Sünnet: Arapça bir kelime olup; “yol, birinin devamlı gittiği yol, âdet, gidişat, hayat tarzı” gibi anlamlara gelmektedir. Terim anlamı olarak ta “sünnet”, Peygamberimiz (s.a.s)’in söz, fiil ve takrirlerini ifade eder.
Kur’an, farzı, vâcibi tayin etme, helâli, haramı belirleme açısından Allah’ın hükmü ile Rasûlünün hükmünü, iki temel esas kabul etmiştir. “Aralarında hüküm vermesi için Allah ve Rasûlüne davet edildiklerinde, “işittik ve itaat ettik” demek, sadece müminlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nûr, 24/51.)
Nitekim Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, mü’minlere Hz. Peygamber (s.a.s)’i örnek gösteriyor ve şöyle buyuruyor: “Allah’ı ve ahiret gününü arzulayan ve Allah’ı çokça zikreden siz mü’minler için Allah’ın Resulünde pek güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21.)
Yüce Allah buyuruyor ki: “Resul size neyi verdi ise, onu alın! Neden men etti ise ondan da sakının.” (Haşr, 59/7.) Zaten O’nun sözleri ve hareketleri kendi, heva ve hevesinin eseri değildir. Yüce Mevlâ’nın vahyi ve ilhamının mahsulüdür. (Necm, 53/3-4.)
Ayrıca Kur’an’da, Hz. Peygamber’e itaati emreden ve ona itaat etmenin Allah’a itaat etmek demek olduğunu açıklayan çok sayıda ayet vardır. (Bkz. Al-i İmran, 3/31; Nisa, 4/59; Nisâ, 4/65; Nisa, 4/80; Ahzab, 33/36.)
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) de, “size emrettiklerimi yerine getirin, yasaklarımı da gücünüz yettiğince terk edin.” buyurmuştur. (Müslim, 412, İbn Mâce, Mukaddime, 1.)
Ehl-i Sünnetin Temel İnanç Esasları
• Ehl-i sünnete göre dinin temel iki kaynağı vardır. Birincisi Kur’an-ı Kerim, ikincisi ise Hz. Peygamber’in sünnetidir..
• İman ve amel birbiriyle sıkı bir ilişki içerisindedir. Ancak ameller imana dâhil değildir.
• Bütün inananlar kardeştirler. Ehl-i kıbleyi tekfir etmek kesinlikle caiz değildir.
• Ehl-i kıble olmasına rağmen, büyük günah işleyenler, imandan çıkmazlar fakat günahkârdırlar. Ancak işledikleri günahlardan tövbe etmeleri farzdır.
• Allah katında insanlar ancak takvayla üstünlük sağlarlar.
• İman edilecek hususlar açısından iman artıp eksilmez. Ancak kalplerdeki iman nuru, Allah sevgisi, kulluk şuuru ve ibadet zevki, kulun haline, edebine ve niyetine göre artar ve eksilir. Sürekli işlenen günahlar kalbi öldürür, imanı zayıflatır ve ibadet neşesini yok eder.
• Bütün müminler Allah’ın dostudur. Ancak müminlerden muttaki olanlar, takvada üstün olanlar Allah’ın veli kullarıdır. Allah dostlarından ve veli kullardan sadır olan kerametler haktır. Fakat velilik için keramet şart ve lazım değildir.
• Ehl-i sünnet, sevdiğini Allah için sever, buğz ettiğine de Allah için buğz eder. Nefsi için kimseye düşman olmaz.
• Ehl-i sünnet, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.s) Efendimizi hayatında örnek edinir. Bunun için bir Müslüman, hiçbir halde hiçbir kimseye zulüm yapamaz. Müslümanın temel ahlâkı, kusurları affetmek, insanları güzel öğüt ve ikna yoluyla hayra davet etmek, doğruyu yaşayarak göstermek ve herkese iyiliği emretmek ve kötülüklerden de sakındırmaktır.
• Ehl-i Sünnete göre, ahirette peygamberlerin ve Allahu Teâlâ’nın izin verdiği salihlerin şefaati haktır. Allahu Teâlâ ahirette müminlere cemalini gösterecektir.
• Eh-i Sünnete göre, Cennet ve cehennem ebedidir. Kalbinde zerre kadar iman ve Allah sevgisi ile ilâhî huzura gelenler, günahları yüzünden cehenneme girseler de, orada ebedî olarak kalmayacaklardır.
EHLİ BİDAT NEDİR?
Ehli Sünnet dışında olan tüm fırka ve mezheplere ehli bidat, ehli kıble veya ehli heva denir.
EHLİ SÜNNET DIŞINDAKİ MEZHEPLER TEKFİR EDİLİR Mİ?
Ehli sünnet kesinlikle tekfire karşıdır. Ehli bidat veya ehli kıble tekfir edilmez.
BİZİM MEZHEPLERİN HIRİSTİYAN MEZHEPLERDEN FARKI NE?
İslam mezheplerinin Hristiyan mezheplerinden farkı, bizde mezhep imamlarının veya müçtehidlerinin bir şeyi helal veya haram etme yetkisi yoktur. Kimseyi cennete koyma veya çıkarma yetkisi yoktur. Ruhban sınıfı yani din adamı sınıfı yoktur. Âlimler, yani dini konularda uzmanlar vardır ve sadece mevcut naslardan (kitap-sünnet) dayanarak hüküm çıkartırlar. Kendi kafalarından hüküm koyamazlar.
MEZHEP İMAMLARI DİLEDİKLERİ HÜKÜMLERİ İPTAL ETMİŞLER MİDİR?
Mezhep düşmanlarının mezheplere yönelik en büyük eleştirisi mezhep imamlarının diledikleri hükümleri iptal ettikleri şeklinde olmuştur. Bu mezhepleri bilmemek anlamına gelir. Çünkü mezheplerin böyle bir yetkileri olmadığı gibi Peygamberden başka hiçbir kulun hüküm koyma veya iptal etme yetkisi bulunmamaktadır. Görünüşte mezheplere göre helal veya haram olan konular, mezhep imamlarının kendi kafalarından oluşturdukları şeyler olmayıp, naslara dayanmaktadır.
Bir mezhebin helal dediği, başka mezhebin haram demesi de kendi kafalarından olmamış olup bu konuda gelen çeşitli nakillerin çelişmesi veya bir mezhep imamının sahih kabul ettiği bir rivayete dayanarak haram sayarken, diğer mezhep imamının bu rivayeti sahih kabul etmemesi üzerine helal sayması gibidir. Buna çekirge yenilmesi, deniz ürünlerinin durumu gibi…
Her mezhebin naslardan hüküm çıkarma yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntem ve usüle göre karar vermektedirler. Hiçbir mezhep veya müçtehid bir hükmü iptal etmemiştir. Bazı hükümler nesh edildiği için bu şekilde anlaşılabilmektedir.