Sistemi değiştirmek için yola çıkanlar, bir süre sonra sistemin kendisi ve yılmaz savunucusu olması gerçekten müthiş bir ironi… Bazıları, bunun sistemin çok güçlü olmasından kaynaklandığını söylese de ben tam tersini düşünüyorum. Sistemle kavga edenlerin güçsüzlüğü, zaafları ve açlığı olduğunu…
Sistem, kendisiyle mücadele edenlerin bu zaaflarını kullanarak yanına çektiği gibi bir süre sonra kendi askeri haline getirerek devşirmektedir. Çünkü sistemi değiştirmek isteyen bu kişilerin aslında asıl amaçları sistemin nimetlerine sahip olmaktı. Onlar için dava, din ve ideoloji amaca ulaşması için kullanılan birer araçtı..
Sistem aslında bizim zaaflarımızdan güçlenmektedir, yoksa onun bir gücü yok… Tıpkı köleliğin sürmesinin nedenin kölelerin bulunduğu halden memnun olması ve kölelikten kurtulduklarında nasıl yaşayacaklarını bilememeleri ve efendilerini rezzak olarak düşünmeleri gibi…
Sistem bir süre sonra kendisiyle mücadele edenleri yanına çektiği gibi, dün birlikte olduklarına karşı kullanmakta veya savunduklarına karşı mücadele ettirmektedir. Derken dünün sistem karşıtları, bugünün sistemin ta kendileri oluvermektedir.
Eski silah arkadaşlarını ise yanlış yolda olmakla ve günü anlamamakla, arkaik olmakla itham etmektedirler. Çünkü onlar aydınlanmışlardı. Hakikat şarabından içmişlerdi. Sistem onları kullanıp posalarını çıkardığında; ya kendi müridleri aracılığı ile veya dün birlikte oldukları kanalıyla onları tasfiye etmektedir.
Hatta sistem, kendisine karşı olanların ailelerine yüksek imkanlar sunarak kendisini onlar arasında meşrulaştırdığı gibi o kesimin önemli ilim adamlarının kendisine medhiyeler dizmesini de sağlar. Yoksa verilen imkanlar geldiği gibi de gider…
Bazı alimler sisteme yaranmak ve onun sunduğu imkanları kaybetmemek ve hatta şehevi bir arzu ile daha da çok imkanlara ulaşmak için sistemi yüceltme yarışına girerler. Sisteme sahip oldukça şehevi susuzlukları azalacağına daha da artmaktadır, tıpkı cehennem suyunun susuzluğu gidermeyip daha da susattığı gibi sisteme ram olmaktadırlar.
Tıpkı Fransız kralı gibi bir süre sonra “devlet benim” derken, mükemmeliyete ulaştıklarını sanırken, Menderes gibi “benim giydirdiğim bu askerler mi bana karşı çıkacak” diye düşünürken sistem tasfiye mekanizmasını çalıştırır.
Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem yere birtakım çizgiler çizdi. Sonra da çizgileri göstererek şöyle buyurdu: “Bunlar insanın istek ve arzuları, şu da onun ecelidir. İnsan hayal içinde yaşayıp giderken bir de bakar ki en yakın ölüm çizgisi karşısına gelivermiş.” (Buhârî, Rikak 4)
İbrahim Halil Er