Ülkemizde, özellikle dini alanlarda yetkin alimlerinin olmaması, meydanı ilahiyat kökenli akademisyenlerin doldurmasına yol açtı. Bu akademisyenlerin müktesebatlarının yeterli olmaması, dini ilimleri bir inanç gibi değil de akademik bir mevzu gibi telaki edip yaklaşmaları bu konuda kargaşanın yaşanmasına yol açmıştır.
Bunun nedeni de ülkemizde islam adına konuşacak bir mercinin olmaması ve bir anlamda dini alanların tamamen sahipsiz olmasından kaynaklanmaktadır. Diyanetin çalışmaları devletin tepeden inmeci bir yaklaşımı olarak görüldüğünden maalesef yeterli olmamaktadır.
Günümüzde islam’a yönelik saldırılarda islamı savunacak ve bunlara cevap verecek bir merci olmadığı gibi mevcut ilahiyat kurumlarının kendisi bile bizzat sorunun kaynağı haline gelmiş, batılı oryantalistlerin tilmizi olmaktan öteye gitmemiş, islam’a bir oryantalist gibi yaklaşmış, bu dinin bir müntesibi gibi yaklaşmamışlardır. Onlar, kendilerini bu dinin bir elemanı duygusuyla yaklaşıp sahiplenmek yerine tamamen akademik kaygılar ve bol dipnotlu makalelerle yaklaşmayı tercih etmişlerdir.
İslam, bir din olup her din gibi müntesipleri vardır ve bu dini akademisyenlerin, oryantalistlerin saldırılarına karşı savunacak bir kurum/mekanizma ve alimler heyeti bir an önce oluşturulmalıdır.
Avam, ilahiyatı ve onların öğretim görevlilerini bir anlamda modern alimler olarak görme ve onlardan islamı savunma beklentisi içine girmiş olmasına rağmen, maalesef en çok kafayı da o kesim karıştırmakta, bin küsur yıllık mazisi olan konuları bile yeni gündeme gelmiş gibi sorgulayan ve bir anlamda islamın temel kaynaklarını yok etmeye yönelik bir yaklaşım sergilemektedirler. Bu durum, kafa karışıklığını artırdığı gibi dini ilimlere karşı bir lakayıtlığın oluşmasına ve din konusunda herkesin konuştuğu boş bir alan oluşmasına neden olmaktadır.
Karanlıktan insanlar korkar ve bir daha aydınlığı bulamayacaklarını düşünür.
Ama bilmezler ki bir yerlerde güneş hala var ve sırasını beklemektedir.
O geldiğinde güçlü gözüken karanlık, bir sis gibi dağılır…
KURBAĞA METAFORU VE MÜSLÜMANLAR
Bir kurbağayı soğuk su dolu leğene atar ve ardından suyu kısık ateşte kaynatmaya başlasanız, kurbağa piştiğinin farkına varmadan pişmiş olur.
Günümüz müslümanların başına gelen de bu.
Esed, Saddam, Sisi dediler, sonra İşid ile iyice alevi harladılar ve öyle bir noktaya geldi ki pişiyoruz ama farkında değiliz. Leğeni bizim için kurulmuş bir havuz sanıyor, saunada olduğumuzu düşünüyor keyfini çıkarıyoruz.
Bir süre sonra pişeceğiz…
Ek
Bu coğrafyada sınırları bölge halkı değil Avrupa başkentleri çizer.
Kimin hangi sınırlar için öleceğine onlar karar verir.
Yani her şey tiyatro
İbrahim Halil ER