Eğitim camiamızının ve yöneticilerimizin bütün bu sorunları masaya yatırıp çözüm önerileri çıkarmaları ve konuyla ilgili raporlar almaları gerekirken her şey çok iyiymiş gibi hiçbir sorunu düşünmemeleri ve çözüm üretmemeleri asıl büyük sorundur. Belki de asıl sorun yukarda anlattığım değil, eğitimi dert edinen bir beyin tabakasının olmaması ve hatta bir plan ve programdan yoksun olmamızdır.
Yukardaki sorunlar tabi ki çözülmesi gereken acil sorunlarımız ama ben geçenlerde intihar eden Saadet Öğretmen ekseninde ücretli öğretmenler sorununa değinmek istiyorum. Aslında bu konuda yazdığım ikinci yazı olacak ve maalesef aradan geçen yıllara rağmen sorunla ilgili herhangi ciddi bir çalışma yapılamadı.
Eğitim sistemimizin 12 yıllık zorunlu hale geçişle birlikte öğretmen açığı yaşandı. Devlet bu açığı ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalıştı. Buraya kadar her şey normal… Fakat ücretli öğretmenlik her ne kadar bir sorun çözme yolu olarak ortaya çıkmış olsa da peşinden kendine ait başka sorunlar ortaya çıkardı. Bu sorunları kısaca şöyle özetleyebiliriz.
1. Ücret Adaletsizliği: Ücretli öğretmenlerin sadece girdikleri ders kadar ücret ödenmesi ve bu rakamın da oldukça düşük olması. Halbuki ders saat ücretleri kadrolu öğretmenlere göre düzenlenmiştir. Kadrolu öğretmenlerin gireceği ek derse göre verilen ücretler, ücretli öğretmen için düzenlenmesi adaletsizlik. Bunun yerine ücretli öğretmenler için farklı bir ders saat ücreti düzenlenebilir. Böylece 20 saat derse giren bir ücretli öğretmenle 20 saat derse giren bir kadrolu öğretmen arasındaki uçurum azaltılmış olur.
2. Özlük Hakları: Ücretli öğretmenlerin hiçbir özlük hakkı bulunmamaktadır. Onların çalışması tamamen müdürlerin yani idari amirlerin tasarrufunda kalmıştır. Hastalandıklarında işe gitmedikleri vakit ücretleri kesilmektedir. Resmi tatil günlerinde kadrolu öğretmen ücretini alırken, ücretli öğretmen bundan mahrum kalmaktadır. Ücretli öğretmen, işi çıktığında izin aldığında ücreti kesilmekte, yazın çalışmadığı dönemde ücret alamamaktadır. Yani ücretli öğretmen olarak aile geçindiren birisi ancak yılın 8 ayı çalışacağı gibi aldığı ücret asgari ücretin de altında bulunmaktadır. Örneğin haftada 30 saat derse giren bir ücretli öğretmen 2 bin lira alırken aynı saatte derse giren bir kadrolu öğretmen 4600 lira almaktadır. Ayrıca kadrolu öğretmenler 120 lira haftalık nöbet ücreti alırken, ücretli öğretmenler bu nöbeti bedava yerine getirmektedir. Bunun gibi okullarda açılan destekleme kurslarında kadrolu öğretmen ders saat ücreti iki ile çarpılırken, ücretli öğretmenlerde bu şekilde olmamaktadır.
3. İş Garantisi: Ücretli öğretmenin işinin bir garantisi bulunmamaktadır. Sömestr tatilinde bile iş çıkışı verilir ve tekrar giriş için başvuruda bulunması gerekir. Dönem sonunda da iş çıkışı verilir, tekrar işe başlaması için başvuruda bulunmaktadır. Tabi ki bu süreçler yıpratıcı olduğu gibi işe alınamama gibi bir riski de barındırmakta, amirlerinin onun hakkındaki yorumları önem kazanmaktadır. Sömert ve yaz tatili döneminde ücretli öğretmenin çıkışı verildiğinden sigortası da yatırılmamakta ve bu süre esnasında hastalandığında gerekli desteği alamamaktadır.
4. İş Yerinde Baskı ve Mobing: Normal şartlarda eğitim camiasındanki idarecilerin ücretli öğretmene normal kadrolu öğretmen gibi davranmaları gerekir. Çünkü o öğretmen de kadrolu öğretmenin okuduğu okulu okumuştur, fakat pratikte öyle olmamaktadır. Okul idarecileri kadrolu öğretmenlere söz geçiremediklerinden tüm angarya işleri ücretli öğretmenlere yıkmakta, okul etkinlikleri, duvar süslemeleri ve her türlü organizasyonu onlara yaptırmaktadırlar. Bir ücretli öğretmen, dersi bittiği halde okulun idari işlerine yardımcı olurken, ondan çok daha fazla ücret alan bir kadrolu öğretmen evine gitmektedir. Ücretli öğretmen, idarenin kendisinden istediği işleri yapmadığı zaman işinden olacağını bilerek her türlü teklife boyun bükmektedir. Aynı zamanda velilerin şikayet durumunda da hemen kapının önüne konulabilmektedir.
5. İşyeri Huzursuzluğu: Ücretli öğretmenler geçici bir çözüm olarak düşünüldüğünden veliler ve öğrenciler de onlarla çalışmak istememekte, ilkokullarda da veliler çocuklarına ücretli öğretmenlerin ders vermelerini istenmemektedir. Çünkü bu öğretmenlerin geçici olduğu veya deneyimsiz olduğunu intibası bulunmaktadır. Bütün bu baskılar zaten az ücret alan öğretmenleri daha da bunalıma sürüklemektedir. Saadet Öğretmen olayında görüldüğü gibi zayıf öğretmenlerin psikolojik sorunlar yaşamasına yol açmaktadır.
