Günümüz eğitim sistemi çocuklarımıza bir gelecek sunmuyor. Ayrıca, onları ileride yaşayacakları sorunlara yani hayata da hazırlamıyor.
İnsanlar eğitimi diploma için yaparken, aileler de çocuklarını güvenle teslim edecekleri bir yer olarak görüyorlar. Çoğunlukla aileler yazın çocuklarıyla ne yapacaklarını şaşırmışken, okulların açılması ile rahat nefes almaktadırlar. Anneler, doya doya gezebilmektedir. Hatta özel okulların en önemli tercih sebebinin eğitimin gün boyu olmasıdır. Özellikle çalışan ebeveynler için bu büyük bir imkan demektir.
Yani günümüzde eğitim, ilim verme misyonunu kaybetmiş bir dadılık durumuna düşmüştür.
Gençler, okullarda öğrendikleri bilgileri unuttukları gibi bu bilgilerin hayatla olan bağını da görmemektedirler. Zaten eğitimde öyle bir mantık da yoktur. Verilen eğitim, anlattığımız bilgileri sınava kadar ezberle, sonra istersen unut mantığı üzerine kurulduğundan kimsenin öğrenmek ve öğretmek gibi bir misyonu da yoktur. Zaten eğitimciler de verilen bilgilerin ne kadar içinin boş olduğunun farkındadırlar.
Bu farkındalık, sınıf hakimiyetine de yansımış durumdadır. Ders boyu sürekli konuşan bir sınıfa bir şeyler anlatmaya çalışan öğretmen manzarası okullarımızın olmazsa olmaz unsuru haline gelmiştir.
Eğitimin bir amacı olmadığından bu kadar yıl (12 yıl) eğitim verilmesine rağmen piyasada bu kadar cahil insanın olması nasıl boşuna masraf edildiğini de göstermektedir. Bu ülkenin tüm kaynakları böylesine anlamsız bir hobiye harcanması israf değil midir?
Sorun aslında insanlarımızın “oku” ayetinin künhüne vakıf olmamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü biz oku kelimesini diploma elde etme, yani bir meslek elde etme olarak anladık. “Oku” emrine muhatap olan gençlerimize hayatı, kainatı ve bizzat kendisini okumayı öğretmedik.
oku emrine muhatap olan gençlerimize kainatın kitabı Kur’an’ı okumadığımız gibi eğitim sistemimizden de çıkardık. Kur’an’sız bir eğitimin bizi götüreceği nihai nokta cehalettir. Belki iyi teknokratlar yetiştirebiliriz. Ama sonuçta hayata anlamlı bakmayan ve hatta hayatta bir amacı olmayan gençler yetiştirmiş oluyoruz.
12 yıl eğitim verip insanlarımızı yetiştirmeye çalışıp zamanlarını çalacağımıza onlara Kur’an merkezli bir hayatı anlama eğitim vermiş olsaydık, bugün geldiğimiz nokta farklı olurdu.
Eğitim sistemimizde aslında eğitim değil sadece öğretim yapılmaya çalışılmaktadır. Onu da becerememekteyiz. Eğitim sistemimizde eğitim ve terbiye olması gerekirken, maalesef terbiyeyi eğitimden dışladık. Bu da enaniyeti yüksek, hiçbir şeyle tatmin olmayan, nefsi emmaresine köle olan, gelecek projesi olmayan doyumsuz bir gençlik yetiştirmiş oldu.
Osmanlı sisteminde bile medreselerin yanında dergahlar bulunurdu. Medrese ilim verirken, dergah terbiye ve sosyal hayat verirdi. Medrese eğitimini dergah ile tamamlamayan alimler hep eksik olurdu. Günümüzde dergahların eksikliğini batıdan ülkemize yayılan kişisel gelişim seminerleri doldurmaya çalışmaktadır. Halbuki bu eğitim sisteminin daha fazlası bizim dergahlarımızda mevcuttu. Neden kendi köklerimizi unuttuk? sahiplenmiyoruz.
Eğitim sistemimiz, sadece diplomalı cahiller yetiştirmektedir. Okutulan hiçbir bilgi hatırlanmamaktadır. O halde bu kada yıl eğitim vermenin mantığı nedir?
Gençlerin bu süreçlerini daha faydalı ve hayatına anlam katacak bir eğitim verilemez miydi? Meslek öğretilemez miydi? Terbiye verilemez miydi? Kişisel gelişimleri sağlanamaz mıydı?
İbrahim Halil ER