Haccac, Kufe’ye vali olarak geldiğinde tanınmamak için gözlerinden başka yüzünü örtmüş, yayını omzuna almış ve baş parmağını ağzına koyduğu halde minbere çıktı. Halk kendisini görünce daha evvel giden valilere yaptıkları gibi ona da aşağılayıcı ve küçük görücü bir nazarla baktılar. Öyle ki, az kaldı kendisini taşlayacaklardı. Haccac minberde büyük bir metanetle durdu. Yüzünü açtı. İlk beyti:
“Ben İbnü Cela, yok edenlerin öncüsüyüm,
Sarığı ne zaman başa koyarsam o zaman beni tanırsınız”
Şeklinde başlayan o meşhur nutku irad etti. Haccac nutkunun sonunda şöyle demiştir:
“Emin olunuz, kötülük ve fenalık ne kadar ağır ise onu o ağırlığıyla taşımaktan aciz değilim. Herkesi fenalığına göre takip ve her fenalığa bir fenalık ile karşılık vereceğim.
SİZİN ARANIZDA BİRÇOK KELLE GÖRÜYORUM Kİ, BİÇİP KESMEK ZAMANI GELMİŞTİR. Sarıklarınız ile sakallarınız arasında kan aktığını görür gibiyim.
Malumunuz olsun ki, Emirul Mü’minin Abdülmelik b. Mervan ok sadağını (muhafazasını) dökerek oklarını birer birer yokladı. Beni o oklardan en katı ve kuvvetlisi görünce, size gönderdi.
Çünkü siz azgın, uyuşmaz, ikiyüzlü ve riyakar bir toplumsunuz. Sürekli sapkınların yolunu takip ediyorsunuz. Daima azgınlık, haddi aşma ve tecavüz yolları icad ediyorsunuz. Vallahi değneğin kabuğu nasıl soyulur ise sizi de öyle soyarım. Ağaç nasıl doğranırsa sizi de öylece doğrarım. Çakmak taşına nasıl vuruluyorsa başınıza öyle vururum. Merada yaşayan devlere nasıl dayak atılıyor ise size de öyle dayak atarım. Her ne zaman yemin edersem derhal keskin kılıç gibi yeminimi yerine getiririm. Her ne zaman söz verirsem sözümü derhal yaparım…
İbrahim Halil ER