ahmet Hakan) Ak parti’nin intiharı anlamına gelmektedir. Ben bu iki düşünceye de katılmıyorum. Bence iki partinin koalisyon kurması Kürt sorununu ve başka bir deyişle açılımın daha da ileri gitmesine ve hatta gelişmesine yardım eder. Çünkü dünya sisteminin her zaman dönüşümleri zıddıyla gerçekleştirdiklerini biliyorum. Kürt meselesine en çok karşı olan kişilerle kürt sorununu çözeceği gibi, en dindar olanla da islami yasaları tahfif eder. (Mesela ak parti eliyle zinanın yasak olmasının kaldırılması, domuzun kesimlik hayvanlar listesine alınması gibi) Yani panik yapmaya gerek yok. Herşey büyük abilerimizin planladığı gibi ilerlemektedir. İki partinin birleşmesi ile bir şey değişmez. Hatta chp ile ak partinin koalisyonu da olsa sonuç aynı olur. Ne ülke bölünür ve ne de ak parti parçalanır. Hatta bu durum kürtlere karşı olan kesimlerin ılımlaşmasını sağladığı gibi, aşırı kürtçülerin de ılımlaşmasına zemin hazırlar. SİSTEM, DÖNÜŞÜMÜ ZIDDIYLA YAPAR. Eğer Apo yakalandığında iktidarda mhp olmasaydı ve o zamanki hükümet onu asmasaydı sokakları kimse tutamazdı. Ama mhp’nin iktidarda olması bu durumu yumuşatmış oldu. Tarih ders almak için yazılır… Ek Biz, ak parti açısından değil de daha çok Kürt meselesi endeksinden olaya baktık. Mhp iktidarda iken kullandığı dil ile muhalefetteyken kullandığı dil aynı değildir. İktidara gelince daha sorumlu bir şekilde davranıp ülke birliğini öne çıkarıp bu birliği bozucu söylemlerden uzaklaşır. bu durum da sokakların hareketlenmesini engeller. Ama özellikle chp tabanında oluşan büyük hayal kırıklığı keskin bir muhalefete ve özelillekle kürt sorununu kullanmaya dayalalı bir söyleme yol açabilir. Ama benim gördüğüm kürt siyasetçilerin daha pragmatik bir yaklaşım içinde olduğudur. Sırf chp’nin hayal kırıklığı uğruna kendi birikimlerini tehlikeye atacaklarını sanmam. Kısa zamanda mevcut oluşumdan yararlanmaya bakarlar… mhp, ak partiden daha disiplinli ve organizeli bir parti. orada cemaat ve parti bilinci var. ama ak parti dingonun ahırı gibi. mhp iktidar ortağı olduğunda kilit noktalara yandaşlarını yerleştirerek iktidarı gerçek anlamda kullanırken ak partideki yoz kadro sürekli korku ve pısıklık içinde kendi tabanlarını kilit noktalara yerleştiremeyecek, bu durumda devlet kademelerinde yükselmek veya yerleşmek isteyenlerin mhp’ye yanaşmalarına neden olacaktır. bunun benzeri daha önce ak parti’nin cemaatle kurmuş olduğu koalisyonda gördük. o zamanda bir yerlere gelmek isteyenlerin cemaatten icazet alma ihtiyacı hissetmesinin benzeri yaşanacaktır. bu ak partinin doğal kaderidir. kendi alt yapasını ve ideolojik kadrosunu kurmadı. bu onların beyinsizliğidir diyeceğim. son kullanma tarihi bitince bir köşeye atılacaktır. AK PARTİYİ YAŞATAN TEK GÜÇ TAYYİB’İN VARLIĞIDAR. ONUN BİR ŞEKİLDE DEVRA DIŞI KALMASI DURUMUNDA AK PARTİ DİYE BİR ŞEY KALMAZ. chp ile yapılacak bir koalisyon ak partinin daha çok yararınadır. Çünkü aynı tabana hitap eden iki partinin birlikte iktidara gelmesi tabanların kaymasına yol açar. Burada hangisi daha karlı çıkar onu da algı operasyonları belirler. ama chp ile yapılan bir koalisyonda taban kayması olmadığı gibi muhalif mhp’den kaymalar yaşanır. chp sayesinde sol ve kemalist kesimle ilişkiler topralanabilir. batılı ülkeler de daha rahat nefes alır. ama şimdi GÜNDEMDE MHP KOALİSYONU OLDUĞUNDAN ONU DEĞERLENDİRMİŞ OLDUK.
    2015 yilinda ak parti mhp koalisyonunu tartismisim. Gunumuzde yapilan koalisyanla birlikte okunup degerlendirilebilir.
    Haz 21, 2018 12:35:23am güncellendi

