Batı hegamonyasına karşı Çin ve Japonya yenilince arayışlara yöneldiler. Önce batıyı araştırdılar. Ama batının modeli ve yapısının kendilerine, tarihlerine ve ahlaklarına ters olduğunu görüp soğuk baktılar.
Fakat öte yanda batının saldırılarını durdurmak zorundaydılar. Ya batının kültürel/teknolojik hegamonyasını kabul edip Türklerin yaptığı gibi kendilerini inkar edip modernleceşecekledi veya yok olacaklardı.
Batı onlara bu iki seçeneği dayatmıştı. Türkler, 1000 yıllık geleneklerini ve mazilerini inkar edip teslim bayrağını çekerken bu iki kadim medeniyet direnmeyi seçti.
Yani üçüncü bir yol arayışına yöneldi. Batının kendilerine dayattığı çözümün dışında başka bir çözüme yoğunlaştı. Halbuki bu dönemde tüm islam dünyasını modernizim dalgası kaplıyordu. En aydın ve batıya tepkili olan müslümanlar bile batının teknolojisini alalım, kültürünü bırakalım modundaydı. Ama bilmedikleri şuydu. Teknoloji ve ilerleme aynı zamanda bir kültür/felsefe ve inanç ürünüydü.
Çin ve Japonya üçüncü bir yol arayışına girdi ve batının dayattığı bu kıskaçtanda kurtuldu.
Bizim bulamadığımızı bulmuşlardı ve kendi gelişmişliklerini tamamlayıp batıya kafa tutarken, biz teslim olup tüm değerlerimizi batıya verip onlarınkini almamıza rağmen taklitçi/sömürülen ve aptal durumdan kurtulamadık.
Peki bu iki medeniyetin buduğu neydi?
Japon modernleşmesindeki önemli dinamizm Şogın ahlak ve erdemliği ile Şintoizim dini değerlerin sentezlenmesi oluşturmuştur. (Bu kavramları ve bu konunun açılımı da inşallah başka bir yazımızda yazarız)
Çin işe Mao ile birlikte dışlanan ve geriliğin, uyuşukluğun simgesi olarak lanse edilen Konfiçyüs doktirinine 1979 yılında döndü. Bu inançtan bir erdem ve çalışkanlık ilkesi oluşturup modernleşme sürecini sona erdirdi.
Şimdi bize düşen de benzer yollar izlemek.
Batıyı eleştirel gözlerle inceleyip kendimizden olan değerleri güncelleyip modeller oluşturmaktır.
ÇİN – JAPON İLERLEMESİ -2
Milletlerin kalınma için kendi değerleri, tarihleri ve inançlarından bir yol bulmaları ve buradaki anlayışları sistemleştirerek kendilerine özgü bir kalkınma modeli oluşturmaları gerektiğini bu şekilde yaparlarsa kalkınma hamlesinin başarılı olacağını söyledik. Yani kalkınma ve ilerlemede tek yol ve model batı olmadığını söyledik.
Bunu biraz uçuk bulan arkadaşlarımız oldu.
Halbuki batı medeniyeti de kaynağını Protestan/kalvin ahlakından bulmuştur. Bunu ben söylemiyorum. Bizzat batının önemli bir düşünürü olan Max Waber söylüyor. Hatta kapitalist ahlak ve protestanlık ismiyle bir eserde kaleme almıştır. Yani batı da ilerlemenin yolunu kendi tarihi/değerleri ve inançlarından bulmuştur. Bize düşen de aynı şekilde davranmaktır.
İbrahim Halil ER