Hatay
Antakya, Hatay ilinin merkezine verilen isimdir. Hatay, tüm bölgenin genel ismidir. Tabi ki bölgenin iki ismi olması eskiden beri dikkatimi çekerdi. Fakat bu durum Hatay’ın özel statüsünden kaynaklanmaktaydı. Bildiğiniz gibi Hatay, kendi isteği ile Türkiye’ye katılan Hatay Cumhuriyeti Devleti’nin ismidir. Bu nedenle Hatay hep özel bir duruma sahip olmuştur.
Bildiğiniz gibi l. Dünya Savaşında bölge gizli antlaşmalarla Fransızlara bırakılmıştı. Güneydoğu Anadolu’da yapılan Kuvay-ı Milliye Harekatı başarılı olup Fransızlar bölgeden çıkınca Ankara hükümeti ile 1921 yılında Ankara antlaşmasını yaptılar. Bu Antlaşma ile Ankara Hükümeti Fransızlarla olan mücadeleyi sona erdirirken aslında Suriye’yi de Fransızlara terk etmiş oldu. Bu açılardan Suriye ve Haleb’de başlamış olan Kuvayı Milliye direnişiyle bağlarımızı koparmış ve Fransızlarla başbaşa bırakmış olduk. Bu durum, Suriye’nin Fransız işgaline girmesine yol açtı.
Antlaşmanın 7. maddesinde Hatay ve İskenderun için özel bir statu talep edilmiştir. Antlaşma maddesi şöyledir: “İskenderun ve Antakya bölgesi için Fransa özel bir yönetim rejimi kuracak, buradaki Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her tür kolaylık gösterilecek. Türkçe resmi dil olarak kalacaktır.” 8. Madde de sınırları şöyle çizmiştir: “3. maddede sözü geçen hat şöyle çözümlenmiştir: Sınır, İskenderun Körfezi üzerinden Payas’ın güneyinden Meydan-ı Ekbez’e doğru gidecek. Oradan Suriye’ye, Karnaba ve Kilis Türkiye’ye bırakılarak Çobanbey İstasyonu’nda demiryolunu izleyecek, demiryolu Nusaybin’e kadar Türk topraklarında kalacaktır. Nusaybin ile Cezinei İbn Ömer arasındaki eski yol Türklerde kalarak Dicle’ye varacaktır. Yolda, her iki ülke de aynı hakka sahip olacaktır. Bu antlaşmanın imzalanmasını izleyen bir ay içinde her iki taraf temsilcilerinin oluşturduğu bir komisyon bu hattı saptayacaktır.”
Kâğıt üzerinde çizilen sınırla köyler ve ilçeler ortadan ikiye bölündü, aynı köyde yaşayan insanların bir kısmı bir gece zarfında “Türk”, diğer kısmı da “Arap” oluverdi. Bu insanlar yıllarca birbirlerini görmek, ziyaret etmek için büyük eziyetlere ve sıkıntılara katlanmak zorunda kaldılar.
Biz, Suriye’yi İtilaf Devletlerine teslim ederek bir anlamda Anadolu’yu kurtarmış ve zaman kazanmış olduk.
Ama Cumhuriyeti kuran kadronun Hatay’a ilgisi devam etti. Atatürk, burayı Türkiye’ye bağlamak için bölgedeki ekibiyle hep mücadele etti.
İkinici Dünya Savaşı sürecinin başlaması ve Fransa’nın artan savaş maliyeti üzerine Suriye’yi boşaltmaya karar verince Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Hatay’ın Ankara Antlaşmasına göre kendisine bırakılması için baş vurması üzerine 1938 yılında Hatay’a bağımsızlık verildi.
Devletin kuruluşu Hatay Millet Meclisi’nin 2 Eylül 1938 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Devlet başkanlığına Tayfur Sökmen, meclis başkanlığına Abdülgani Türkmen, başbakanlığa ise Abdurrahman Melek seçilmiştir. Devletin resmî dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olmuştu ancak Arapça eğitim veren okullar Arapça eğitime devam edeceklerdi. Kuruluş taslağında iç işlerinde bağımsız olarak düşünülmüş; dış ilişkiler, mali ilişkiler, gümrüklerin ve toprak bütünlüğünün Fransa ve Türkiye tarafından denetim ve güvence altına alınmasına karar verilmişti.
