Filistin Cephesini Nasıl Kaybettik-1
26 Aralık 1918 tarihl İleri Gazetesinde Cevat Rıfat Atilhan’ın cephe arkalarına yönelik yapmış olduğu açıklamalar oldukça ilginçtir.
Bunlar arasında Almanların kendi kendilerine emir vermeleri,
gerekli topları tahrip ederek yalnız başına cepheye gelmeleri, emirleri gizlemeleri vs. gibi ihanetlerden bahsedilmiştir.
Aynı zamanda “Suriye Hezimeti ve Faciası ve Sebepleri” yazısının 12. bölümünde Cevat Paşa, Almanların Filistin-Suriye Cephesi’nin kaybedilmesindeki etkisinden bahsetmiştir.
Alman Islah Heyeti içerisinde gelen komutanlardan Filistin-Suriye Cephesinde görev alanlarının Yahudi olması veya Dünya Siyonist
Örgütü ile bağlantılı olması nedeniyle, Paşa’nın bu yazısından da
bahsetmekte fayda vardır.
“Almanların Hisse-i Mes’uliyeti başlıklı yazıda:
Suriye hezimetinde Almanların da büyük hissei mesuliyeti vardır. Almanlar, Türkleri harbe sürüklemek içün ne mertbe çalışmışlarsa son mağlubiyetin husule gelmesinde de o kadar acı rol oynamışlardır. Ordumuzda en büyük komuta makamlarından alay kumandanlarına kadar her şeyi vaz-ı yed eden Almanlar, mağlubiyetin mesuliyetinde ne büyük hissei mağlubiyetleri
olduğunu kuvvetli deliller ve vakıalarla ısbat edeceğiz: Ordumuzda vesayiti külliyenin (maddi vasıta, teknoloji, telgraf) heman tamamı Almanların elindeydi. Almanlar bunlardan ne kendüleri layıkıyla istifade etmeğe lüzum gördüler, ne de bizim elimize verdiler. Gerek cephede ve gerek gerilerde vücuda getirilmiş mükemmel Alman muharebe şebekesine rağmen bizim kumandanlarımız daima müşkilat karşusunda kalmışlardır. Ne vakit bir telefona el uzadılsa, ekseriya alınacak ilk cevap ‘meşgul’dür. Ben çok defa vazifedar arkadaşlarımın amirlerinden aldıkları emirleri bir mahalli
telefonla tebliğ etmek içün çırpındıklarını ve naçar bir halde Almanlardan şikâyet ettiklerini görmüş idim. Birgün mühim bir mesele içün Şam’dan Nasıra ile görüşmek istediğüm vakit, ‘başka bir vasıta ile görüşünüz, biz size yol vermeyiz. Burada Liman von Sanders Paşa’dan başka kumandan tanımayız’ demişler idi. Teyyarelerden de bizim ordumuz faide görmemişdir. İngiliz teyyareleri cephemize gelir, saatlerce hem de pek alçakdan uçar,
keşiflerini yapar. Resimler alır ve tepemize her gün birkaç bomba atarak kardeşlerimizi öldürürlerdir. Buna mukabil biz Alman teyyarelerinin ve teyyarecilerinin hiçbir faaliyetlerini görmedik. Son sene zarfında şimendüferlerin bütün makinist, gardufren, manevracı gibi memuriyetlerine kadar Almanlar tek el etmiş bulunuyordu. Ancak onlar sayesindedir ki bir gün aç birgün tok askerimize bir siyah ekmek verecek kadar bir şey nakil edebildik. Gerek bizim tarafımızdan gerek düşman tarafından ufak bir hareketi harbiye oldu mu, o gün otomobil yok. Heman daima gerilerde kasaba ve köylerde huzur hayatı geçiren Alman askeri, şayet bir muharebe
içün ileri gidilecekse yaya gidemez. Otomobiller onları istedikleri yerlere kadar götürür, onlar da lütfen bir iki kurşun atdıktan sonra yine tenezzühen avdet eder gibi yerlerine dönerler. Fakat zavallı bizler, benzin parasını biz verdiğimiz halde dünyanın her yerinde maksat müşterek diye bila perva kanımızı feda ettiğimiz halde, bir gün bizim neferlerin otomobillerle bir yere sevk edildiği görülmüş değil. Bu cephede ricat başladığı vakit, Alman otomobilleri ne bir dirhem Türk eşyası ne de bir tek Türk neferi taşımamıştır. Biz, yüzlerce kilometreyi aç ve susuz güneş altında inleye inleye kat ederken Alman otomobilleri, Alman efradını sürat ve kolayca gerilere kaçırıyordu. Biz, şehirlerde menzillerde, develerde mevcut eşyamızı yakarken, Alman otomobilleri, kırık sandalyelere, kırık masalara kadar Alman eşyası taşıyordu.”
Yazının devamında Türk ailelerinin trenlerden dayakla zorla
indirildiğini ve onların yerine Alman bargirlerinin bindirildiği de anlatmıştır.
Buradan anlaşılacağı üzere bu cephenin kaybedilmesi için Yahudilere destek birçok yerden gelmiştir. Aksi takdirde ittifak halinde olan bir devlet kendi menfaatini düşünerek dahi olsa bu cephede can ve baş ile savaşırdı. Ancak yazı’nın ilerleyen bölümlerinde Alman Islah Heyetinde gelen komutanlardan
bahsedilecektir ki bunlar arasında Yahudi kökenliler Filistin-Suriye
Cephesi’nde emir verenler arasında karşımıza çıkmaktadır. Böylece
cephe’nin neden kaybedildiği daha iyi anlaşılacaktır.
İngilizlerin hızlı bir şekilde Kudüs’e doğru geldiği anlaşılınca, Cemal Paşa,
‘Kudüs’ü boşaltarak savunma planını’ Kress von Kressenstein’a anlatmıştır.
Fakat gerek Kressenstein gerekse diğer Alman Komutanlar Kudüs’ün sadece Türk ve Araplara kalmasını istemediklerinden dolayı bu plana karşı çıkmışlardır. Burada ilginç örneklerden bir tanesi Falkenhayn’ın bölgeye yönelik tavrıdır ki Yahudi kökenli olması nedeniyle ileride detaylı olarak anlatılacaktır. Buna göre Falkenhayn, Kudüs’ün tahrip olmasından ziyade, düşmanın eline düşmesine razı gelmiştir.
Filistin-Suriye-Irak bölgesinde savaşın temel hatları bu şekilde
çizilmesine rağmen, yukarıda da değinildiği üzere arka planda dönen çok çeşit olaylar olmuştur. Bu olaylardan bir tanesi ve belki de en etkili olanı Nili Casusluk Örgütü’nün kuruluşudur. Bu örgüt ile birlikte yüzlerce Osmanlı vatandaşı ve evladı sayılan genç, Osmanlı Devleti aleyhine casusluk yapma fırsatı elde etmiş ve düşmana hizmet etmiştir.