İSLAMA YAPILAN SALDIRILAR
Bana sürekli İslam’a yapılan ilmi saldırılar ile ilgili sorular gelmekte ve bunlara cevap vermem istenmektedir. Bu durum hem beni bir manevi sorumluluk altına koymakta ve hem de bu kadar İlahiyat fakültelerinin, prof’larının olduğu ortamda İslam’a karşı bu kadar kasıtlı saldırıların yapılabilir olması noktasında şaşırtmaktadır.
Hiç bir kimse yok mu bunlara cevap versin?
Bu kadar akademisyenler, yazarlar ne yapıyor?
İslam’a yönelik saldırılara cevap vermeyeceklerse neden İslam konusunda uzmanlaşıyorlar?
Amaçları akademik ünvan, makam ve maaş mı?
Din, bu açıdan da birilerinin geçim kapısı olmuyor mu?
Hiç birisi neden bunlara cevap vermeyi kendisine dert edinmiyor?
SORULAR SORULAR
ŞİMDİ BANA GELEN BİR MESAJ VE ONA VERDİĞİM CEVAP
“selamun aleykum.
sayin hocam Bir arkadaşimiz bir yazi yolladi ve imani problem yasayan bir genç için cevabi nitelikli bir yazi yazmamizi istedi. Konuya tarih egitimi olan birisinin cevap vermesi daha iyi olur. Musait zamaninizda bu konuyla alakadar olursaniz muteşekkir oluruz. Ilgili yaziyi size kopyaliyorum: Peygamber Muhammed;
Ne Zaman ve Nasıl Doğduğu Bilinmiyor… Sıradan bir deve ve keçi çobanı… Hakkındaki her şey öldükten 120-130 sene sonra yazılmaya başlanmış… Yazan kim? İbn İshak, eserin adı es-Sire ama eser ortada yok onun eserini alıp ayıklayan kim? İbn Hişam , eserin adı Siret ama o da yok kayıp peki bunu nereden biliyoruz ondan yaklaşık 150-200 sene sonra yaşamış Taberi’den o Siret adlı eserde yazan Muhammed’in hayatını Tarih er-Rusül ve’l Muluk ve’l Hulafa adını verdiği ve erken İslam Tarihini anlattığı eserine almış ve bütün İslam alemi bugüne kadar da bu kaynağı kullanmış. Yazılanların hiçbirinin orijinal yazılı belgesi ve mesnedi yok. Muhammed, Kuran, Halifeler, o dönemdeki savaş ve olaylar vb. İslamın ortaya çıkışı konularının tek dayanağı hadis derleyicilerinin, özellikle Buhari ve Taberi’nin eserleri.
İslam Tarihi ve Siyer-i Nebi yazan herkes bu eserden (Tarih er-Rusül ve’l Muluk ve’l Hulafa) alıntılamış. Yani İslamiyetin Resmi Tarihi bu eser. Hadisçiler ibn Mace, Tırmızi, Müslim vb. bir takım rivayetleri dedikoduları duydukları anladıkları kadarıyla harmanlayarak Kütüb-i Sitte’yi oluşturmuş. Bu hadisçiler olmadan da İslamiyet tekersiz, benzinsiz araba gibi. İsnat edilen doğum tarihi 571 yılı ve bu tarihten 760 yılına kadar İslamiyet ile ilgili Arap Yarımadası dahil yeryüzünde çakıl taşına yazılı bir cümle orijinal yazılı belge ve kaynak yok. Gökten indiği sanılan kitabı (Kuran) dahil tüm hayatı, sözleri 750 yılından sonra kulaktan dolma rivayetlere, hikayelere dayanılarak kaleme alınıp yazılı metinler haline getirilmiş.
Taberi ve Buhari’den okuyoruz sahabeleri ve diğer halifeleri, peygamberin hayatını gerçekte hepsi rivayetten ibarettir.Aslına bakarsanız İslamiyet tamamiyle rivayet dinidir.”
CEVAP
Öncelikle şunu söyleyeyim ki bu sorular tamamen kafa karıştırmak amacıyla büyük bir akıl tarafından üretilip piyasaya sürülmektedir.
Sorular, maksatlı ve eksiktir ama uzman olmayan da tabi ki cevap veremeyeceği gibi klasik dini tahsil alanların da cevap verebileceği sorular değildir.
Bu nedenle Müslümanların en kısa zamanda bir araştırma merkezi kurması ve YENİ İLMİ KELAM ilmini ihya etmesi gerekir.
Bildiğiniz gibi Kelam ilminin doğuş nedeni Dehriyyun, Filozof ve diğer dinden kişilerin İslam’ı karalamak için yaptıkları ilmi çalışmalarına karşı aynı yöntemle cevap vermeleridir.
