Türk medyası, genelde dış Türklere hatta Müslümanlara karşı bir ilgisizlik ve vurdumduymazlık içerisindedir. Bu nedenle Türk kamuoyunun çoğu, Çin’de Türkiye nüfusundan daha çok Türk yaşadığını bilmez. Çin Türklerini genelde ara ara Türkiye’ye sığınmış Uygurlar nedeniyle duymaktayız. Bu Uygurların çoğu da genelde Türkiye ile Çin arasında pazarlıklara konu olmakta, bazen Türk devleti bu kaçak Uygurları Çin’e iade ederek öldürülmelerine çanak tutmaktadır.
Son günlerde 21 kişilik bir Uygur ailesinin daha Çin’e iadesi gündeme gelmektedir ki bu durum herkesin yüreğini yaralamaktadır. Biz 1940’ların Chp yönetiminin Rusya’ya teslim ettiği Azeri Türklerinin acısını hala yüreğimizde yaşarken, şimdi iktidarda muhafazakar ve milli bir hükümet varken benzer olayların yaşanabilecek olmasını doğrusu hazmedemeyiz… İktidarın bir an önce kendisine gelmesi ve yaptığı yanlışlıkları düzeltmesi gerektiği gibi, dışişleri bakanlığı bünyesinde bu tür konuları takip edecek bir birimin oluşması da gerekmektedir.
Şimdi de biraz da Çin’deki Uygur Türkler hakkında bilgi verelim: Çoğumuz, kullandığımız Uygarlık kelimesinin Uygurları kast ettiğini bilmeyiz. Cumhuriyet Türkiye’si Türkçeleştirme hareketi sürecinde Medeniyet kelimesi yerine Uygarlık kelimesini kullanmaya ve yaymaya çalışmıştır. Bunun nedeni de yerleşik hayata geçen ilk Türk toplumunun Uygurlar olmasıdır. Ama maalesef uygarlık anlamında önemli mesafeler kat etmemizi sağlayan Uygurların torunları yüzyıllarca Çin esareti altında inlemektedir. Bir çoğumuzun bildiği Kaşgar ve Urumçi şehirleri aslında birer Uygur şehirleridir ve bu bölge Çin esareti altındadır.
Türk tarihinde Doğu Türkistan olarak geçen bölge Çin kaynaklarına göre Sincan olarak adlandırılmıştır. Türkler; Çin’in altı özerk yönetiminden birisi olan Sincan (yeni toprak) özerk yönetiminde yaşamaktadır. Yüz ölçümü 1 828 418 km2 (Türkiye’den büyük) olan bu bölge 1759 yılında Çin egemenliğine girmiştir. 1863 yılında bağımsızlığına kavuşan Doğu Türkistan Yakup Han Başkanlığında “Doğu Türkistan İslam Devleti” adıyla kurulmuş, bu devleti Osmanlı, İngiltere ve Rusya resmen tanımıştır. Fakat buna rağmen devletin ömrü kısa olmuş, 1876 yılında Çin Devletince işgal edilmiş, 1884 yılında “Sincan-Yeni Toprak” adıyla Çin Devletine bağlanmıştır. Osmanlı’nın resmen tanıdığı Türk ve Müslüman bir Devletin, Çin tarafından işgal edilmesine Osmanlı’nın tepki göstermemesinin nedeni; bu dönem Ruslarla yaptığımız 93 harbi ve bunun sonucunda devletin yenilip Rusya’nın sömürgesi olma tehlikesine düşmesidir. Yani Osmanlı Devleti de bu dönemde yoğun bir saldırı altındaydı ve var olma mücadelesi verdiğinden diğer sorunlarla ilgilenemiyordu. Yüzyıla geldiğimizde dünya konjonktürü oldukça değişti.
Çin’in zayıflaması ve bölgede artan milliyetçilik hareketleri sonucu 1933 yılında Sincan – Doğu Türkistan Müslümanları da ayaklanıp “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni” kurdular. Fakat bu devletin de ömrü kısa sürdü. 1937 yılında Çin saldırıları sonucu yıkıldı. Ama Uygurlar yılmadılar ve üç vilayet inkılabı olarak bilinen ayaklanmayı gerçekleştirip, 1944 yılında Ali Han Töre başkanlığında “Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni” kurdular. Fakat ikinci dünya savaşını Rusya’nın kazanması üzerine Çin, Rusya’nın (Stalin) yardımıyla 1949 yılında bu devlete son verdi ve böylece o tarihten günümüze kadar Doğu Türkistan resmen Çin işgali altına girmiş oldu. Çin, bölgede tekrar bir ayrılık ve isyan yaşanmaması için bölgenin demografik yapısını bozmaya, halkı asimile etmeye ve İslam’ı bölgeden yok etmeye çalıştı. Buraya Çin kökenli “Han” boyunu yerleştirdi. Bölgenin %75’i Uygur iken günümüzde bu oran oldukça düşürülmüştür. Çin nüfusu azaltmak için bölge halkını başka yerlere göç etmeye de zorlamıştır. Sincan bölgesi yüzölçüm olarak geniş olduğu gibi bölge zengin maden yataklarına ve uranyuma da sahiptir. Fakat bölgenin önemli tarım ve maden yapıları Han Çinlilerin egemenliğindedir.
Çin’in Sincan bölgesine uyguladığı bu asimile politikasının temel parametresi de Uygurların bağımsızlık arzusunu bastırmaktadır. Bunun dışında Sincan bölgesi son derece değerli madenlerin olduğu stratejik bir bölgedir ve Çin burayı kaybetmek istememektedir. Buradaki Müslüman Uygurlara asimile politikası uygulandığı gibi, ekonomik açıdan da zayıflatılmakta, ucuz işgücü olarak kullanılmaktadır. Bölgedeki insanların aylık kazancı 10 dolar civarında olduğundan, batılı şirketler ucuz işgücü nedeniyle burada fabrikalar kurmaktadır. Çin’in ucuz ürünlerinin arkasında da bu insanların köle gibi çalıştırılması bulunmaktadır. Bu nedenle ucuz Çin mallarını tüketerek bir anlamda Çin’in bölgeyi sömürgeleştirmelerine katkıda bulunduğumuzu da unutmayalım.
Uygur sorunu gelecekte Çin’in başını ağrıtacaktır. Özellikle Amerika ile Çin arasında Orta Asya’da yaşanan ve yaşanacak olan rekabet nedeniyle batılı devletler buradaki Uygurları kışkırtma politikası güdeceklerdir. Fakat bu durum Irak ve Suriye’de olduğu gibi Müslümanların emperyalist güçlerin hegemonya mücadelesi nedeniyle ölmelerine yol açacaktır. Bu nedenle sorunu farklı yollarla çözme girişimi yollarımızı açık tutmalı, Türkiye bu konuda Çin ile diyaloğu kesmemeli, kendisine sığınan mazlumları da korumalıdır.
İbrahim Halil ER
May 10, 2018