İskenderun Sancağı’nın 2 Eylül 1938’de bağımsızlığını ilan etmesi ile kurulmuş olan HATAY Devleti 29 Haziran 1939 günü devletin yasama organı olan 22 üyesi Türk olan 40 üyeli Hatay Devleti Millet Meclisi’nin aldığı karar gereği Türkiye’ye katılmış ve Hatay ili olmuştur.
Hatay’ın ülkemize katılması için diplomatik mücadele veren Atatürk bu katılımı görememişti.
Hatay’ın Türkiye’ye katılmasına sevinen Hataylılar, Türk askerinin Hatay’a girip ezanı yasaklamaları ile derin bir hayal kırıklığına uğradılar. Fransızlara karşı din ve namus mücadelesi yapan Hataylılar, kendi dindaş ve soydaşlarının eliyle dinleri yasaklanmış oldu.
Hatay İsmi
MÖ 1200’lü yıllarda Hatay ismine rastlanmaktadır. Amik Ovası bölgesinde Hitit Prenslikleri’nin birleşerek Hattena Krallığı oluşturmasından dolayı bölge Hatay ismini aldığı sanılmaktadır. Bu bölgeye Hatay ismini 1936 yılında Atatürk vermiştir.
Diğer bir rivayette ise, Avrupalılar Çin’in kuzeyine “Hıtay” derlerdi (Rusçada “Kitay”). “Hıtaylar” ismini taşıyan yarı göçebe Türk kabileleri 10. yüzyılda Mançurya’yı ve Çin’in kuzeyini işgal etmişler ve burasının ismi “Hıtay” kalmıştı. Atatürk “Hıtaylar”ın Anadolu’ya da gelmiş olduklarına inanıyordu. “40 asırlık Türk yurdu” saydığı Antakya’ya Hatay ismini bu yüzden vermişti.
Hatay Millet Meclisi
Hatay’ın bu tarihsel özel durumunu bildiğimden mutlaka Hatay Millet meclisini görmek istedim.
EK: ANKARA ANTLAŞMASININ MADDELERİ
Uzun pazarlıklardan sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı imzalandı.
Ankara Antlaşması’nın maddeleri şunlardır:
1- Her iki taraf bu antlaşmanın imzalanmasından sonra savaşa son vermeyi kabul edecektir.
2- Türk ve Fransız tutuklu ve savaş esirleri serbest bırakılacaktır.
3- Antlaşmanın imzalanmasını izleyen iki ay içinde sözü geçen hattın güneyine Fransız kuvvetleri ve kuzeyine Türk kuvvetleri çekilecektir.
4- Boşaltma ve işgal her iki tarafça atanacak bir komisyonca saptanacak yöntemlerle gerçekleşecektir.
5- Her iki taraf da boşaltılan bölgelerde tam bir genel af uygulayacaktır.
6- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Misak-ı Milli’de açıkça tanınan azınlıklar hukukunun çeşitli devletler ve bağlaşıkları arasındaki antlaşmalara göre aynı temelde kendisine uygulanacağını bildirir.
7- İskenderun ve Antakya bölgesi için Fransa özel bir yönetim rejimi kuracak, buradaki Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her tür kolaylık gösterilecek. Türkçe resmi dil olarak kalacaktır.
8- 3. maddede sözü geçen hat şöyle çözümlenmiştir: Sınır, İskenderun Körfezi üzerinden Payas’ın güneyinden Meydan-ı Ekbez’e doğru gidecek. Oradan Suriye’ye, Karnaba ve Kilis Türkiye’ye bırakılarak Çobanbey İstasyonu’nda demiryolunu izleyecek, demiryolu Nusaybin’e kadar Türk topraklarında kalacaktır. Nusaybin ile Cezinei İbn Ömer arasındaki eski yol Türklerde kalarak Dicle’ye varacaktır. Yolda, her iki ülke de aynı hakka sahip olacaktır. Bu antlaşmanın imzalanmasını izleyen bir ay içinde her iki taraf temsilcilerinin oluşturduğu bir komisyon bu hattı saptayacaktır.
