Batman’ın en sevgili Seydalarındandı. Benim de çok sevdiğim bir dostumdu. Her zaman kendisini arar mutlaka sohbet ederdim. Birkaç hafta aramasam mutlaka arar ve neden aramadığını sorardı. Seyda, hem alim ve hem de amildi. Halkın içindendi ve sürekli halkın sorunlarıyla uğraşır, bunları çözmeye çalışırdı. Hasta olmasına rağmen hiç yerinde durmaz sürekli bir koşuşturmacanın içindeydi.
Batman’ın en sevgili Seydalarındandı. Benim de çok sevdiğim bir dostumdu. Her zaman kendisini arar mutlaka sohbet ederdim. Birkaç hafta aramasam mutlaka arar ve neden aramadığını sorardı.
Seyda, hem alim ve hem de amildi. Halkın içindendi ve sürekli halkın sorunlarıyla uğraşır, bunları çözmeye çalışırdı. Hasta olmasına rağmen hiç yerinde durmaz sürekli bir koşuşturmacanın içindeydi. O, medreseye kendisini kapatmamış, gelmeyenin ayağına gitmişti.
Güncelliteyi takip ederdi. Kendisini güncellemişti. Mele Tayyib ile birlikte Medrese Alimleri Vakfını kurup doğunun seydalarını bir çatı altında toplamaya çalışmış, her yıl bir şehirde Medav olarak etkinlik düzenlemişlerdi. Bu etkinliklerin çoğuna da beni de çağırırlardı. İmkan bulduklarıma katılır, bölge insanıyla bir araya gelmek ve sohbet etmekten haz duyardım.
Sadece medrese alimleri ile ilgilenmez, üniversitelerle iş birliği içerisinde sempozyumlar organize ederdi. Mardin ve Batman’da düzenlenen sempozyumlara ben de tebliğici olarak katılmıştım. Gerçekten muaazzam bir organizasyondu. Birçok büyük kuruluşların altından kalkamayacakları çapta çalışmalardı.
Seyda, umreye gideceğini bana söyledi. Hatta helallik diledi. Kendisiyle birlikte büyük projelerimiz vardı. Geldikten sonra bunları gerçekleştirmek için birlikte mücadele edecektik. Ama onun benden önce Rabbiyle sözleşmesi olduğunu bilemedim. Vuslat başka bir zamana kaldı.
Seyda, yaptıklarıyla örnek bir ilim adamı oldu. İlim adamlarının misyonun sadece ilim değil halkıyla da hemhal olmaları, sorunlarıyla ilgilenmeleri gerektiğini gösterdi. Medreselerin halk ile iç içe olması ve hala tüm baskılara rağmen ayakta kalmalarının temel nedeni buydu. Halbuki ülkemizin tüm illerinde üniversiteler açılmalarına rağmen bu akademiya kadroları halktan kopuk kampus içerisinde kendilerine ait mekanlarda yaşmaktadırlar. Bu akademiya camiası halk ile iç içe olabilselerdi belki de ilmin geniş bir yere yayılmasına ve toplumun kendisini değiştirmelerine öncülük edebilirlerdi. Fakat onların toplum diye bir dertleri olmadığından bu da imkansız olmuştur.
Seyda’yı bu vesileyle rahmetle anıyoruz.
İbrahim Halil ER