Kim aldı elimizden o kutsal emaneti?
Veda hutbesinde bize emanet edilen…
Belki de “biz kimsenin emaneti değiliz!” diye haykıran şeytanın iğfal ettiği kadınlar aldı bu emaneti…
Bu kadınlar, gücü ellerine geçirip bir tarafı mahkum ederek rahat yaşayacaklarını düşündüler ama rahatlık bir tarafı rahatsız ederek veya haklarını gasp ederek elde edilecek bir şey değildi..
rahatlık ve mutluluk karşılıklı uyumdaydı… Bu ahenkti.. Bu ying-yeng’ti… Bu çakraların uyumuydu.. Bu nefislerin uyumuydu.. Bu erkek ve kadının birbirlerinde huzur bulmasıydı ve yaradan “Adem’in huzur bulması için onda eşini yarattığını” belirtmiyor mu?
Bizden yaratılan bizden ayrılırsa ne olurdu?
et ve tırnak ayrılırsa ne olurdu?
İnsan nedir peki?
Sadi Şirazi bunu şöyle tanımlıyor: “İnsan hezar endişe ve katrei hun est” İnsan, bin endişe ve bir damla kandır, demiştir.
Ama bence insan
dişi ve erkektir… ikisinin birlikteliğidir insanı insan yapan… ayrılıkları ise sadece elmanın diğer yarısıdır…
İşte modern hayat insanı birbirinden ayırmaya karar verdi… insanın dişi yüzü ile erkek yüzünü birbirine düşman ettiler. Halbuki bu düşmanlık vahşeti getirirdi. Medeniyetler bu yönlerin birleşimi ile oluşurdu…
Modernizimin amacı ise tarihin sonunu getirmekti..
Tarihin sonu tıpkı “insanın cennetten atılması gibi” yeryüzünü de yok etmesi için kadının iğfal edilmesi ile olurdu.
Şeytan Adem’den intikam almak için kadını kullanırken, modern şeytan olan modernizim de dünyanın sonunu getirmek için kadını kullanmaya başladı…
Modernizmin tüm getirdikleri kadına yönelikti ve kadın erkeğe önce rakip ve sonra da düşman kılındı..
Halbuki medeniyetler kadın ve erkeğin uyumunda ortaya çıkardı…
Kadınlar eğer mutsuzsa mutluluğu düşman yaratmalarından dolayıdır. Halbuki mutluluk iki durumun uyumu ile olurdu, çünkü insanın bir yüzü dişi diğer yüzü erkekti ve mutlaka bunların bir araya gelmesi gerekirdi…
Düşmanlık değil ünsiyet ve ülfet gerekirdi. Aile denilen yapının güçlendirilmesi gerekirdi.
Bugünkü kadın cinayetinde bu yasaları geçiren hükümetin ve bunu teşvik eden kadın derneklerin de günahı vardı. Yapılması gereken aileyi güçlendirmekti… hasta bünyeyi tedavi etmekti… Bir tarafı suçlu ilan edip ezmek değildi…
Yanlıştan geç olmadan dönülmelidir…
Bir an önce toplumun temel taşı olan aile yapımızı güçlendirici önlemler almanın yollarını araştırmalıyız.
Sorunu çözmek için feminal veya masküler önlemler değil insani önlemler almalıyız.
Tekrar emanet şuurunu vermeliyiz. Islah etmeliyiz…
Yoksa sorunlarımız ailenin tamamen yok olması ve ailesiz topluma evrilmeye kadar bizi götürür. Böyle bir toplum artık ayakta kalır mı bilemeyiz… Batılı unsurların yaratmak istedikleri budur zaten…
Bakmayın feminist örgütlere onlar Avrupa birliğinin verdiği yığınla para ile keyif çatmanın peşinde koşuyorlar..
Batı… bir toplumu çökertmek için önce aileden başlar ve ülkemiz üzerinde çok büyük bir psikolojik savaş yapılmaktadır. Liderlerimiz ve siyasilerimizin bir an önce uyanmaları gerekir…
İbrahim Halil ER