Annemi anlatmaya çalıştım ama sadece sustum, anlatamadım…
Her anne sözcüğünü duyduğumda kalbimden bir damarın titrediğini hissediyorum. Özlem duyuyorum ama artık yoksun yanımda… seninle ilgili binlerce hatıra ve söz beynimde dalgalanıyor… ama susuyorum… konuşamıyorum… konuşsam da artık benim yanımda değilsin… her zaman yanımda oldun ama şimdi beni terk ettin ve yoksun…
Sensizlik zormuş…
hayatta iken hep yanımızda olacakmışsın gibi hissediyordum ve belki de bu yüzden hep varlığın bizim için bir lutuf olduğunu anlamıyordum… sanıyordum ki bizi sevmen zaten görevin ve sen sevmekle yükümlüsün…
şimdi anlıyorum ki senin bizi sevmen bizim için bir nimetmiş… hep yanımızdaydın… her düştüğümde sen de düşerdin ve senin yüreğin daha çok acırdı… ama dokunuşun şifaydı en büyük ağrıma…
Şimdi kim dokunacak… senin ellerin gibi şifa veren merhamet eli artık yok… artık bu acımasız dünyada yalnızım…
Sen gittin….
Kendi ellerimle seni toprağa verdim…
Nasıl da kıydım seni o toprağa bırakmaya
Nasıl da kaçar gibi terk ettim… Son bir dokunuş ile kucaklayıp mezara koydum… ama artık sen yoktun… soğuk bir ceset vardı… sıcak ve şefkat kokan sen değildin…
İnsanın yaşı kaç olursa olsun anne gidince öksüz kalırmış ve bir tarafı hep yaralı olurmuş…
Sen yoksun ve ben de yok oldum… seni gömerken kendimi de gömdüm…
Anne diye bir nida duyduğumda artık sadece hüzün kalır kalbimde çünkü benim annem yok diye eksikliğini hissedeceğim…
İyi ki annem oldun ve iyi ki seni tanıdım…
biliyorum ki vuslatımız kıyamete kaldı ve seni görmek için zamanı iple çekeceğim… hayat yürüyüşünün bir aşamasında seni tanıdım ve ahirette de yanında olacağım…
Anne diye nida etse de çocuklar, bana hep seni hatırlatacak…
seni unutmayacağım ve hep seveceğim…
İbrahim Halil ER