Devletin 1 milyon 200 bin kadrolu ve 85 bin ücretli ve bir o kadar da sözleşmeli öğretmeni var…
Devlet kadrolu öğretmenine öğretmen ve öz evlat muamelesi yaparken, ücretli öğretmenlere üvey evlat hatta besleme muamelesi yapmaktadır.
Hatta her fırsatta onları hor görmekte, öğretmenlik haklarından yararlandırmamakta, mevsimlik işçi gibi çalıştırmaktadır.
Onlara maaş değil girdikleri ders üzerinden ek ders ücreti vermektedir. Tüm derslere girseler bile alacakları maksimum 5 bin lira ücrettir ki bu asgari ücret bile değil. Yani devlet özel sektöre yasakladığı kurala kendisi uymamaktadır. Ayrıca bu ücreti de zaten idari tatiller, resmi tatiller ve hastalık nedeniyle bile alamamaktadırlar. Aynı şekilde derse giren bir kadrolu öğretmen ise 15 bin lira almaktadır. Üstelik kadrolu öğretmen bu maaşını (ek ders hariç) 12 ay üzerinden alırken ücretli öğretmen girdiği sürece almaktadır. Yani yaklaşık 8 ay ücretini almaktadır.
Daha da tratjedisi bir ücretli öğretmen mevsimlik işçi gibidir, sözleşmesini her dönem yenilemek zorundadır ve bu yenileme sürecinde amirinin onayına ihtiyacı vardır. Yani ücretli öğretmen amirinin desteğini ve onayını almak için onun angarya tüm işlerini ve yaptığı mobingi de sineye çekmek zorundadır. Bunlarla ilgili bir çok haber bize gelmektedir. Şikayet edin dediğimizde kimi kime şikayet edeceğiz… şikayet edersek işimizden oluruz diye sineye çekmektedirler.
Bunun dışında sigortaları da yarım yatmaktadır. Ayrıca işsizlik sigortaları yatmadığından yaz tatilindeki süreçte işsizlik maaşı da almamaktadırlar. Sigortaları yarım yattığından emeklilikleri de sorun olacaktır.
Kadrolu öğretmen nöbetlerden para alırken ücretli öğretmen bu parayı da alamamaktadır. Kadrolu öğretmen sendikaya üye olurken ücretli öğretmen sendikaya da üye olamamaktadır. Çünkü devletin gözünde onlar ücretsiz köle… yani ne öğretmen kabul edildikleri için öğretmen sendikalarına üye olabiliyorlar ne de işçi kabul edildikleri için işçi sendikalarına üye olabiliyorlar. Ortada bir garabet durum…
Devlet, adil olmalıdır..
Sosyal devlet olmalıdır.
Çalışanlarına kapitalist bir iş adamı gibi bakamaz.
Adalet ve eşitlik penceresinden bakmalıdır.
Aynı işe eşit ücret prensibiyle bakmalıdır.
Aynı sınıfa giren, aynı koridorda nöbet tutan ve aynı öğretmenler odasında oturan çalışanları arasında kendi koyduğu sanal statülerle ayrım yapamaz.
Yaparsa orada adalet ve iş barışı olmaz.
Bu insanlar kendi yarınlarını göremezken bizim yarınlarımızı inşa edemezler..
Bir memlekette en prestijli insanlar öğretmenler olmalıdır.. Çünkü onlara yarınlarımızı teslim ediyoruz..
Devletin öncelikle ücretli öğretmen ve usta öğreticilerin özlük haklarını vermeleri ve maaşlarını eşit hale getirmesi gerekir.
Ama en doğrusu kendi bozduğu bu sistemi kendisinin düzeltmesi gerekir.
Yani aynı iş kolunda farklı statüler yaratarak iş barışını bozmamalıdır. Bir an önce sorunu çözmelidir.
Düşünebiliyor musunuz? 1.700.000 (bir milyon yediyüz bin) öğretmene maaş verebilen devlet geride kalan 80.000 (sekzen bin) kişinin maaşını mı veremiyor?
Eğer ihtiyaç varsa onları da sisteme dahil etmeli ve iş barışını sağlamalıdır.
Devletimiz kalan öğretmenlerin de haklarını verebilecek güçtedir…
İbrahim Halil ER
Not: Maaş ücretleri yazının yazıldığı zamanki verilere göre yazıldı. Siz bunu günümüz ücretlerine göre güncelleyebilirsiniz.