Mecnun, Leylasının bulunduğu şehre gitmek için devesine atlar yola çıkar. Yolculuk gece boyu sürdüğünden uyuya kalır. Mecnunun uyuduğunu hisseden deve geldiği yöne doğru geri dönür. Çünkü devnin yavrusu evde durmaktadır ve Mecnun onu yavrusundan ayırmıştır. Mecnun gözünü açtığında bir de bakar ki hareket ettiği yerdedir.
Tekrar devenin yönünü Leylanın şehrine çevirir yola çıkar. Yine şehre yaklaştığı bir sırada uykusu gelir ve deve tekrar eve yavrusunun yanına döner.
Mecnun bakar ki böyle olmayacak.
Leylaya kavuşmak için devenin yavrusunu da yanına almalı, fakat yavru küçük o kadar yol yürüyemez,
ya da deveyi yavrusundan tamamen koparmak için yavruyu kesmeli, fakat ona da Mecnunun yüreği dayanmaz.
Bunun üzerine deveyi bırakır, kendisi yürüyerek Leylasının yanına gider…
Demek ki Leylaya kavuşmak için ya nefsini bırakmalı (deve)
Ya da dünyayı terk etmeli (yavrusu)
Bunları terk etmeden Laylaya kavuşmayı dilemek sadece hayaldir.
“Önce nefsini bırak, sonra gel”
Fakat nefsine kıyamazsa “nefs senin bineğindir, ona şefkatli davran” diye düşünürse, deve yavrusunu öldürmesi yani dünyaya olan meylini öldürmelidir. Fakat ona takat getirmek, güç getirmek zordur….
En kolayı herkesi arkasında bırakmasıdır….
Nefsini evde bırakakacak ve yola çıkacak…
“Başarı ihsan eden Alah’tır, sadece ona güvenirim” demelidir… ihe