El-Müsta’sım Billah ( Adı Abdullah, unvanı ) Bağdat’taki Abbasi halifelerinin sonuncusudur. Hicri 609 yılında Hacer adında bir cariyeden dünyaya geldi. Ve hicri 640 yılı cemazielahir ayının onuncu cuma günü babasının ölümü üzerine hilafet makamına getirildi.
Hadis ulemasından Eş-Şerif Ed-Dimyatî, El-Mus-ta’sım kanalıyla rivayet edilen kırk hadisi tahric etmişti. Ona hadis nakletme icazetnamesi verilmişti. O da, kendisinden hadis rivayet edebileceklerine dair bir guruba icazet vermiştir.
El-Mustasim dindar, babası ve dedesi gibi sünnet inancına bağlı bir zattı. Ne varki kararlılık, cesaret ve büyük davaların adamı olmak gibi babasında ve dedesinde bulunan meziyetler bakımından onlara benzememişti. Huyunda bir yumuşaklık vardı ve iradesi zayıftı.
Bir rafizi olan veziri Mueyyidudclin El-Alkami’ye güvenerek her şeyi ona bıraktı. Bu adamsa yanlış bir şekilde halifeyi yönlendiriyor ve onu doğru olmayan bir yolda yürütmeye çalışıyordu. Tatarların (yani Moğolların) Irak’a göz dikmelerine ve Bağdad’ı ele geçirmelerine işte bu vezir ön ayak oldu. Bağdat’ı almaları için onlarla yazıştı. Tatarlardan ona bir haber sızdığı zaman bunu halifeden gizliyor, buna mukabil halifenin hal ve tavırlarını ülkenin içinde bulunduğu durumları gizlice Moğollara bildiriyordu.
(Devletine karşı kin ve hıyanetle dolu olan) bu adam Abbasi devletini ortadan kaldırmak ve Abbasi halifeleri yerine Hz. Ali’nin soyundan birini halife olarak devletin başına getirmek istiyordu. Vezir El-Alkamî ile Tatarlar arasında gizlice elçiler gidip geliyorlardı. Halk ise başlarına ne çoraplar örüldüğünün farkında değildi. Halifeye gelince o da gafil ve her şeyden habersizdi.
Halife’nin babası El-Mustansır, devletini savunabilmek için vaktiyle askerin sayısını arttırmıştı. Bununla beraber Tatarlarla da bir yandan iye geçinmeye çalışıyor işi idare ediyordu. Ancak bir tecavüzleri vuku bulduğunda onlara karşı koyuyor ve onları bozguna uğratıyordu. Fakat oğlu El-Mustasım (alevi veziri) El-Alkamî ona askerin sayısını azaltması tavsiyesinde bulundu. Bu kadar kalabalık bir sayıda asker beslemenin faydası olmadığını ileri sürdü. Halife de onun bu düşüncesine katıldı.
Vezir El-Alkami aynı zamanda halife El-Mustasımıa Tatarlarla iyi geçinmesini ve onlara taviz vermesini nasihat etti. Tabii vezir bu arada Tatarlarla da gizlice temas kuruyor ve onları Irak’a doğru yaklaşmaları için özendirmeye çalışıyordu. Hedeflerine ulaştıktan sonra onlara yaptığı bu yardımların karşılığı olarak kendisine üst düzeyde bir mevki vermeleri ve ön planda olmasını temin etmeleri talebinde bulundu. Onlar da bu konuda kendisine söz vererek Bağdat üzerine yürümeye başladılar.
Halife EI-Mustasım nihayet Tatarların eliyle hicri 656 yılı Safer ayının yirmi dördüncü Çarşamba günü katledildi.
Halife El-Mustasım yakışıklı bir simaya, güzel bir ahlaka ve sağlam bir inanca sahipti. Adalet ve ihsanda, ilim ve ibadet ehline değer vermede babası El-Mustansır’ı izliyordu. Merhum babası ve dedesi gibi müslümanların çoğunun üzerinde bulundukları selef itikadına sahip, sünni bir şahsiyetti. Ne varki çok yumuşak huyluydu. Pek uyanık değildi. Servete ve mala da çok düşkündü.
El-Mustasım’ın öldürülmesiyle Irak’ta Abbasi devleti de ortadan kalkmış oldu. El-Mustasım bu devletin son ve otuz yedinci halifesidir.
İbrahim Halil ER
KAYNAK İbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 13, s. 305-306, 361-376
Mahmud Şakir, Hz. Âdem’den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 5/391-393.