Ebû Süfyân’m oğlu Yezîd’i Suriye’nin fethi için hazırlanmış olan büyük bir ordunun başına geçirdi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) onu yaya olarak uğurladı ve kendisine ve diğer komutanlara tavsiyelerde bulundu. Her ne kadar bir mektup değilse bile dönemin ruhunu anlamak için bu tavsiyeleri kitabımıza eklemeyi uygun gördük. Yezîd’e yaptığı tavsiyeler arasında, şunlar da vardır:
«Ben, seni denemek için, zorluklarla karşı karşıya bırakmak için ve bu konuda yeterli duruma gelmen için komutan olarak tayin ettim. Bu işi güzel yaparsan seni İşinde bırakır, sana daha da büyük işler veririm. Yapamazsan seni azlederim.
O halde Allah’tan korkmaya bak! Çünkü muhakkak O, senin dışını gördüğü gibi içini de aynı şekilde görür. Allah’a en yakın olmaya lâyık olan kişi, insanlar arasında onu herkesten çok dost edinendir. Allah’a en yakın kişi, ameliyle O’na en çok yaklaşan kişidir.
Ben, sana Hâlid’in görevini veriyorum. Sakın ha, Câhiliyetteki taassubuna kapılmayasın; çünkü şüphesiz ki Allah Câhiliye’ye de Câhilliyye halkına da buğzeder.
Askerlerinin yanına gittiğin zaman onlarla iyi sohbetin olsun. Onlarla hayır ile başla ve onlara hayır vaat et. Onlara öğüt verdiğin zaman sözünü kısa kes, çünkü fazla sözün bir kısmı diğer kısmını unutturur.
Kendini ıslah et ki, başkaları da senin için iyi olsun.
Namazları rükû, sücudlarını tamamlayarak ve huşu ile vakitlerinde kıl.
Düşmanın elçileri yanına gelecek olursa, onlara ikramda bulun ve onları karargâhında kısa süre tut; tâ ki hiçbir şey bilmeden senin askerlerinin yanından ayrılıp gitsinler. Onlara hiçbir şey göstermemeye çalış; aksi takdirde senin zayıf taraflarını görür ve senin bildiklerini bilirler. Onları askerlerinin zenginlikleri arasında misafir et, yanında bulunanlardan kimsenin onlarla konuşmasına meydan verme. Onlarla konuşmayı sen üzerine al. Gizli olması gereken şeyleri dışarı vurma ki senin işlerin karışmasın.
Fikir sorduğun zaman doğru konuş ki sana samimi olarak fikirlerini söylesinler.
Geceleyin arkadaşlarınla sohbet et.
Sana çeşitli haberler gelecek, önündeki perdeler kalkacaktır.
Gece, nöbetçilerin çok olsun ve onları askerlerinin arasına dağıt. Onlar, geldiğinden haberdar olmaksızın nöbet yerlerinde ansızın çokça kontrol et. Nöbet tuttuğu yerde gaflete düşmüş bulduğun kimseyi aşırıya kaçmamak şartıyla cezalandır. Geceleyin nöbetleri değiştir. İlk nöbetler sonraki nöbetlerden daha uzun olsun, çünkü gündüze yakın oldukları için ilk saatlerin nöbetleri daha kolaydır.
Hak eden kimseyi cezalandırmaktan çekinme ve tereddüt de etme. Ceza vermek için aceleci de olma, gevşek de davranma.
Askerlerinin ailesinden gafil olma, o zaman askerin bozulur.
Onların gizliliklerini de araştırma, o zaman onları rezil edersin.
İnsanların sırlarını açığa çıkarmaya çalışma ve açığa vurduklarıyla yetin.
Boş işlerle uğraşanlarla oturup kalkma. Doğru ve vefakâr kimselerle oturup kalk.
Karşılaştığın zaman samimi ol. Korkma! Çünkü sen korkarsan, başkaları da korkar. Ganimetten çalmaktan uzak dur. Çünkü bu fakirliğe yaklaştırır, zaferi uzaklaştırır.
Kendilerini manastırlara hapsetmiş kimseler bulacaksınız. Onları, hayatlarını adadıkları şeyle başbaşa bırak.»
İbrahim Halil ER