Nefs Vadisi
Derviş ile Hidayet gidecekleri yolu öğrenmek amaciyla dağın başındaki Han’a gitmek için yola koyuldular. Burada Marifet ile tanışacak ve sultan’ın hapsedildigi yeri soracaklardı.
Hidayet Derviş’e dönüp
– Derviş! Han, her ne kadar yakın gibi gözükse de önümüzde aşılması gereken sarp dağlar ve uçurumlar bulunmaktadır. Biz bu yürüyüşle günlerce yol yürürüz ve zaman kaybederiz.
– Peki ne yapalım?
– İleride Nefs vadisi var. Orada son derece güzel ve olağanüstü atlar var. Bunlar hiç kimseye ait değil. Gidip bir Nefs atına binelim ve yola daha hızlı devam edelim…
– Olur
İki yolcu, Nefs vadisine geldiler. Gerçekten de uçsuz bucaksız ve son derece güzel bir vadiydi. Vadide birbirinden enfes atlar bulunuyordu. Bazı atlar bildiğimiz atlar gibi iken, bazı atların da kanatları vardı ve uçabiliyordu. Derviş, Nefs vadisinin atlarına hayran hayran baktı. Ama bu atlar öyle kolay kolay kimseyi kabul edecek gibi görünmüyordu…
– Peki biz bu atları nasıl elde edeceğiz? Bunlar vahşi atlar
– Kolay, beni takip et…
Derviş, Hidayeti takip etti. Hidayet vadiye indi ve bir kenarda durup bekledi.
– Nefs atlarını sen seçemezsin. Onlar seni seçer. Şimdi biz burada bekleyeceğiz ve hangisi bizim nefs atımız olacak onu göreceğiz…
Biraz sonra son derece güzel ve alımlı bir at Hidayetin önüne geldi ve durdu. Hidayet onun başını okşadı, kulağına güzel sözler söyledi ve bindi. Hidayet ata binince at yıldırım gibi koşmaya başladı… Hidayet de iyi yapıştı ve atı güçlü kolları ile dizginleyip Derviş’in yanına geldi
– Nefs atı, binicisine göre hareket eder. Eğer binicisi güçlü birisiyse ona itaat eder, yok zayıfsa at onu kendi kafasına göre istediği yere götürür ve binicisi de kaybolur. Bu nedenle bindiğin ata hükmetmeyi öğren, o sana hükmetmeden… Unutma ki Nefs senin atın ve sana tabi olmak zorunda…
Konuşma bitmişti ki Derviş’in önüne de bir at geldi, ama bu at bildiğimiz atlardan değildi… Son derece güzel ve beyaz bir at olan bu at, aynı zamanda kanatlara da sahipti. Derviş’in önüne gelip başını eğdi… Derviş, atın başını okşadı… Gözlerinin derinliklerine baktı ve orada son derece büyük bir evren gördü… neredeyse gözüne girip yok olacakken Hidayetin ensesinden tutması ile kendisine geldi.
– Dikkatli ol! Nefs atının gözlerine bakma oraya hapsolursun. Nefsi sev ama onun senin bineğin olduğunu bil, daha fazlası seni kaybeder…
Derviş, Nefs atına bindi. Onun binmesi ile at birden havalandı… Dervişin nefesi kesildi… Kendisini birden göğün mavisinde görünce başı göndü. Bir an düşme tehlikesi geçirdi. Ne yapacağını şaşırdı. Bu sırada dudaklarından ister istemez Mürşidin adı döküldü. Birden mürşidi belirdi ve elindeki asası ile ata vurunca at sakinleşti. Mürşidi,
– Ey Derviş! Daha nefsini dizginlemeyi tam öğrenemedin sanırım. “Ya eyyuhel nefsulmutmainne” duasını oku… Unutma ki nefs, senin bineğindir. Sen ona nasıl hükmedersen o da sana öyle uyar. Onun iradesi sensin. Sağlam ve güçlü iradeli elinin altında sana itaat eder”
Derviş, Mürşidin söylediğini yaptı ve at sakinleşip yere indi. Bütün bunları endişe ile takip eden Hidayet onun yere inişi ile rahat bir nefes aldı.
– Bir an senin Nefsi dizginleyemeyeceğini ve kaybolacağını düşünüp korktum. dedi…
– Belki kaybolabilirdim ama Mürşidi kamilin himmeti beni nefsin elinden kurtardı diyebildi…
– Eğer nefsini dizginleyemeseydin seni veyl vadisine götürürdü. Orada kaybolmuş ve hüsrana uğramış bir ruh olurdun.
– Demek ki yola mürşitsiz çıkılamazmış.
İki yolcu şimdi at sahibi olmuş ve hana giden yola koyulmuşlardı. Artık atları vardı ve yol çabuk bitecekti.
İbrahim halil Er
Devam edecek..