6. Sendikal Haklar: Maalesef ücretli öğretmenlerin sendikal hakları da bulunmamaktadır. Türkiye’deki eğitim sendikaları Milli Eğitim mensubu kadrolu öğretmenlerin dışındaki ücretli öğretmenler, özel okul veya kursların öğretmenlerini yok saymakta ve onları üye almadığı gibi sorunlarıyla da ilgilenmemektedir. Bu da anayasamızda güvence altına alınmış olan emekçilerin sendikal haklarının gasp edildiğini ve bu sendikaların da gerçek sendikacılık yerine sarı sendikacılığı tercih ettiğini göstermektedir. Acilen ücretli öğretmenlerin ve özel kurumların öğretmenlerinin sendikal hakları elde etmesini sağlayacak yasal düzenleme yapılmalıdır.
Yukarda anlattığım tablo, ücretli öğretmenlerin bana anlattığı tablo olup, durum bundan daha da vahim boyutlardadır. Bir nevi eğitim sistemimizin köleleri konumunda bulunmaktadır ücretli öğretmenler. Birçok haksızlığa maruz kalan ücretli öğretmenler, haklarını arayacakları bir yer olmadığı gibi, zaten bir talep durumunda bir sonraki sözleşme yenilenmemektedir. Geleceğimizi teslim ettiğimiz bu öğretmenler, kendi haklarını bile savunamazken, çocuklarımıza nasıl özgür bireyler olacaklarını ve haklarını savunmayı öğretebilirler.
Peki bu sistem nasıl ıslah edilebilir?
Tabi ki her sistem gibi sorunu doğru tespit edip ıslah edebilme kapasitesine sahibiz. Sağlıklı bir eğitim sistemi için ücretli öğretmenlik sistemi yeniden elden geçirilmelidir. Bu konuda benim çözüm önerim ana başlıklar halinde şu şekildedir:
1. Ücretli Öğretmenleri Kadroya Almak: Her yıl Milli Eğitim, binlerce öğretmen alımı gerçekleştirmektedir. Bu öğretmen alımlarında öncelik ücretli öğretmenlere verilebilir. Bu sayede gerçekten deneyimli ve tecrübeli öğretmenlerimizi değerlendirmiş olacağız. Yıllarca ücretli öğretmenlik yapan ve ciddi deneyime sahip olan öğretmenler dururken hiçbir deneyimi olmayanları almak öncelikle mevcut insan malzememizi heba etmek demektir. Örneğin üç eğitim yılı ücretli öğretmenlik yapmış olanlar KPSS şartı aranmaksızın kadroya geçişte öncelikli hale getirilebilir.
2. Öğretmen Alımlarına Yeni Düzenleme: Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen alımları yaparken iki yıl ücretli ve daha sonra ihtiyaç durumunda kadroya geçiş şeklinde bir yol izleyebilir. Bu iki yıllık süreçte öğretmen adayları da yetişmiş olur. Ayrıca ücretli öğretmenlerle en az üç yıllık sözleşme yapılmalıdır. Üç yıl sonra karşılıklı onay durumunda sözleşme yenilenmelidir. Bu durum, ücretli öğretmenlerin sosyal haklarının güvence altına alınmasını da sağlamış olacaktır.
3. Özlük Hakları: Ücretli Öğretmenlik kategorisi bir ihtiyaca binaen oluşturulmuştur. Bu ihtiyaç ise okulların öğretmen ihtiyacını karşılama ve derslerin boş geçmesini önlemek içindir. Bu açılardan güzel bir yöntem. Fakat alınan bu kişilerin özlük haklarının geliştirilmesi ve maaşlarının iyileştirilmesi gerekir. Bunun için 12 ay üzerinden ücretlerinin ve sigortalarının yatırılması, derslerin olmadığı tatil döneminde asgari ücret üzerinden ücretlerinin ödenmesi, ders saat ücretlerinin kadrolu öğretmenlerinin ek ders saat ücreti üzerinden değil, ücretli öğretmenler ders saat ücreti üzerinden verilmesi gerekir. Ücretli öğretmenler de diğer öğretmenlerin yararlandığı sosyal haklardan ve öğretmen kimliğinden yararlanmalıdır. Yani, öğretmen evlerinden ve kadrolu öğretmenlerin yararlandığı tüm haklardan yararlanmalıdır. Onlara ücretli olarak yıllık izin, mazeret izni, hastalık izni ve öğretmen katkı payı gibi verilmelidir.
Görüldüğü gibi ücretli öğretmenler konusu Eğitim sistemimizin kanayan bir yarasıdır. Sorunlar yukarda belirttiğim gibidir. Bu sorunlara çözüm önerilerim de işin mağduru olan öğretmenlerin talepleridir. Saadet Öğretmen dramlarının yaşanmaması için ücretli öğretmenlerimizin sorunlarının bir an önce çözülmesi gerekir. Unutmayın ki “İnsanı yaşat, devlet yaşasın” düsturu bizim devlet sistemimizin temelidir. Öncelik insanadır.
İbrahim Halil ER
https://www.milligazete.com.tr/makale/3386588/ibrahim-halil-er/ucretli-ogretmenlerin-drami