- Bu konu 2 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 6 ay 3 hafta önce İbrahim Halil ER tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
16 Nisan 2024: 08:57 #3201İbrahim Halil ERAnahtar yönetici
YUNAN MUCİZESİ EFSANESİ
Kabul edilmelidir ki sanki dünya, (Yunan felsefesi doğuncaya kadar) …derin bir karanlık içerisindeymiş gibi, hikmetlerini veya felsefi bilgilerini yok sayarak, söz konusu doğum merkezlerini, Yunan mucizesi diyerek içlerinden birini öne çıkararak kutsamak kadar hatalı bir tutum olamaz. (Ahmet Cevizci-Felsefe Tarihi) ihe19 Nisan 2024: 12:19 #3614İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiAtilla İlhan’dan Tarih ve Dil İle İlgili Bir Hatıra
Attila İlhan Paris’te Türkolog Prof. Carlieri ziyaretindeki bir hatırasını şöyle dile getiriyor:
Üniversite öğrencisi Fransızlarla “takıştık”. Kral 1. François ‘nın, uğradığı Cermen yenilgisinden sonra, Kanûni Sultan Süleyman ‘dan yardım istediğine inanmıyorlar. Marsilya ‘ya iki kalyon gönderdiğine filan! Hele Padişahın, krala yazdığı mektubu, aklımda kaldığı kadarıyla, nakledince, küplere bindiler o zaman.
“- Bir Türkolog bulun da, yüzleşelim!” dedim.
İşte Prof. Carlier , buldukları Türkolog… Sâkin, kendi hâlinde bir zat! Beni kibarca karşıladı, düzgün Türkçesiyle “safa geldiniz” dedi. Olayı, Türkçe olarak benden dinledi, gülümsedi. öğrencilere dönüp:
“- Demek inanmıyorsunuz? Bu tarihi bir gerçektir” dedi.
Hayır inanmıyorlardı, o kadar ki, adamcağız kütüphaneden, ciltli kocaman bir kitap çıkarıp göstermek zorunda kaldı. Orada üstelik, padişahın mektubunun, sûreti de var. Hani adama,”Ben ki…” diye başlayıp, bilinmez kaç unvanını sıraladıktan sonra;
”-Sen ki Françeska eyâletinin beyi François’ın!” dediği!
…
Ben, tam çıkacağım, kolumdan tutuyor. Eğilip, sır söyler gibi, alçak bir sesle:
”- Delikanlı, Türkçeye ne yaptınız?” diye soruyor. Dilimin döndüğünce ona, “Dil Devrimi’ ni izâha çalışıyorum, Türkçenin Arapça ve Acemce’nin istilâsına uğradığını, vs.. vs.. vs…”
Meğerse neymiş?..
Beni mütebessim dinlemişti. Susunca, aynı fısıltıya yakın sesle, o söze başladı. Bilmediğim, o zamana kadar işitmediğim şeyler söylüyor:
”Ümmet toplumlarında dil – dolayısıyla kültür- dine göre değişirmiş. Onca böyle büyük üç adet ümmet toplumu ve sentezi var; birisi, Batı/Hıristiyan toplumu, ikincisi Doğu/Müslüman toplumu; üçüncüsü, daha doğudaki, semavi olmayan dinler topluluğu! Ümmet toplumunda, başat dil, dinin kendini ifâde ettiği dil: Batı’da bu, Yunanca/ Latince olarak görünüyor; Osmanlı’da, Arapça/Farsça olması, son derece normal; zira Müslümanlığın ümmet dili, bu iki dil…”
“Batı ülkeleri, Fransa, İtalya ve İspanya, nasıl millet diline geçerken, Yunanca/Latince kökenli birçok kelime, hatta kuralı aldılar kullandılarsa; Türkler de, Selçuklu/Osmanlı ümmet sentezinden, millet sentezine geçerken, dillerinde elbette Farsça/Arapça kelimeler bulunacaktır; ve bunda yadırganacak şey yok; ya da asıl yadırganması gereken, “özleştirme”adı altında dilin budanıp kuşa çevrilmesi: Zira böyle yetiştirilen genç kuşakların, ecdadın dilini anlaması imkânsızdır. Bu da, kendi kurdukları (Selçuklu/Osmanlı) medeniyet sentezinden kopmalarına, boşlukta kalmalarına yol açar!..”
Hayret -biraz da dehşetle- dinliyordum; elimde olmaksızın, belki de onu “madara etmek” maksadıyla, sözünü keserek sordum:
”-Peki, şimdi siz Fransızca’daki Yunan/Latin kökenli kelimeleri atsanız, ne olur?” Cevabı unutulur gibi değildir:
”-Atamayız, çünkü geriye kalsa kalsa, yüz, bilemedin iki yüz kelime kalır. O da konuşmaya yetmez.”
Dönem, Cumhurbaşkanlığı sanat danışmanı Nurullah Bey ‘in (Ataç) ‘alenen ve resmen’;
“- Yunanca ve Latinceye geçmeliyiz, onlar gibi olmalıyız, onlara benzemeliyiz!” dediği dönem. Bunu söylediğim zaman, Prof. Carlier’den aldığım cevabı, tahmin edebilirsiniz:
“ – Biz bunu sömürgelerde uyguladık. Kimliklerini, kişiliklerini yitirdiler!”30 Nisan 2024: 20:02 #3976İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiAyasofya’daki Mozaikler
Ayasofya, bilindiği gibi kilise olarak inşa edildi ve burada hristiyanlık simgelerini ifade eden mozaikler bulunmaktadır.
İstanbul alınıp burası camiye dönüştürüldüğünde ne hikmetse bu mozaikler sökülüp başka bir yerde sergilenmesi yerine üzerine ince bir sıva ile kapatılıp gizlendi. Sanki, ileride burası hristiyanların eline geçtiğinde onların dini mirasını korumak için yapılmış gibiydi…
Bu, dönemin siyasilerine yakışmayan bir tavırdır.
Belki de dönemin Hristiyan dünyasının tepkisini çekmek istemedikleri için de olabilir. Ya da yeni bir haçlı seferine meydan vermemek için. Bilindiği gibi meşhur 1096 haçlı seferlerinin tetikleyen neden Mısır Fatimi halifesinin buradaki kiliseleri yıkması ile başlamıştı.
Sebebi ne olursa olsun aynı yanlış yine tekrarlandı.
Mozaikler yine gizlendi..
Bunun yerine Ayasofya’daki mozaikler tahrip edilmeden sökülüp yan tarafta veya başka bir tarihi mekanda oluşturulacak Ayasofya müzesine konulamaz mıydı?
Ya da ülkemizde bolca bulunan kiliselerin süslenmesinde kullanılamaz mıydı? Böylece hrisitayanlar da buraları gezerek hasret giderebilir, müzeye giriş bileti alabilirdi…Not
Bugünkü haberlerde benim önerim dogrultusunda ayasofya yakınındaki tapu kadastro binasını ayasofya müzesine dönüştürüleceği belirtildi.ihe -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.