19. asırda sünnet ve hadis üzerinde bütün teferruatıyla duran Macar asıllı Yahudi Müsteşriktir. Ayrıca oryantalistler içerisinde hadis ve sünnet konusunda yazılmış olan en detaylı eser onun Muhammedanicshe Studien adlı eseridir.
Goldziher, İslam dünyasında o kadar büyük bir şöhrete ulaştı ki 1911 yılında Kahire Üniversitesinin kuruluş planları ona yaptırılmıştır.
Türkiye’de İstanbul Üniversitesinde bir İslam ilimleri Medeniyeti Kürsüsü kurulması teklif edildiği zaman Zeki Velidi Togan’ın imzasıyla öğreniyoruz ki düşünülen bu kürsünün “İslam Akide ve Teolojisi” dersinde, tefsir ve hadis dersleri Goldziher’in eserleri esas tutularak öğretilecekti.
Goldziher’in eserleri her ne kadar bu kürsünün kurulmaması üzerine öğretilemediyse bile bugün Goldziher’in düşünceleri İlahiyat hocaların başat düşünceleridir. Goldziher’in bazı düşüncelerini sıraladığımızda hiç de yabancılık çekmeyeceksiniz.
Goldziher’in İslam hakkındaki fitneleri
1. Peygamber ve Sahabeye doğru olarak isnat edebileceğimiz bir hadis bile yoktur.
2. Hadisler, İslam’ın ilk asrından itibaren gelen birer belge değil, İslam’ın yayılması sonucunda ortaya çıkmış olan temayüllerdir.
3. Ebu Hureyre ve İbni Şihab ez-Zuhri ise Emevilerin teşviki ile hadis uydurmuşlardır.
Oryantalistler arasında özellikle sünnet konusundaki değerlendirmesi çok etkili olmuştur. Çünkü ilk kez oryantalistler arasında bunu sistemleştiren kişidir. Goldziher’in hadisleri değerlendirmede takip ettiği sistem ise şöyledir. (Bu sistem, günümüzde de bazılarının yeni keşfetmiş gibi gündeme getirmesi ile tanımış olmaktayız.)
Goldziher’in hadisleri değerlendirmede takip ettiği metodu anlamak için, temelde Almanya’da gelişen historik mektebin ilkelerini, özellikle de Hegel’in tarih felsefesini çok iyi bilmek gerekir. Denilebilir ki Goldziher’in metodu, Hegel’in tarih felsefesi’nin hadislere uyarlanmasından ibarettir. Şöyle ki; ilk tarih felsefesine göre bütün olaylar, her halkın veya her milletin hususi ruhu demektir. Öyle ki bir inceleme ancak tarihi olabilir. Söz konusu olan ürünleri halkın tarihi gelişimi içinde tahlil etmek gerekir.
Tarihçi felsefe, manevi olguların tarih perspektifinden incelenmesi gerektiğini kabul eder. Historik ilmin hedefi, ferdi olguları, bir kerelik şekillenmeleri ve kendine özgü çizgileri içinde tasvir eder. Bu okulun kurucuları devlet, hukuk, dil, din vs. gibi kurumların her vakit, tarihi oluşma ve gelişmeleri içinde incelenmeleri gerektiğini kabul ederler.
Hegele göre fikirlerin kaynağına ve doğuşuna kadar inmek gerektiğini söylemektedir. Ona göre her halk evrensel ruhun bir ifadesidir fakat hiçbir halk evrensel ruhu kesin olarak ifade etmez. Fakat tarihin belli bir anında onu ifade eder. Zamanla çöker ve bu ruh başka halka intikal eder.
İbrahim Halil ER
Kaynak
Hatipoğlu, Batıdaki Hadis Çalışmaları Üzerine, s.53
Mehmet Görmez, Metodoloji Sorunu, s.122-23