Ana sayfa › Forumlar › Kur’an\Tefsir › Kur’aniyyunlar
- Bu konu 2 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 7 ay 1 hafta önce İbrahim Halil ER tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
20 Nisan 2024: 08:08 #3704İbrahim Halil ERAnahtar yönetici
Mustafa Öztürk ve gidişat
2016 yılında Mustafa Öztürk’ün gidişatının iyi olmadığını beyan eden bir yazı yayınlamıştım. Yazının ana fikrinde Öztürk’ün Kur’an’ın lafzının, sözlerinin Allah’a ait olmadığını söylediğini bizzat onun kitaplarından alıntılayarak yazmıştım… Öztür’ün hakkını yemeyelim, o bu konudaki görüşleri sıralıyor ve bu görüşü İslam tarihinde şaz (yani istisna) görüş olduğunu beyan ettikten sonra kendisinin bu şaz görüşü kabul ettiğini “Kur’an’ın hz. Peygambere mana ve mefhum olarak inzal ettiğini, onun tarafından Arap dili kalıplarına döküldüğü”…
Şimdi onun bir videosu yayınlandı ve orada bunu itiraf etti. Ama muhibleri bunu inkar ederek öztürk’ten fazla öztürkçü olma yolunu tercih etmekte veya tevil etmekte ve onun doktora öğrencilerine Kur’an tarihini anlatırken böyle tarihteki şaz görüşlere yer verdiğini beyan etmektedir. Halbuki Öztürk, bunu ilk kez söylemediği gibi kitaplarında da bunu yazmıştı… Yani şaşırmadık…
Bazıları da Öztürk’ün ne söylediğine değil de videoyu yayınlayan kişilere eleştiri yükleyerek laf kalabalığı ve erdem türküleriyle kendilerini aklamaya çalışmaktadırlar.. Onlara Nasreddin Hoca diliyle cevap veriyoruz. “Hırsızın hiç mi suçu yok?”
Bazıları da İslam tarihindeki bazı şaz kavillere sarılarak durumu kurtarmaya çalışırken bu konuda şaz fikir beyan edenlerin aslında İslam aliminden ziyade felsefeciler olduğunu unutmaktadırlar.Kişinin dini ve imanı kendisini ilgilendirir ama kişi Kur’an’ın ana temasına aykırı bir fikir beyan ediyorsa tabi ki eleştirilir ve bu eleştiriden dolayı da kimseye kızma hakkına sahip değildir. İslam’ı eleştirme özgürlüğü varken, İslam’ı savunma özgürlüğü yok mudur? Kaldı ki Öztürk sıradan bir yazar değil bir ilahiyatçı ve tefsir profesörüdür. Onun, İslam’a ve Kur’ana yönelik eleştirileri savuşturması gerekirken Oryantalistlerin kervanına katılması ne onlama gelir.
Bugün, ülkemizde İslam’ı öğretecek, savunacak bir alimler topluluğu maalesef kalmamıştır. İlahiyatlar, artık İslami ilimleri öğreten ve savunan merkezler olmak yerine bizzat dini içeriden yıkmaya çalışan oryantalistlerin kolları olmuştur. Bunu söylediğimizde hemen ilahiyatçı dayanışması ile savunmaya geçenler, söz konusu din olunca neden bu hamasiyet ve cevvalliği sergilemezler?…İlgili yazıyı ekliyorum…
MUSTAFA ÖZTÜRK’ÜN GİDİŞATI İYİ DEĞİL
Mustafa Öztürk, Kur’an, Vahiy, Nüzûl, syf. 226
” … Bu noktada kritik soru şudur: Kur’an’da Allah’la ilgili kibriyâ, kebîr, mütekebbir, müntekîm, rahmân, rahîm, vedûd, gazap, beddua gibi sıfatlar ve fiiller bizzat Allah’ın kendi ifadeleriyle kendini tanıtması mı yoksa Hz. Peygamber’in elçi(rasûl) sıfatıyla Allah katından genel mana ve mefhum(kavram) olarak aldığı vahyin ışığında kendi diliyle O’nun adına konuşması mıdır?