    #4831
    İbrahim Halil ER
    Anahtar yönetici

    Dip Dalga
    Günlerdir yaptığım görüşme ve gezilerden anladığım kadarıyla tabanda büyük bir dip dalga gelmektedir. Maalesef bunu siyasiler okuyamadıklarından etraflarındaki yalakalar nedeniyle yanlış yönlendirilmekte ve yanlış kararlar almaktadırlar.
    Bu dip dalga en çok Ak Partiyi vuracak gibi… Ak parti Mhp’den gelecek oylara çok güvendi ama MHP’de oy kalmadı. Hatta mhp’nin af da ısrarlı olmasını da bu açıdan okumak gerekir.
    Ak parti olmasa %5 civarında kalıp meclise bile giremeyecek MHP, Bahçeli’nin kurnazlığı sayesinde mutlak bir mğlubiyetten kurtuldu. Üstelik MHP, cumhur ittifakı nedeniyle Ak Partiden de oy alacak ama fanatik MHP’liler başkanlıkta Erdoğan’a oy vermeyecekler.
    Fakat Ak parti’nin bunu görecek gözleri kalmamış, sanal bir gerçeklik içerisinde yaşamaktadırlar.
    En büyük hatayı listelerde halkın değil belli kişilerin istediklerini yerleştirmeleriyle büyük bir yara ve hayal kırıklığı aldılar. Çünkü onlara göre kişiler önemli değildi. Nasılolsa Erdoğan vardı ve o gidip bir konuşma yapsa, kendilerine oy verilmediği zaman ülkenin yok olacağını anlatsa. vatandaş istemediği kişileri tekrar sırtlar ve meclise gönderirdi.
    Ama artık böyle değil…
    Vatandaş, milletvekili ile Erdoğan arasında ayırım yapmakta ve milletvekilleri konusunda sürpriz yapmaya hazırlanmaktadır.
    Pazar günkü Diyarbakır mitingi öncesinde milletvekili adaylarının yuhlanması tabanın artık kendilerine dayatılanı kabul etmeyeceğini göstermektedir.
    Dip dalgalanması var dedik… özellikle Kürt seçmen çok sessiz… Sessizlik iyiye alamet değil… Bu bir kırgınlık ve tepki sessizliği…
    Ak parti artık vatandaşın kendisine mahkum olmadığını ve onların alternatif partilere yönelebileceğini görmeliydi… Ama o Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt seçmenin oyuna muhtaç olduğunu görmesine rağmen onların kalbine gidecek yolu inşa etmedi… Kuru bir hamaset de bir yere kadar..
    Ak parti teşkilatları kırgın, kızgın, küskün, yorgun ve kibirli…
    Erdoğan geldi mi sorun çözülür mantığında…
    Tüm teşkilat bir kişinin sırtında, ama bu seçim önceki seçimler gibi olmayacak…
    Dip dalga maalesef görülmüyor, ama muhalefet kısmen hissediyor ve ellerindeki farklı yelpazeye hitap eden seçeneklerle oyları toplamaya çalışıyor…
    Benim kanaatim Erdoğan’ın kıl payı seçileceği ama meclis çoğunluğunu kaybedeceği şeklinde. Gerçi MHP milletvekilleriyle bu sayıyı dengeleyeceğini düşünüyor, bu doğru fakat vatandaşın yüreğine inilmezse bu sayı da tutturulamayabilir… kaldı ki mhp’nin ipi ile nereye kadar..

    Her şeyden önce Ak Parti teşkilatında Kürt seçmen davranışını doğru bir şekilde analiz edecek bir danışmanlar kurulu bulunmadığı listelerden anlamaktayız. Bölge listeleri bölge milletvekillerine emanet edilmiş, onlar da ahbab çavuş ilişkisi ile evlere şenlik listeler hazırlamışlar. Bu liste oy getirmez. Birçok kimse de sadece Ak parti logosu ve Erdoğan hatırına bu listeye oy vermez.
    Öncelikle vatandaşdaki Erdoğan sevgisi yanlış okunmaktadır. Çünkü vatandaş, Cumhurbaşkanlığı ile meclis birbirinden ayrı hesaplanacak ve istemedikleri kişileri sırtlamak zorunda olmadıklarını düşüneceklerdir. Bunu düşünürken de Ak partiyi cezalandırmak ve ayar çekme dürtüsüyle hareket edeceklerdir.
    Not: Partizanların partizanca yorum yapmalarını istemiyorum. Tarafsız analiz yapmaya çalışıyorum. Kimseye karşı bir ön yargım yok ve propagandist değilim… i.h.er
    Haz 05, 2018

7 yazı görüntüleniyor - 1 ile 7 arası (toplam 7)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.