Bu da bizim önerimiz olsun..
İSLAM TARİHÇİLİĞİ VE KAYNAKLARI
Müslümanlarda Tarih İlminin Doğuşu ve Gelişmesi
Emeviler döneminde ortaya çıkan İslam tarihçiliği, hadis kitapları şeklinde olmuştur. Tarih, Müslümanlar tarafından işlenen ilk ilim dallarından biridir. Tarih araştırmalarına metot ve kaynakların araştırılması tekniğini özellikle hadis usulcuları getirmiştir. Onların hadis de uyguladıkları cerh ve tadil tekniği daha sonra tarihe de uygulanarak kaynakların kriteri yapılması sağlanmıştır.
Araştırma yapılan tarih alanları şunlardır. Siyer, meğazi, cahiliye tarihi, genel tarih, İslam tarihi, mahalli tarih, şehirler tarihi ve neseb tarihidir.
İslam öncesi Araplarda dış işlerine bakan kişiyle ortak çalışan bir tarih kurumu bulunmaktaydı. Hatta bu dönemde tarih konusunda en yetkin kişi Ömer b. Hattab’dır. İslam tarihçiliği; siyer ve megazi yazımıyla başlar. İslam öncesi Arap tarihçiliği şunlardan oluşmaktadır:
1. Eyyamul Arab
2. Ensabul Arab. Ensab konusunda en yetkili kişi Hz. Ebubekir’dir.
Ayrıca, tarihçilerle ilgili çok yaygın bir iddia daha bulunmaktadır. O da Arap tarihçilerinin çoğunun Şii kökenli olması ve bu nedenle Şiilerin aleyhine olan kişilere karşı çok sert ve haşin olmalarıdır . Bu durum; Abbasilerin iyi gösterilmesine neden olmuştur. Duri (Abdulaziz Ed-Duri, Ürdünlü tarihçi), tarihin ortaya çıkışı ve gelişmesini Emevi muhalifleri tarafından olduğunu ve Emevileri bu kitaplarda kötülediğini belirtmektedir. Bu görüş de tüm Emevi aleyhindeki tarihi rivayetleri zan altına almakta ve Emevileri iyi göstermeye çalışan Arap milliyetçiliğin bir ürünüdür. Yoksa tarih çalışmasında Araplar ve hatta Emevi yanlısı âlimlerin de büyük katkısı olmuştur.
Tarih ilmi; Kufe, Basra ve Medine’de ortaya çıktı. Tarih, cahiliye döneminden arta kalan kıssa uslubuyla, muhaddislerin isnat uslubu arasında yol almıştır. Batı toplumunda felsefe nasıl bütün bilimleri içinde barındırmışsa İslam dünyasında da tarih aynı işlevi üstlenmiş fakat zamanla ihmal edilmiştir.
İlk İslam Tarihçileri
1- İslam tarihindeki ilk tarihçi Güney Arabistanlı Abid (Ubeyd) ibn Şerya’dır. Muaviye’nin daveti üzerine Şam’a gelmiştir. Muaviye, kendisinden ilk Arap krallıkları hakkında bilgi almak istemiş ve bu konuda bir eser yazmasını sağlamıştır. Eseri; Kitabül Muluk ve Ahbar’ül Mazin (Hükümdarlar Kitabı ve Eskilerin Kitabı) diğer bir eseri de “İlmul Evamil” (İnsanların Menşeine Dair İlim)
2- Vehb b. Münebbih (öl.728) ilk önemli tarihçilerdendir. Yemenli olup Yahudi kökenlidir. Babası Peygamberimiz zamanında Müslüman olmuştur. Eseri; “Tican fi-Muluki Himyer”dir. İslam öncesi Arap tarihi hakkında bilgi verir.
3- Ka’bul Ahbar (öl. 652) : Yemenli bir Yahudi’dir. Müslüman olmuştur. Muaviye’nin sarayında öğretmen ve müşavir olarak görev yapmıştır.
4- İbni Mukafa (öl. 757) : “Siyerul Mulukul Acem” isimli eseriyle İran tarihini yazmıştır. İbni Mükafa’nın Farsça “Hükümdarlar” kitabı (Hudayname) Arapçaya çevrilmesiyle İran geleneği Arap tarihçiliğine girmiştir.
5- Hişam b. Muhammed Kelbi (öl.818)
6- Muhammed b. İshak (öl.768) : ilk kapsamlı peygamber biyografisini yazmıştır.
