Ülkemiz son yıllarda yoğun bir göçmen sorunu ile karşı karşıya kaldı. Özellikle konumu itibariyle Avrupa ve Asya arasında köprü olması, Avrupa’ya gitmek isteyenlerin buraya gelmesi, Avrupa’nın da sınırlarını son derece iyi koruyarak göçmenleri almamaları ülkemizi bir göçmen deposu haline getirdi. Bir anlamda Avrupa’nın serhat sınırı olduk…
Başka açılardan da düşünürsek ülkemizin diğer Asya ülkelerine göre daha gelişmiş olduğu ve rağbet gördüğü bir nevi Avrupa ülkesi muamelesi gördüğümüzü düşünerek de sevinebiliriz.
Göçmen derken herkesin aklına Suriyeli gelir. Öncelikle Suriyeliler bildiğimiz klasik göçmen olmayıp iç savaş mağduru kişiler olup, savaşın ve anarşinin şiddetin kaçarak komşusuna sığınan geçici konuklardır. Suriye sorunu çözülüp burada demokratik bir yönetim kurulduğunda çoğu geri dönecektir ve biz devlet politikası olarak da mevcut hükümete karşı olduğumuzdan muhalifleri ülkemizde konuk etmiş bulunmaktayız ve bu komşuluk gereğidir.
Yani Suriyeliler etrafında oluşan, ülkelerine gitsinler sözleri gerçekçi olmayıp, sadece iktidara yönelik bir yıpratma taktiğidir. Buradaki insanları göz göre göre ateşe atamayacağımıza göre, onların ülkelerine huzurla gitmeleri için Suriye’ye yönelik çözümler üretmeli, çözümün bir parçası olmalıyız…
Benim göçmen derken asıl dikkatimizin çekilmesi gerekenlerin Afgan, Pakistan, Afrikalı ve Ermenilerdir… Bu göçmenlerin sınırı rahatlıkla aşıp ülkemize doluşmaları ve serseri mayın gibi her tarafa gitmeleri doğru değil ve üstelik tehlikelidir. Devletin bir an önce göçmen politikası oluşturup bir göç bakanlığı ihdas etmeli, göçmenlerin daha sağlıklı bir şekilde gelmeleri, sınırların daha güvenli olması ve gelen göçmenlerin önce bir kampa yerleştirilip kimliklendirilip, dil eğitimi verilip ihtiyaç olan sektörlere dağıtılması gerekir. Göçmenlere kapıyı tamamen kapatmak şu anki sosyo ekonik düzeyde uygun olmadığı gibi gerçekçi de değildir.
Göçmenler ve Yetenekleri
Orta Asya’dan yani Türki Cumhuriyetlerden gelenler Türkiye ile bir soy kardeşliği ve dil birliği içindedirler. Onlarla olan ilişkiler o devletle olan ilişkilerle birlikte değerlendirilmeli, Türkiye’nin Orta Asya’ya açılması politikası ekseninde düşünülmelidir.
Orta Asya’dan gelenlerin çoğu daha çok şirketler kanalıyla gelen kadınlar olup daha çok ev işi veya eğlence sektöründe çalışmaktadır. Türkiye’de büyük bir ev çalışanı ihtiyacı var ve bu ihtiyaç bitmeyecek, mevcut gelenlerin iki üç misli insanın gelmesi bile bu ihtiyacı karşılamaya yetmeyecektir. Çünkü özellikle büyük şehirlerde kadınlar da artık çalışmakta ve çocuklara yatılı olarak bakacak insana ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca evde yaşlı ve hastaya bakacak insana da ihtiyaç vardır çünkü kadın ve erkek çalıştığından bu insanların da böyle yardımcılara ihtiyaç vardır. Ayrıca hizmetçi tarzı insana da ihtiyacı vardır.
Yukarda bahsettiğim ev işleri, yaşlı ve çocuk bakımı ve hizmet sektöründe Orta Asya’dan gelenler başalıdır. Bizim insanlarımız bu tür meşakkatli işleri yani insanla birebir ilişkilerde başarılı değildirler. Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı sabır ve merhamet ister. Yatılı kalacak insana ihtiyaç ister. Bizim kadınlarımız çok asabi, beklenti çıtaları yüksek ve girdikleri evle de uyum sorunu yaşamaktadırlar. Yabancı çalışanda bu sorun gözükmemektedir. Özellikle Orta Asya’dan gelen kadınlar sabırlı, merhametli olarak bilinmektedir.
