Aslında tüm insanlarda esmaul hüsna’nın tecelliyatı bulunmaktadır. Ama insanlar, gündelik kaygı ve sorunlar (günahlar ve dünya nedeniyle) bu tecelliyattan uzaklaşmıştır. İmam-ı Rabbani’nin beyan ettiği gibi, İnsan’ın Allah ile nefsi arasında büyük perdeler vardır ve tasavvuf bu perdeleri kaldırmaya çalışır. Yani modern deyişle esmaül hüsnanın tecelliyatına mazhar olur.
İslam dininde, Allah’ın 99 isminin her birinin kendine ait sayısı var ve o sayı kadar tekrarlanarak zikir şeklinde bir ibadet olarak uygulanıyor.
Ancak “Zikirden ziyade, o isimleri nasıl yaşayabileceğimiz önemli.
Hafız, Vedud, Rahman, Veli isimleri, ne yaparsak içimizde tecelli edebilir?
Daha ziyade pratik uygulamaları açısından ele alıyorum. Mesela Rahman’ın tecelli etmesi için, psiko-hijyene dikkat etmek, yalan söylememek, dürüst olmak vs. lazım. Vedud isminin tecelli etmesi içinse yaşlılara yardım edilebilir.”
Eğer mutlu ve özgür bir insan olmak istiyorsak “Alma” yerine “Verme” haline geçmek gerekir. Yani insan düyaya birşeyler vermesi gerekir. Bu vereceği şeyi de her insan kendi çevresinde bulabilir. Buna hayırda yarış da denilebilir.
Çağımızın insanın en büyük sorunu DEPRESYON. Ama aslında depresyonun kendisi insana birşeyler anlatmak istiyor. Depresyon insana bu alandakiler sana yetmiyor, kendini aş diye bağırıyor. İnsan ise psikiyatriye giderek, ilaçlarla içindeki bu çağrıyı susturuyor. Halbuki çağrıyı dinlemeli ve onun yönlendirdiği yere yürümelidir.
İnsanın içindeki her dalgalanma bir tecelliyat olabilir, bir yönlendirme olabilir. Kişi, bu tecelliyatları ve çağrıyı ehline de danışarak olumlu yöne kanalize edebilir. İnsanın içinde binlerce nehirler vardır ve bu nehirler yataklarından çıktığında ya da taştığında sorun olur. insana düşen görev bu nehri yatağına tekrar koymasıdır.
“İbn Arabi’ye göre, Allah’ın güzel isimleri insanda tecelli etmezse, insan ‘kabz’, yani sıkıntı yaşıyor. Öyle ki, nefesini tutan bir insan gibi oluyor. Allah’ın 99 isminin tecellisini anlayınca, insanların bir çok psikolojik sıkıntısının bu isimlerden bazılarını yaşayamamasından kaynaklandığını düşündüm.”
İbrahim Halil ER