Hz. Muâz, aynı zamanda sahabenin fakihlerinden olup dinde vukuf (ince anlayış) sahibiydi. Daha Rasülullah’ın sağlığında fetva vermeye başlamıştı. Hz. Peygamber onun hakkında:
“Ümmetim içerisinde helâl ve haramı en iyi bilen Muâz b. Cebel’dir” demiştir (Tecrid Tercemesi, I, 84).
Peygamber Efendimiz onu, İslâmı anlatıp öğretmek ve Kur’an-ı Kerim’i ezberletmek üzere, Hicretin dokuzuncu yılında Yemen’e göndermişti. Yolculuk öncesi Hz. Peygamber’le aralarında geçen konuşmayı Muâz (r.a) şöyle anlatır:
“Allah Rasûlü beni Yemen’e gönderirken şöyle dedi: “Sana bir mesele sorulduğunda ne ile hükmedeceksin?”
Ben: “Allah’ın kitabındakilerle” diye cevap verdim.
“Eğer Allah’ın kitabında bulamazsan ne ile hükmedeceksin?” dedi.
“Allah Rasûlü’nün hükmettiği ile, dedim.
Eğer onda da bulamazsan?” dediğinde:
“Kendi reyimle içtihad ederim, diye cevap verdim. “Bunun üzerine Allah Rasûlü: “Nebisini, râzı olduğu şeyde başarılı kılan Allah’a hamdolsun” dedi.
Ve Yemenlilere, size ashâbımdan ilmi ve dini en iyi bilen hayırlı bir kimseyi gönderiyorum diye bir de mektup yazdı (İbn Sâ’d, a.g.e., III, 583-590).
Ona şu tavsiyelerde bulundu:
“Ey Muâz! Ehl-i kitap olan bir topluma gidiyorsun. Cennet’in anahtarı nedir? diye sorarlarsa: “Lâ ilâhe illallah’tır” de.
Yâ Muâz, dâima alçak gönüllü ol, hilimle (yumuşaklıkla, akla uygun olarak) hükmet.
Cenab-ı Hak, sende samimiyet görürse yardımını ihsan eder, muvaffakiyet verir.
Eğer içtihâddan âciz kalırsan meseleyi tahkik edinceye kadar hüküm verebilmek için bekle, yahut meseleyi bana bildir.
Nefsinin arzularına uymaktan çekin.
Nefsin arzuları insanr Cehennem’e götürür.
Halka merhamet ve şefkatle muamele et.
“Yâ Muâz! Onları Allah’tan başka Allah olmadığına ve benim Allah’ın Rasulü olduğuma şehadete çağır.
Eğer bunu kabul ederlerse, Allah’ın kendilerine bir günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir.
Bunu da kabul ederlerse, zenginlerden alınıp fakirlere verilmek üzere, kendilerine zekâtın farz kılındığını bildir” (Buhari, Zekât,1).
Ve şu mübarek sözleriyle vedâlaştı:
Ey Muâz! Belki bu son görüşmemiz olabilir.
Allah seni dinde başarılı kılsın ve sana hidâyet nasib etsin; önünden, arkandan, sağından, solundan, yukarıdan veya aşağı tarafından gelebilecek her türlü belâ ve musibetlerden korusun.
Senden, insanların ve cinlerin kötülüklerini uzaklaştırsın. Ey Muâz, belki mescidimi ve kabrimi ziyaret edersin”
Bunun üzerine Muâz (r.a), üzüntüsünden ağlayarak ayrıldı.
Netice Allah Rasülü’nün tahmin ettiği gibi oldu.
Muâz, Hz. Ebu Bekr’in halifeliği döneminde Yemen’den döndü.
Kalan ömrünü Şam’da geçirdi ve Ürdün’de Tâûn hastalığından, henüz genç sayılabilecek bir yaşta otuz sekiz yaşında vefat etti
Ölmeden önce kıbleye yönelip şu şiiri okuyup durdu:
«— Merhaba ölüme merhaba…
Ortadan kaybolduktan sonra bir ziyaretçi geldi…
Ve bir sevgili özlemle geldi…»
Daha sonra semaya bakarak şöyle dedi:
«— Allah’ım! Biliyorsun ki ben dünyayı ve dünyada çok kalmayı ağaç dikmek ve nehir kenarlarında keyif sürmek için istemedim.
