Bayram geldi ve çocuklar (artık yok ama) kapınızın ziline basarsa kızmayın ve onları hoşnut edin…
Zilinize basan belki yüreğindeki tüm saflığı ve temizliğini size sunan bir çocuktur.
Belki de unuttuğunuz masumiyetinizi size hatırlatmak için gelmiştir…
Belki de geçmişten gelen çocukluğunuzdur kapınızı çalan…
Belki de fakirlere et dağıtan Yasin Böri’dir gelen…
Belki de yalnızlığınızı gideren bir yoldaştır bu çocuk..
Kapınız çalınıyorsa bir şey ifade ediyorsunuz demektir….
Kızmayın, gülümseyin… hayata sevgiyle bakın… sevgiyle kalın…
Bir Anı
Ben Tüm Mahallelinin Zillerini Basardım
Ben küçükken mahallenin tüm zillerine basar kaçardım. Mahalleliden birisi artık illallah etmiş ve elinde silahla beni beklemiş. Karısı anneme söyledi “aman bizim zile basmasın herif silahla bekliyor” diye… Ben de inadına basmaya gittim… adam elinde silahla beni kovaladı. 🙂 ne adrenalin yaşamıştım… 🙂
Ek
Olayı yazdıktan sonra detaylarını hatırladım. Adam beni kovalamasın diye önceden evinin önünden adamın ayakkabısını ve bastonunu alıp sakladım. Sonra zile bastım, adam av tüfeğini kapıp kapıya gelmek istediğinde baston ve ayakkabısını bulamadı. Onların yerine başka bir şey giyince kadar ben sırra kadem basmış, köşede hınzırca gülüyordum 🙂
Mahalleden taşındığımızda herhalde mahalleli arkamdan bayram edip kurban kesmiştir… 🙂
Not
Okulda müdürlük yaptığım zamanlarda yaramaz ve haylaz çocukları kollardım. Öğretmenler disipline vermek veya cezalandırmak için getirirlerdi. Ben onları gönderir, çocuklarla sohbet ederdim. En haylaz hatta en kabadayı çocukları ikna eder gönderirdim. Yardımcım bir gün bana “hocam, sen yaramaz çocukları seviyorsun” demişti. “Evet demiştim. Ben de bir ara yaramazdım ama öğretmenler içimdeki yaşama sevnicini el birliğiyle öldürdüler ve bir daha bulamadım” demiştim…
Şerh
Şimdiki aklımla düşünüyorum, neden zillere bastım diye ve cevabını buldum. Canım sıkılıyordu. Şehre yeni gelmiştik ve hiç oynayacak arkadaşım yoktu. Oyun oynayacak kimse yoktu olanlar da aralarına almıyorlardı. Ben de kendime bir oyun bulmuştum. Ayrıca mahalleye varlığımı fark ettiriyordum, belki birisinin dikkatini çeker ve oynarım diye…
Bu nedenle çocukların en yaramaz haraketlerinde kendince bir mesaj vardır. Ya bu bir imdat çığlığıdır veya bir yardım isteğidir. Onlar kendilerine göre bir mesaj vermeye veya yardım istemeye çalışırlar… Onları anlamaya ve hatta konuşmaya çalışmak gerekir. Yıllarca kreş işlettiğim için çocuk ruhunu çok güzel yakaladığımı düşünüyorum. Öylesine ilginç durumlarına tanıklık ettim ki… örneğin çocuklar bizim yanımızda iken bir yetişkin gibi her şeyle ilgili bir yorumları olur ve bayağı da ciddi ciddi konuşurlardı. Hatta bazen bakardım bunlar gerçekten çocuk mu diye? Sonra anne veya babaları gelince birden bebekleşirlerdi. İçimden vay hınzır seni diye gülerdim. Meğer çocuklar aslında bizlere çocuk rolü yapıyorlarmış da bizim haberimiz yokmuş..
Adalet Savaşçısı
Bu adama özellikle gıcık olmamın ve her fırsatta evinin ziline basmamın nedeni KARISINI DÖVMESİYDİ. Adam, karısını hep bastonu ile döverdi ve ben bunu görmüştüm. Hatta karısı da anneme anlatırdı. Bu nedenle adamdan nefret ediyordum. Büyük olsam gider döverdim. Bir nevi karısının intikamını alıyordum. Bir keresinde de evinin önünden ayakkabısını kaçırıp yolun ortasındaki su birikintisinin içine atmıştım. Bütün bu tepkileri karısını dövmesinden dolayı yapıyordum. O zamandan beri böyle haksızlığa hiç tahammul edemezdim. Hele karısını döven erkeklerden nefret ederdim.
İbrahim Halil ER