Çıkardığı hahamlar ile meşhur bir ailenin ferdi olan Albert Abraham Antebi, 1873 yılında Şam’da doğdu. Alliance mektebinde okudu. Onbeş yaşında kazandığı bursla Paris’e gitti. Eşi ile burada tanıştı. Paris Teknoloji Enstitüsü’nü bitirdi. Mezun olduktan sonra tekrar Filistin’e döndü. Kudüs’deki Alliance mekteplerinde önce öğretmenlik yaptı, sonra da 1914 yılına kadar bu mekteplerin idarecisi oldu. Baron Rothschild için Araplardan toprak satın almaya ve buralara göçmen Yahudileri yerleştirmeye başladı. Baron’un sağ kolu ve tercümanı oldu. Yafa’da şubesi bulunan Anglo-Palestine Company (İngiliz-Filistin Şirketi) vasıtasıyla Yahudi kolonilerine iş kurmaları ve işlerini büyütmeleri için krediler sağladı.
İnsanlarla münasebetleri iyi olduğundan Osmanlı idarecilerinin, yabancı konsolosların ve Siyonistlerin itimadını kazandı. Fakat Kudüs Hahambaşısı ile arası iyi olmadığından Onun değiştirilmesi için çok uğraştı. 1908 İhtilalinin ardından Haim Nahum, imparatorluğun hahambaşısı olunca Antebi’nin bu isteğini kabul etti ve Kudüs hahambaşısını değiştirdi. Antebi, 1909 yılında Sefarad Yahudilerinin çıkardığı ha-Herut gazetesinde yazarlık yapmaya başladı.
1886 yılında Polonya’da doğan David Ben-Gurion (İsrail’in kurucularından ve ilk başbakanı), ailesinin vasıtasıyla küçük yaşta Siyonist organizasyonlara dahil oldu. Theodore Herzl’in babasına tavsiyesi üzerine babası Ben-Gurion’u 1906 yılında Filistin’e gönderdi. Ben-Avi, Antebi ile de yakındı. Ben-Avi’nin eşini Albert Antebi bulmuş ve tanıştırmıştı. Ben-Avi, babası gibi Siyonistti.
Emir Faysal ve kardeşi Abdullah, 1921 yazında Londra’da James de Rothschild’in evinde Siyonist liderlerle buluştuğunda Ben-Avi de oradaydı.) Ben-Gurion, 19. yy’ın sonunda Baron Edmond de Rothschild tarafından kurulan Rishon LeZion kasabasında ziraat işçilerinin kurduğu derneğin başkanı olarak çalıştı. (Eliezer Ben-Yehuda da bu kasabada bir öğretmendi.) 1911 yılında Türkçe öğrenmek için M. Kemal’in memleketi Selanik’e gitti. Burada Osmanlıların Dönme olarak tabir ettiği Sabetayist Yahudileri yakından tanıma imkanı buldu. 1912 yılında İstanbul’a giderek arkadaşları Yitzhak Ben-Zvi (İsrail’in II. Başkanı.) ve Israel Shochat ile beraber bir daire tuttu. Ben-Gurion, Ben-Zvi ve Moşe Şarett (İsrail’in II. Başbakanı) İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk okumaya başladı.
Ben-Gurion, Ben-Zvi ve diğer arkadaşları İstanbul’da birtakım siyasi faaliyetlerde bulundu. İstanbul’a gelen Albert Antebi de onlara katıldı. 1914 yılı yazında okul bitip de Ben-Gurion ve Ben-Zvi, Yafa’ya dönerken Cihan Harbinin başladığını öğrendiler.
Cihan Harbinin başlamasıyla, birlikte Sultan Abdülhamid’i deviren İttihatçıların ve Siyonistlerin arası açıldı. Osmanlı’nın Almanya yanında savaşa girmesi, Rus vatandaşı olan Yahudilerin sınır dışı edilmesine yol açacaktı. Buna mani olmak için Osmanlılaşma Komitesi kuruldu. Albert Antebi, Yitzhak Ben-Zvi ve David Ben-Gurion bu komiteye katıldılar. Yafa’daki Siyonist ofis ve bu komitenin mensupları, farklı uyruğa mensup Yahudilerin derhal Osmanlı vatandaşlığına geçmesi için çalışmalara başladı. Antebi, çalıştığı ha-Herut gazetesinde Yahudilerin Osmanlı vatandaşlığına geçmesi için çağrıda bulundu. Fakat sadece sekiz bin Yahudi vatandaşlığa geçti, diğerleri Filistin’i ya kendileri terk etti ya da sınırdışı edildiler.
1915 yılı başında Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Kudüs şubesi açıldı. Cemiyetin fahri reisi, Belediye Reisi Hüseyin El-Hüseyni Bey, vekili ise Antebi oldu. (Kadınlar başta olmak üzere cemiyetin çalışanlarının ekserisi Yahudiydi.)
Antebi, Filistin’de 4. Ordu Komutanlığına tayin edilen Cemal Paşa’nın da kalbini kazandı. Ona bilhassa mühendislik projelerinde yardımcı oldu. Fakat Yahudilerin İngiltere ile işbirliği yaptığını öğrenen Cemal Paşa’nın onlar hakkındaki fikirleri sonradan değişti. Ocak 1915’de Anglo-Palestine Company Osmanlı otoriteleri tarafından kapatılmak istendiğinde Amerika devreye girdi ve buna mani oldu. (Amerika başta Yahudiler olmak üzere Filistin halkına ulaştırdığı yardımlar için bu şirketi kullanıyordu. Bunun yanı sıra Kızıl Haç bayrağı altında da Amerika yine gizlice siyasi faaliyetlerde bulunuyordu.)
Cemal Paşa, şüphelendiği Siyonistleri tevkif etmeye başladı. Tutuklananlar arasında Ben-Gurion ve Ben-Zvi de vardı. Antebi onlar için şefaatçi oldu. Serbest bırakılan Ben-Gurion ve Ben-Zvi, Mayıs 1915’de Amerika’ya gittiler. (Üç sene sonra geri dönüp İngiliz ordusuna katıldılar.) Eylül 1916’da Cemal Paşa Antebi’yi de Filistin’den çıkardı. Cemal Paşa ile çok yakın olduğu halde Antebi’nin sürgüne gönderilmesine herkes çok şaşırdı. Bunun üzerine Antebi, Doğu Cephesinde bulunan M. Kemal’in yanına gitti. İki sene yanında kaldı. Bir yandan da yardım faaliyetlerine devam etti. İttihatçıların zulmüne maruz kalan Ermenilere yardım etti. (Charles R. Crane‘in de Near East Relief ile Ermenilere yardım ettiğini unutmayalım.)
Filistin cephesi çöküp Osmanlı harpten çekilince Antebi İstanbul’a gitti. Antebi, Mart 1919’da İstanbul’da Fransız elçiliğinde dragoman olarak çalışırken aniden hastalanarak öldü.
Türkçe, Fransızca, Arapça, İbranice ve Ladino dilini iyi bilen Albert Antebi, öldüğünde henüz 46 yaşında bile değildi. Ölümü Filistin’de bir vatan için mücadele eden arkadaşlarını çok üzdü. Bu yolda en çok ter dökenlerden biri olduğu halde adı günümüzde neredeyse unutuldu. Ben-Gurion’un, “aynanın diğer yüzünün Arabistanlı Lawrence’ı ” dediği Albert Abraham Antebi’nin mezarı İstanbul Galata’dadır.
Kaynak: Aubret Herbert, (30 Haziran 2014). “Bir İstanbul Yahudisi: Albert Anteb
İbrahim Halil ER