Emevi Halifesi Abdulmelik, huzuruna gelen Leyla’yı baştan aşağı süzdü. Öyle diğer kadınlardan farklı bir özelliğini göremedi. Halbuki Mecnunun yazdığı şiirlere göre eşi benzeri yoktu.
Leyla, kendisini süzen Halife’nin bakışlarını yakaladı. Ne düşündüğünü anlamıştı.
– Sayın emirulmu’minin! siz bana Mecnunun gözüyle bakın, başka erkek gözüyle bakmayın
Halife, Leyla’nın bu ihtarı karşısında utandı. Ama öte yandan, bu iki aşığı birleştirmeye karar verdi. Leyla önce onun teklifine karşı çıktı. Çünkü, Mecnun’la rakip kabile çocuklarıydılar. Aileleri razı olmazdı. Fakat devrin en kudretli şahsın arzusuna kim karşı koyabilirdi ki…
Halife ferman buyurdu. Bizzat kızı istedi. Tüm masrafları karşıladı. İki kabileyi barıştırdı. Kabileler bir araya geldiler. Sarayda verilen ziyafetle düğün yapıldı…
Leyla ve Mecnun artık evlenmiş, karı koca olmuştu.
Tüm masallarda masal burada biterdi. Evlendikten sonra asıl hayatın başladığı unutulurdu. Bizler de evlenince mutlu olduklarını düşünürdük.
Şimdi Leyla ve Mecnunun evlendikten sonraki hayatlarına bakalım…
…..
Leyla, tüm gün ev işlerini yapıyordu. Bu arada yeni doğmuş kızını da büyütmeye çalışıyordu. Evde yoruluyordu ama Mecnunun kendisiyle ilgilendiği yoktu.
Hani o dillere destan aşkı?
Ne olmuştu?
Evlenince sönmüş, kendisi de ev işleriyle hayatını çürütüyordu. Annesi zamanında ona söylemişti. Mecnun’dan sana koca olmaz diye…
Doğru düzgün bir işi yoktu. Gece gündüz hayal kuruyor, şiir yazıyordu. Şiirindeki kızlara aşıktı. Halbuki kendi kabilesindeki Cemo’da onunla evlenmek istiyordu. Hem tanınmış bir tüccardı. Ama o işi gücü olmayan aylak bir şairle evlendi. Onun parlak şiirleri aklını başından almıştı. Hani kendisini saraylarda yaşatacaktı? Eli sıcak sudan soğuk suya deymeyecekti? demek ki hepsi yalandı. Evleninceye kadardı. Ah akılsız kafam ah! dedi. Büyük lafı dinleyecek, büyük lokma yemeyecektin. Annem nasıl da anlamıştı…
Kendisi ev işleriyle tüm gününü geçirirken Mecnun olacak beyefendi ne yapıyordu?
Bütün günün kağıt kalem arasında geçiriyor, şiir yazıyordu.
Hatta evlendiği için şairlik yeteneğini kaybettiğini söylüyor, bu nedenle artık komşu kızı Ayşe adına şiir yazıyordu. Kendisinin ilham kaynağı şimdi Ayşe idi. Neymiş, bey efendinin ihlam kaynağı yok olmuş. Artık şiir yazamıyormuş. Eskiden ne de güzel şiir yazarmış falan filan…Kendisi sabahın köründe kalkıp odun toplayıp ocağı yakarken bey efendi ancak öğlen kalkabilirmiş. Çünkü sabaha kadar ilham perisini kovalamış, yorulmuş, uyuyamamış. Halbuki bi kıçını kaldırıp çalışsa belki değişir, ama nerde onda o gayret. Ne zaman çalış dese Sultana bir iki şiir yazar para alırım. Çalışmama gerek yok diyor, ama oturup Ayşe’ye şiir yazıyor… Gel de şimdi kıskanma Ayşeyi?
Demek ki koca Mecnun bir çapkındı….
Evlenince beni unuttu…
Evlilikler aşkı yok edermiş
Hatta tüm gece Ayşe için şiir yazıyor, kafasını defterlerine gömüyor, beni ve bebeği bile görmüyordu. Zaten bir şairden ne beklenirdi ki? Her gördükleri güzele aşık olup şiir yazarlardı. Güzeller sadece onların şiirlerini süsleyen bir konuydu sadece…
Beyefendi’nin Leylası ben değilmişim. Öyle diyor. Geçenlerde yemek yapmak için gidip ormandan odun topladım. Ardından ocağı yakmaya çalıştım. Bir türlü yanmadı. Oduna yaklaşıp üfledim. Birden alev aldı ve saçımın ön tarafı yandı. Beyefendi akşam eve geldiğinde benim bu durumumu görüp bana teselli vereceğine ne derse beğenirsiniz?
-Sen kimsin?
-Ben Leylayım
-Hayır sen Leyla değilsin. Eğer sen Leyla isen içimdeki kim? İçimdeki Leyla ise sen kimsin?
Ya işte benim bu duruma verdiği cevap bu oldu. Çünkü beyefendinin hayalindeki leyla değildim. Ama gelip benim yaptığım yemekleri lopur lopur yemesini de biliyor. Bari eline sağlık dese, onu da demiyor…
Ben şimdi bütün hayatımı olmayan Mecnun için mi harcayacağım? Hani benim için deli olup çöle düşmüştü?
……….
Kendisi bunları düşünürken Mecnun içeri daldı…
-Nereden geliyorsun Mecnun?
-Ayşe’den
-Peki nereye gideceksin?
-Ayşe’ye
-Hani bunları daha önce bana söylüyordun, körolasıca
-Leylayı bulunca Mevla’ya dönemedim. Çünkü Leyla nasıl olsa evde beni bekliyor. Bir yere gideceği yok. Ben şimdi kaçanı kovalıyorum…
-Ulan mahfettin koca Leyla ve Mecnun masalını. Biz şimdi çocuklara ne anlatacağız…
-Ben anlamam, hani nerede benim yemeğim? Eve geldim mi yemeğim hazır olmalı. Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer diye anan sana öğretmedi mi?
-Ah akılsız kafam ah. Evlenmeseydim de bu masal hep böyle sürseydi….
İbrahim Halil ER