BİZE GÖRE KUR’AN’DAKİ LAFIZLAR HZ. PEYGAMBER’İN KENDİ DİLİYLE ALLAH HAKKINDA KONUŞMASIDIR. Bilindiği gibi dil/lisan insanın duygu, düşünce, idrak ve kültür dünyasından bağımsız değildir; bu yüzden Hz. Peygamber’in kendi varlık tecrübesinden hareketle Allah’ı gazap, rahmet, beddua gibi insanbiçimci sıfatlarla anlatması gayet tabiidir. Ayrıca ‘insanlık halleri’ tabirinin de ifade ettiği gibi, bir insanın hâlet-i ruhiyesi sabit ve stabil değil, ahval ve şeraite göre değişkendir. Hâliyle, Kur’an’da hem affedici ve bağışlayıcı olmaya yönelik teşviklerin, hem de birçok beddua ve tel’în ifadesinin yer alması, -haşa- ‘Allah’ın rûh halindeki değişikliğin değil, Hz. Peygamber’in yaşadığı iyi-kötü tecrübeler ve bu tecrübelerle ilgili farklı hallerin yansıması gibidir. … ”
İbrahim Halil ER20 Nisan 2024: 08:08 #3705İbrahim Halil ERAnahtar yönetici“Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın” 2/41
İslam yetim kalmıştır ve görevleri İslam’ı dış saldırılara karşı korumak olan insanlar bizzat İslam’a saldırının kolları olmuştur…
İlahiyatlar, İslam’ı içerden yıkma projesinin misyoner kolu gibi çalışmaktadır.
(Bazı iyi niyetli ilahiyatları tenzih ederek söylüyorum) İlahiyat akademisyenlerinin Kur’an ve hadislere yaklaşımı herhangi bir kitaba yaklaşımı gibi olmuştur.
Kur’an az bir paha ile ayetlerin satışını men ederken biz hep bunu üfürükçü hocalar olarak düşünmüştük. Meğer asıl bunu yapanlar bizzat akademisyenler olmaktadır.
Onlar Kur’an sayesinde dünyevi bir mevki elde ettikleri gibi, iyi bir maaş ve emekliliklerinde rahat bir hayat elde etmektedirler. Asıl ayetleri az bir parayla onlar satmaktadır.
Gerçekten İslam alimi olsalar sahip oldukları tefsirsi, hadisçi, fıkıhçı, kelamcı ünvanları bırakır ve bu ilimleri sırf Allah rızası için öğrenir, öğretir ve mücadelesini yaparlardı. Ama hayır bunu göremezsiniz. Hatta akademik kariyerlerine helal getireceğini düşündüklerinden görüşlerini tam söylemezler ki üst amirleri onları engellemesin ve böyle bir hayat sürer… i. halil er20 Nisan 2024: 08:09 #3706İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiHadis tartışmalarından sonra Kur’an tartışmaları mı?
Hadislerle ilgili tartışmalar başlandığında ben bunun bir proje olduğunu bir çok insanımızın bilerek ya da bilmeyerek bu projeye alet olduğunu söylemiş
ve hadis konusundaki tartışmalar bittiğinde sıranın Kur’an ile ilgili tartışmalara geleceğini beyan etmiştim…
Kur’an ile ilgili tartışmaların sonraki aşaması da Kur’an’daki bazı ayetlerin eksik, yanlış veya ekleme olduğu görüşü serd edilip Kur’anı değiştirme ve yeniden inşa etme teşebbüsünün başlayacağını söylemiştim ama bu görüşüm çok uçuk bulunup alaya alınmıştı.
Şimdi ikinci aşama olan Kur’an eleştirilerine sıra geldi…
Muslümanların bu tür tartışmalara cevap verecek ilmi bir merkez kurmaları gerekmektedir.
Başka türlü bunlarla boy ölçülemez…
i. halil er -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.