Kübra, ailede okumuş tek kişiydi. Babası emekli bir Kıbrıs Gazisiydi… Bir ayağını orada vermiş, gazilik maaşıyla gecekonduda yaşıyordu. Kızının iyi bir eğitim görmesi için tüm imkanlarını zorlamıştı. Nihayet kızı Edebiyat Fakültesini kazanınca dünyalar onun olmuştu. Kendisi çok istemesine rağmen üniversite okuyamamıştı ama kızı okuyup öğretmen olacak, aydınlık nesiller yetiştirecekti.
Kübra, babasının kıt imkanları ile okudu… mezun oldu.. o artık bir öğretmendi.. yarınları yetiştirecekti. Çok sevdiği öğrencilere ve okula kavuşacaktı.
Ama bir türlü hedefine ulaşamadı.
Çünkü artık öğretmenlik çok zorlaşmıştı… KPSS dediler, bunun için dershaneye gitti, çok çalışmasına rağmen maalesef branşının notu yüksek olduğundan açıkta kalmıştı. O, öğretmen olmak istiyordu. Onun için para değil öğretmenlik önemliydi. Tüm hayatı ve yaşama amacı buydu..
Hakkı yenilmişti, çünkü Feto örgütü kasıtlı olarak KPSS sorularını zorlaştırmıştı. Maksat kendi grupları dışındaki kimselerin devlet kademelerine girmesini engellemekti. Yandaşlarına da çaldıkları soruları vererek devleti ele geçirmeye çalışmışlardı. Bütün bunları 15 Temmuz sonrasında öğreniyordu.
Kübra, BİM’de tezgahtarlık yaparken aklı hep okuldaydı… öğrenci gördüğünde cız ediyordu içi..
Nihayet bir gün markete gelen ücretli öğretmenlerden Hatice hanım sayesinde ücretli öğretmenlik fırsatı olduğunu öğrendi.. hemen baş vurdu ve talebi kabul edildi.
Evinin yakınındaki Kız İmam Hatip Lisesinde Edebiyat Öğretmeni olarak göreve başladı. Artık mutluydu. ücretli de olsa öğretmenlik yapabilecek fırsatı yakaladığı için…
Sınıfta öğrencilerle arası çok iyiydi. O öğrencileri seviyor öğrenciler de onu seviyorlardı. Bir anda en iyi öğretmen olmuştu. Kendisi sanki öğretmenlik yapmak için doğmuştu.
Fakat moralini bozan gelişmeler de yok değildi.
Okulda kadrolu öğretmenler tarafından “Ücretli Öğretmen” diye dışlandı. Hatta bir gün öğretmenler odasında otururken, okul müdürü gelip
– Burada kadrolu öğretmenler oturur
Diyerek dışarı çıkardı. O gün çok üzülmüştü. Başörtüsünden dolayı sınıftan atıldığı zaman duyduğu acı ve çaresizlik hissini tekrar yaşadı. Halbuki kendisi de öğretmendi. Devlet onun notlarını kabul ediyordu, maaşını veriyordu. Kadrolu dedikleriyle aynı eğitimi almıştı. Nasıl olur bu? Üstelik kendi meslektaşı nasıl bunu yapardı..
İçinde tarif edemediği duygularla ağlayarak eve gitti. Tek katlı bahçeler içindeki evinin kapısında babası karşıladı. Zaten onun kendisinden başka kimsesi de yoktu… derin derin baktı ve
– Seni üzmüşler gene sevgili kızım, dedi sevecen bir sesle…
O gün babasının omuzuna yaslandı ve doya doya ağladı…
Tatil günlerinde kadrolu öğretmenler ücretlerini alırken kendilerine verilmemesine rağmen idari görevler de veriliyordu. İşin ilginç yanı, kadrolu öğretmenler derslerinin dışında hiçbir işle ilgilenmezken müdür her türlü angarya işi kendisi gibi ücretli öğretmenlere yaptırıyor, yeri geldiğinde kızıyordu. Birgün öğretmenler toplantısı yapıldı. Kendisi de öğretmen olduğu için salona gitti. Müdür geldiğinde, burada sadece kadrolu öğretmenler olacak diyerek öğretmenler kurulu toplantısından çıkardı. Ne kadar da çok ağırına gitmişti..
Böyle bir şekilde nasıl eğitim yapabilirdi ki… Kendisi sorunlar içindeyken nasıl gençlere yardımcı olabilirdi…
Bir gün okula gittiğinde idareye uğramadan doğruca sınıfına gitti. İdarenin kendisini istemediğini bildiğinden orada sıkılıyordu. Onun ruhunu açan öğrencileriydi. Sınıfının kapısını açtığında başka bir öğretmenin kendi dersini anlattığını gördü… şaşırdı… yutkundu… müdüre çıktı..
Müdür
– Hocam, siz ücretli öğretmensiniz ve yerinize kadrolu bir öğretmen atandığı için sizin görevinize son veriyoruz… Dedi…
Gözleri doldu Kübra’nın… kendisini kullanmış hissediyordu. Hatta bundan daha ağırı da öğrenci velilerinin kendisini istemesine müdürün “ o zaten öğretmen değildi, yerine kadrolu daha iyi bir öğretmen geldi” demesi yüreğini daha çok yakmıştı.
Çocuklarını, okulunu, yazı tahtasını özlüyordu…
Derken dünyada virüs salgını oldu ve okullar tatil edildi. Devlet kadrolu öğretmenine sahip çıkmıştı ama ücretli öğretmenini yine unutmuştu. Onlar üvey evlattı… Kadrolu öğretmenler maaş ve ek ders ücretini alırken, ücretli öğretmenlere açlık ve yokluk layık görülmüş, ücretlerinin verilmeyeceği söylenmişti. Kendisi gibi olan ücretli öğretmenleri desteklemeye çalıştı. Edebiyatçı olduğunda sosyal medyada bir çok yazı yazdı…
Öğretmenler bir ülkenin görünmeyen mimarlarıdır. Öğretmenlere sahip çıkılmalı.. Ücretli, kadrolu ayrımı bir ülkenin eğitim sistemi için ayıptır… diye yazılar yazdı..
İbrahim Halil ER