Sokrat ve Karısı
Sokratın meşhur bir sözü vardır:
” Tek bildiğim, hiç bir şey bilmediğimdir.”
Bunu nereden biliyorsun? Diye sorduklarında
“Karım söylüyor” demiştir.
Yani aslında Sokrates’in en meşhur lafı da karısına aitmiş…
Ne demişler: Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var…
Kadıncağız ne yapsa Sokrat’a yaranamaz. Malumunuz, Sokrat’ı mahkeme gençleri doğru yoldan çıkarıyor, putlara ibadet etmeyi kötülüyor diye idama mahkum eder. Sokrates’in karısı onu ziyarete gelir…
– Senin böyle suçsuz bir şekilde öldürülmene çok üzülüyorum der..
Sokrates cevap verir…
– Ne yani, suçlu olarak mı ölmemi isterdin der…
Sokrates sanırım karısının elinden çok çekmiş…
Çünkü gençlere şöyle nasihat ediyor…
“Gençler evlenin! karınız iyi çıkarsa mutlu, kötü çıkarsa filozof olursunuz” der…
Bizim Nasreddin Hoca’da karısından çok çekmiştir…
Birgün hocaya
– Senin karı çok geziyor, derler
Hoca da
– Yalan söylüyor, gezseydi bir gün bize de uğrardı…
Hoca evlenmiş… hanımının yüzünü ilk kez o gece görmüş… beğenmemiş..
Hanımı sormuş
– Hoca, kime gözükeyim, kime gözükmeyeyim…
hoca demiş
– Bana gözükme de kime gözükürsen gözük….
Marks’ın karısı da kocasına
– Das Kapital’i yazacağına biraz kapital (kapital para demek) biriktirseydin daha çok işimize yarardı, demiş..
Ameş Ve Karısı
İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a.’in arkadaşlarından, o dönemin hadis ve kıraat âlimlerinden Süleyman A’meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra hanımıyla tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın sözlerini cevapsız bırakmıştı.
Adam öfkeyle:
– Niçin bana cevap vermiyorsun? diye hanımına bağırıp, azarladı. Fakat bir cevap alamadı.
A’meş’in kızı babasına:
– Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın öfkesi dinmedi:
– Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.
Kızcağız da annesini konuşması için ikna etmeye çalıştı. Ama annesi inat etti, konuşmamakta direndi. Karısının konuşmamakta kararlı olduğunu gören A’meş’in ise az önce öfkeyle ettiği yeminin ciddiyeti aklına geldi, söylediğine pişman oldu. Eşiyle boş olmaktan kurtulmak için care düşünmeye başladı.
Gecenin bir yarısında giyinip evden çıktı. Doğru Ebu Hanife Hazretlerinin evine gitti. Ebu Hanife onu içeri alıp derdini sordu. A’meş karısıyla olan hadiseyi anlattı, dert yandı:
– Bu kadın bu tavrıyla benden kurtulup kaçmak istiyor. Beni sıkıntıya sokmasından korkuyorum. Kendisi çocukların annesidir. Onu boş olmaktan kurtarıp beni rahatlatacak bir çare var mı? diye sordu.
Ebu Hanife:
– Üzme kendini. Allah’ın izniyle bir çare bulunur, dedi.
Ebu Hanife, A’meş’in oturduğu yerdeki mescidin müezzinine haber gönderip yanına çağırdı. Bu gece sabah ezanını henüz vakti girmeden okumasını tenbihledi. A’meş de evine dönüp, ezanı beklemeye başladı. Daha sabah olmadan okunan ezanı duyan A’meş’in hanımı, sabah oldu da boşanması gerçekleşti zannederek konuştu:
– Oh be! dedi. Senden kurtuldum, kötü huylu herif!
A’meş ise kıs kıs gülerek cevap verdi:
– Henüz sabah olmadı. Sen de konuşup yeminimi bozdun. Bize çare gösterenden Allah razı olsun. ihe
ihe
KADINLAR VE KİTAPLAR
Kadınların kitaplarla pek arası iyi olmamıştır. Nice arkadaşlarımız kadınlarının korkusundan kitap alamazlar.
Ama üzülmesinler, onlar yalnız değil.
Bu sıkıntı tarih boyunca tüm alimlerin başına gelmiştir.
Büyük Hadisçi Zühri de karısıyla bu konuda sıkıntı yaşamaşıtır.
Zührinin karısı kocasının etrafında gördüğü kitap yığınlarından öyle şikayetçidir ki
“kitaplar yerine eve getirecek üç zevceden daha az tahammül edilemez olduğunu söylemiştir.” Yani üç kadın daha getirsen bundan iyi demiştir 🙂
İbrahim halil er