Lise eğitiminden itibaren öğrencileri sınıflandırsak mesleki okullara yönlendirsek, üniversite sınavlarında sıfır çeken öğrenci sayımız düşecek ve bu da sınava giren öğrencilerin daha yüksek soru çözme durumunu ortaya çıkaracağı ve hatta sınava girenlerin çoğu üniversite kazanacağı için istitistikel açıdan başarılı olmuş olacağız.
bazı ülkelerin eğitimde başarılı gibi gözükmesinin nedeni öğrencide seçici olmaları ve ilim isteyen okullara herkesi almamalarıdır. Bizim burada eksiğimiz var. mesleki okulları cazip hale getirip niteliksiz ama mesleğe yatkın olanları oraya yönlendirdiğimizde istatistik başarımız da yükselecektir. o niteliksiz kişiler başarı oranımızı düşürdüğünden başarsız bir eğitim verdiğimiz düşünülmektedir.
bütün dünyada ilim belli bir azınlık kitlenin yaptığı iştir. Bu yola talip olanı iyi seçerler, bizim gibi kolaylaştırmaz, bunun kapısına varmadan elenirler. Yani sistem yukarı çıktıkça eler ve sonunda tepeye iyice elenmiş, ilim yapma istidadına sahip insanlar bundan yararlanır. Biz de ise ilkokula başlayan herke, üniversite kapısında bekler ve üniversite bir iş kapısı olarak ya da kariyer basamağı olarak görülür. biz bu anlayışı değiştirdiğimizde mevcut sistemi rehabilite ettiğimizde sorun çözülmüş olur.
üniversiteler kendi içinde kategorizelenir. ilmiye, seyfiye ve kalemiye diye ayrıştırılır. Yani ülkeyi yeni hedeflere taşıyacak ilim adamlarının (mühendis, sosyal bilimci vb) bölümler, ülkenin ihtiyaç duyduğu teknik ve mesleki sınıfı yetiştiren okullar, bürokrat ve siyasetçi yetiştiren okullar ile askeri okullar şeklinde kategorizelendirilir. Sanatçı ve sporcu için özel yetenek aranır, sınav veya bunun gibi kriterlere bakılmaz.
üniversiteyi böyle kategorizelendirdiğimizde ilim yapacak insanlarla özel ilgilenilir ve onların geliştirilmesi için üst eğitim verilir. Biz de bu anlamda bir karar mekanizması yok. Stratejik planlama yok. Eğitim bürokrasisi var olan çarkı çevirirken, siyasetçi de populist yaklaşarak sorun istemez.
İbrahim Halil ER