Ancak benim bu isteğim sıcak günlerin sıkıntılarına ve zor anlara katlanmak ve zikir meclislerinde alimlerle dizdize oturmak İçindi.
Allah’ım! Mü’min bir kimse için kabul ettiğinin en iyisini benim için de kabul et».
Daha sonra aile ve akrabalarından uzakta, Allah’a dua ede ede ve onun yolunda muhacir olarak temiz ruhunu teslim etti.
İbrahim Halil ER
Muaz b. Cebel’den Öğütler
Muâz’ın Allah’ı zikrederek imanı güçlendirmek gerektiğini anlatmak üzere, “Gelin, bir saat oturup mümin olalım” dediği nakledilmiş (Buhârî, “Îmân”, 1);
“Oğlum! Namaza durduğunda dünyaya veda etmek üzere olduğunu ve oraya bir daha dönmeyeceğini düşün” (İbn Ebû Âsım, s. 180);
“İnsanlarla az, rabbinle çok konuş; belki o zaman kalbin rabbini görür” (Abdülhamîd Sâlih Hamdân, s. 67)
– Adamın biri, misafirlerini uğurlamakta olduğu bir sırada Muaz b. Cebel (r.a.)’ın yanına geldi. Muaz ona şunları söyledi:
“Sana şu iki şeyi tavsiye ediyorum: Bunların gereğini yerine getirirsen kurtulursun. Şunu asla unutma ki dünyadaki nasibin seni mutlaka bulacaktır. Asıl önemli olanı ve kendisine muhtaç olduğun, âhiretteki nasibindir. Sen âhiretteki nasibini dünyadakine tercih et. Öyle ki her nereye gidersen git o da seninle birlikte olsun.”
– Amr b. Meymun el-Evdî şöyle anlatıyor: Muaz b. Cebel bir gün aramızda ayağa kalkarak şunları söyledi:
“Ey Evdoğulları! Ben Hz. Peygamber’in elçisiyim. Biliniz ki dönüş Allah’adır. İnsanın yolculuğu ya cennete ya da cehennemde son bulacaktır. Buralar dönüşü olmayan ikametgahlardır. Buralarda ölmeyecek cesetlerle sonsuza dek kalınacaktır.”
– Muaz b. Cebel (r.a.) oğluna şunları söylemiştir:
“Oğlum! Namazlarını bir daha hiç kılamayacakmışcasına veda eder gibi kıl! Şunu bil ki mü’min bir takdim ettiği (yaptığı) diğeri geride bıraktığı iki güzellik arasında ölür.”
– Adamın biri Muaz b. Cebel (r.a.)’a
“Bana birşey öğret” dedi. Onun
“Öğreteceğim şeyde bana itaat edip onu yerine getirir misin?” demesi üzerine de
“Bu konuda bütün gücümle çalışacağıma söz veririm” dedi. Bunun üzerine Muaz b. Cebel (r.a.) şunları söyledi:
“O halde bazı günler oruç tut, bazı günler ye! Namaz kıl fakat uykudan da nasibini unutma. Rızkını temine çalış ama bunu yaparken de sakın doğruluktan ayrılma! Ancak müslüman olarak öl ve mazlumun bedduasını almaktan da sakın!”
– Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Şu üç seyi işleyen kimseler Allah Teâlâ’nın gazabına uğrarlar: Gereksiz yere gülmek; uyanmamacasına deliksiz bir uykuya dalmak, acıkmadan yemek”
– Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Sizler darlıkla imtihan edildiniz ve buna sabrettiniz. Yakında bolluk fitnesiyle de imtihan edileceksiniz. Sizler için en fazla korktuğum şey kadın fitnesidir. Kadınlar altın ve gümüş bilezikler taktıklarında, Şam yapısı ince elbiseler ve sırmalı Yemen kürkleri giydiklerinde zenginleri yorup fakirlere de kaldıramayacakları bir yük yükleyeceklerdir.
Ibrahim halil er
Dünyadaki nasibin seni bulur.
Ahiretteki nasibini sen bul.
Muzz b. Cebel ra
İnsanlarla az, Rabbinle çok konuş
Muaz b. Cebel ra