9- Osmanlı Hanedanı kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın Türk mezarı adı ile anılan mezarın bulunduğu Caber Kalesi Türk Bayrağı altında, Türk koruyucuları gözetiminde, Türk mülkü olarak kalacaktır.
1O-Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Pozantı-Nusaybin arasındaki Bağdat Demiryolu ayrıcalığının ve Adana’daki şubelerinin haklarıyla işletme ve nakliyat-ı ticaretinin yasal hak ve yararlarıyla Fransız Hükümeti’nin seçeceği bir Fransız
grubuna verilecektir. Türkiye, Meydan-ı Ekbez’den Çobanbey’e kadar Suriye topraklarından trenle askeri ulaşım yapabilecektir. Suriye de Türk topraklarında aynı hakka sahiptir.
11- Bu anlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye-Suriye arasında bir gümrük anlaşması saptanması için karma komisyon kurulacaktır.
12- Kuveik Suyu, Halep Şehri ile kuzeyindeki Türk bölgesi arasında acil bir şekilde bölünecek, Halep, gereksinmesine göre, kendi masraflarıyla Türk toprağından, Fırat’dan su alabilecektir.
13- Yerleşik veya göçebe haktan 8. maddede saptanan hattın bu veyahutta öteki tarafındaki otlaklardan yararlanma hakkı veya emlakı veya arazisi olanlar eski haklarından yararlanabileceklerdir. Hayvanlarını veya yavrularını, araç ve
gereçlerini gümrük veya vergi vermeksizin hattın öte tarafına nakledebileceklerdir. Bunlarla ilgili vergileri, oturdukları ülkede vermek ile yükümlüdür.
Hatay Cumhuriyeti Meclisi
Hatay’a geldiğimde aklımda Hatay’ın tarihi ve bağımsızlık süreci dolaşıyordu. Bağımsızlık mücadelesi veren ve daha sonra Türkiye’ye katılma kararı veren bu meclisi ziyaret etmeliydim. Bu meclis, bence TBMM kadar önemli ve milliydi.
Kafamda böylesine önemli bir meclisin mutlaka müze veya kütüphane yapıldığı düşüncesi vardı.
Hatay’a gelip meclisi görmek istediğimi söyleyince beni bir cafe’ye getirdiler. Önce Künefe yiyeceğimiz yer sandım, önce meclisi görelim sonra künefe yeriz dedim. Tamam dediler ve arka tarafta bir salona götürdüler.
Meğer meclis binası künefeci olmuş, altlarında da bir çok dükkanlar var. Tarihi meclis salonu da boş duruyor ama künefecinin müşterilerinin tuvalet ihtiyacı için açık tutulmuş, çünkü tuvalete giden yol meclis salonundan geçiyor…
Büyük hayal kırıklığına uğradığım gibi, tarihe karşı bu hunharca yaklaşımı da kınadım.
Buradan Kültür Bakanlığına ve Hatay Belediye Başkanlığana sesleniyorum. Bu ayıbı temizleyin. Bağımsızlık mücadelesinin yapıldığı bu tarihi mekana saygısızlık yapmayın. Bu kararı alan kişilerin aziz hatırasını kirletmeyin..
Tarihimizi kapitalizme yedirmeyin.
En azından bazı yerler kalsın.
Buranın meclis salonu çocuklar için tiyatro salonunu dönüştürülebilir, diğer yerler müze ve kütüphane yapılabilir.
Ayrıca meclisin çevresi de harabe ve bakımsızdı. Sahi Belediye başkanları ne iş yapar?
Tarih katliamı mı?
Bu mu vefa?
Meclis kürsüne doğru yürüdüm. Kendimi yüzlerce milletvekiline bağımsızlık kararını okuyacak olan delege gibi gördüm. Kürsüden koltuklara baktım.. Heyecanla bağımsızlık kararını bekleyen yüzler gördüm…
Hatay’a böyle bir hakaret yakışmıyor…
Tarihe sahip çıkın
Bu meclisi bir an önce asli huviyetine tarihe ve gençlere kazandırın…
Not: Bu yazımız üzerine Hatay Meclisi işgalcilerden kurtarılıp kültür merkezi haline getirildi.
İbrahim Halil ER