7- Muhammed b. Kelbi (öl.763-4) : Arap nesep ilmi alanında araştırmalar yapmıştır
Önemli Müellifler
1- Abdullah b. Selam b. el-Harsi (öl.43/663): Eseri, Mesail, Kuteyban, Merviyyatu an-Esfarı Danyal
2- Ke’b el-Ehbar (öl.32/652): Eseri, Siretül İskender ve Mafi Minel Acaib Vel-ğeraib, Vefatül Musa, Es-Silkin Nazım Fi-Alemil Evvel Vel Ahir, Hadisin Zil Kefl, Hadisun Hemamatül Zeheb ve Hadisün İfrakisun Bintil Melik
3- Vehb b. Munebbih (öl.110/728): Eseri, Kitabul Mülükül Mutevecceh Min Himyer ve Ehbaruha ve Kısasuhum ve Kuburuhum ve Eş’aruhum, Kitabul Mebde, Kitabul Megazi, Kısasül Enbiya Ev Kısasül Ehbar, Risaletün Fi Siretünnebevi, Hikmetü Vehb, Me’ize, Kitabü Zebur ve Davud
4- Cabir el-Cufi, Cabir b. Yezir b. el-Haris (öl.128-746): Eseri, Kitabun Nevadir, Kitabul Fedail, Kitabul Cemel, Kitabul Siffin, Kitabun Nehrevan, Kitabun Mukattel Emirul Mu’min Ali, Kitab Mukettel el-Hüseyin
5- Avana b. el-Hakem (öl.147-764): Eseri, Kitabul Tarih, Siretül Muaviye ve Beni Umeyye
6- Ebu Mihnef, Lud b. Yahya el-Ezdi (öl.157-774): Eseri, Mukettel el-Hüseyin, Haberul Muhtar ve İbni Ziyad, Siretül Hüseyin, Kitabul Muammerin, Futuhul Şam, Kitabul Ehbar, Kitabul Cemel.
7- Muhammed b. İshak (öl.767): Siyer
8- İbni Hişam (öl.838): Siyer
NOT: Bu liste çok uzun. Buna siyer, meğazi, ensap, genel tarih, şehir ve bölge tarihi, tabakat kitapları, menkıbe kitapları, kültür ve medeniyet tarihi, kıssalar gibi liste de dahil edilir.
Yani İslam tarihçiliğini veya Emevi tarihçiliğini tamamen şiaya atfetmek, tüm tarihi ve rivayetleri zan altında bırakır. Unutmayın ki hadis dahil tüm rivayetler ve sahabeler de tarihtir…
Ayrıca, yukardaki soruda dile getirildiği gibi, İslam tarihini ve Peygamber hayatını tek bir kişiye veya kaynağa indirgemek ancak kasıtlı bir zihnin mahsulü olabilir. Hadis külliyatları ve diğer çalışmalar bile aynı zamanda bir tarih çalışmasıdır. Bu hadis rivayetleri bile olayın sıhhatini doğrulamaktadır. Eğer rivayetleri kabul etmesek o zaman tüm tarihi ve bilgilerimizi de yok saymamız gerekir, çünkü tüm bilgilerimiz hatta felsefe kitaplarımız da rivayetler üzerine gelmektedir.
SONUÇ
Peygamberin vefatından hemen sonra yani on yıl içinde onun kurduğu devletin İran’ı ve Suriye ve Mısır’ı alması acaba yeterince varlığı için bir delil değil mi?
İlk İslam devletinin kurumları, orduları, vilayetleri ve vesikaları bir delil değil mi?
Bu devletin idaresinde Kur’an ve Hadis’in kullanılması bir delil değil mi?
Bu toprakları Sasani ve Bizans’ın elinden kim aldı?
Tarihi vesikaymış?
Peki devletin kendisi bir vesika değil mi?
Herakliyos, Kisra ve Mukavkıs’a gönderilen mektuplar vesika değil mi?
Bu cahilce saldırılara karış neden böyle güçlü bir şekilde haykırmıyoruz?
Yukardaki Yeni İlmi Kelam kuralım teklifimi de bir daha yapmalıyım. Çünkü özellikle sosyal medya sayesinde İslam’a yönelik bu tarz kafa karıştırıcı çok yayın yapılmakta ve bunlara aynı yolla cevap verilmemektedir. Akademisyenlerimiz bu tür kişileri ve çalışmaları küçümseyip muhatap almamakta, fakat altlarındaki zeminin kaydığını görmemektedirler. Onlar bu sayede gençlere ulaşırken biz klasik yöntemleri tercih ediyor, ya da geçmişin tozlu sayfalarında kalmış şaz meseleleri ısıtıp ısıtıp tartışmayı tercih ediyoruz. Bence artık planla çalışmanın vakti geldi ve geçti bile
İbrahim Halil ER