Gençliğimin ilk yıllarından beri, hakîkatleri kavramaya çok arzûlu olmam,
yaratılışımdan gelen bir âdetimdir. Bu benim elimde değildir. Allahü
teâlânın bana ihsân etdiği bir hâldir. Bu sâyede, i’tikâdda taklîdden kurtuldum.
Çocukluğumda örf ve âdete dayanan akîdeden sıyrıldım. Çünki,
hıristiyan çocuklarının hıristiyan, yehûdî çocuklarının yehûdî, müslimân
çocuklarının da müslimân olduğunu gördüm. Resûlullah “sallallahü aleyhi
ve sellem” bir hadîs-i şerîfde, (Bütün çocuklar müslimânlığa uygun
ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları hı-
ristiyan, yehûdî ve mecûsî yapar) buyurdu.
Asl yaratılışın hakîkatını ve anneyi, babayı, hocayı taklîd etmekle elde
edilen akîdelerin, inançların esâsını araşdırmayı istedim. Bu taklîd ile
inanmanın başlangıcı telkîn ile idi. Telkîn ile başlayan bu taklîdleri birbirinden
ayırmak için, içime bir arzû düşdü. Hâlbuki bunların hangisinin hak,
hangisinin bâtıl olduğu husûsunda ihtilâşar vardı. Bunu nasıl yapabilirim
diye düşündüm. Dedim ki, benim asl arzûm, işlerin hakîkatini bilmekdir.
O hâlde, önce ilmin hakîkatini bilmem lâzımdır. Öyleyse ilmin hakîkati nedir?
Nihâyet ilmin hakîkati bana şöyle zâhir oldu. Yakîni sağlayan ilm öyle
bir ilmdir ki, onunla bilinen şeyler açıkca anlaşılır. Aslâ şübhe kalmaz.
O ilmde yanlışlık ve hatâ bulunmaz. Kalb böyle bir ihtimâle imkân bulamaz.
Hatâdan emîn olmak için, ilm öyle kuvvetli olmalıdır ki, birisi bu ilmin
bâtıl olduğunu iddi’â etse, da’vâsının doğruluğunu isbât için taşı altı
n, değneği yılan hâline getirse, bu durum o ilme sâhib olan kimseyi aslâ
şübheye düşürmez. Ben on sayısının üç sayısından büyük olduğunu
bildiğim hâlde, birisi üç sayısı on sayısından büyükdür. Bu sözüme inanman
için, değneği yılan hâline getireceğim dese, bunu yapsa, ben de görsem,
bu sebeble bilgimde bir şübhe meydâna gelmez. Ancak o kimsenin
bu işi nasıl yapdığına şaşarım.
Dahâ sonra anladım ki, bu şeklde kesin olarak bilmediğim ilme güvenilmez.
Şek ve şübhe bulunan ilm, kesin ilm (ilm-i yakîn) değildir.
Kaynak: El-Munkizu MineddelaleFELSEFE VE MANTIKLA İLGİLİ BU KADAR ÇALIŞMA YAPAN KİŞİ Mİ İSLAMDA AKLI VE İLERLEMEYİ DURDURMUŞ.
EK
Gazali’den önce sünni kelamında mantık ve felsefeye fazla yer verilmezken gazali sayesinde sünni kelamı felsefe ve mantığı kullanmaya başladığı gibi, Aristo mantığı medreselerde onun sayesinde ders olarak okutuldu.
İbrahim Halil ER