Kim ne derse desin Türkiye’nin sosyo ekonomik yapısı değişti ve buna paralel olarak yeni ihtiyaçlar doğdu. Örneğin köy yerinde çobanlık yapacak, hayvancılık yapacak, çiftçilik yapacak insana ihtiyaç var ve bunu artık köylü çocuklar bile yapmak istemiyor. Köylülerimizin ihtiyaç duyduğu çiftçi, ziraatçi, çoban ve hayvancı ihtiyacını Afganlılar karşılanmaktadır. Görüştüğümüz köylüler onlardan memnundur. Bizim bir çok köyümüz gençlerin şehirlere gitmesi ve okuması nedeniyle boşaldı. Araziler terk edildi ve işlenmez hale geldi. Bu açık Afganlılarla doldurulabilir. Devletin yönlendirici ve ihtiyaca göre eleman göndermesi ile ülkemizin tarımı tekrar kalkınabilir.
Sanayicilerimiz eleman bulamamaktan şikayetçiler. Yerli imalat sektörümüz Ostim ve Siteler esnafı da çalıştıracak insan bulamadıklarından şikayetçiler. Sanayide, inşaatlarda çalışacak ve işimizi görecek ustalara insana insana ihtiyaç var ve bu sektör de suriyelileri kullanıyor. Mardin’e yaptığım bir seyahatte bir çok tarihi Mardin taş evinde restorasyon çalışması gördüm. Mardindeki yetkililer, Suriyelilerin gelmesi ile bizim ihtiyaç duyduğumuz taş ustalarını elde ettik ve böylece bu eserleri tekrar kazandırdık demiştir.
Şu anda Tamirciler, boyacılar, inşaat işçileri, tesisatçılar Suriyelilerden oluşmaktadır. Çünkü bizim insanlarımız artık çocuklarını bu meslekleri öğrenmesi için çırak olarak vermemektedir. Ülkede uygulanan 12 yıllık kesintisiz eğitim yüzünden de çocuklar bu alanlardan koptular. Bu nedenle artan usta ihtiyacımız Suriyelilerle giderilmektedir. Bu ülkemiz için doğru bir durum olmayıp, gelecekte sanayiyi ve ekonomiyi Suriyeliler ele geçirecek ve zamanla bizim çocuklarımız onların yanında çırak olarak çalışacaktır. Devletin bir an önce bu sorunu çözmesi çıraklık ve meslek okullarını hızılıca yaygınlaştırıp geliştirmelidir.
Suriyeliler tarım alanında değil sanayi inşaat ve atölyelerde başarılı, Afganlar hayvancılık ciltçilik ve ziraatte başarılı, Orta Asya’dan gelenler hizmet sektörü ve ev işlerinde başarılı. Onların gelmese zaten ithal ederdik. Bir bu kadar kişiye daha ihtiyacımız var.
Yani hamasi konuşmak yerine yeni sosyo ekonomiye uygun koşullar oluşturmamız gerekir… Devletin görevi güvenliği takip etmeli ve bunları denetim altına almalıdır. Vatandaşlık şartları da ağırlaştırılmalıdır. öyle bir kaç bina aldığı için kimse vatandaş olmamalıdır.
Sonuç olarak
Göçmen denilince daha çok Suriyeliler anlaşılıyor.. Suriyelilerin ülkemize gelmesi de daha çok zorunlu bir durum. Savaştan yani iç savaştan kaçmanın sonucu. Suriye’de durum düzelirse bunların yarısı ülkelerine döner ve Türkiye’de bir dönem yaşadıkları için iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin gelişmesine hatta tüm Arap dünyasına Türk mallarının ihracı konusunda lojistik üs olurlar…
Bunun dışında gelen Afgan, Ermeni vb… göçmenler konusunda devletin daha seçici olması ve kontrollu göç yaparak ihtiyacımız ekseninde olaya bakılmalı, takip edilmeli ve sınırlarımızın delik deşik olması yerine meşru kanallarla gelmesi sağlanmalı, göçmenler serseri mayın gibi Türkiye’nin içine serpişmemeli…
İbrahim halil er
Vahap Ünalan
Yanlış başka bir yanlışla düzeltilmez.
12 yıl zorunlu eğitim ile en ücra köydekiler bile lise okumak zorunda bırakıldı. Köylerde lise olmadığı için ilçelerde okudular. Çevre ve arkadaşlarını ilçelerde oluşturdular. Bu nedenle köylerine gidip çiftçilik, hayvancılık yapmak istemiyorlar. Ülkemizde tarımı ve hayvancılığı bu devlet politikası bitirdi. Köylerden kopan insanlar nedeniyle işsizlik yüksekken çözüm olarak, köylerde çalışsınlar diye başka ülkelerden insan getiriyoruz. Bu politikanın düzeltilmesi gerekiyor.
Maalesef günümüz için siz haklısınız. Köylerde ve evlerde çalışacak insanlara ihtiyacımız var.
Komşumuzda savaş var. Bizim yüzümüzden savaş bu kadar büyüdü ve uzun sürdü. Bu nedenle Suriyelileri savaştan uzak tutmak bizim sorumluluğumuz.