1 thought on “İçtihad Nedir? Müçtehid Kimdir?

  1. Sahabîler Devrinde İçtihat

    Sahabîlerin bilginleri içtihat hususunda bir metot ortaya koydular; onlar, yeni bir hâdise karşısında ihtilâfa düşerlerse Kur›an›a başvuruyorlar, bu meseleyi açıklayan bir âyet bulurlarsa onun üzerinde birleşiyorlardı.

    Sahabîlerin bazı içtihatları da şunlardır:

    Irak ve İran toprakları fethedilince sahabîler, bu arazinin fethe iştirak eden askerlere dağıtımında ihtilâfa düştüler; Hz. Ömer, Bu da, arazinin fethedenlere dağıtımıyla olmaz, arazi sahipleri gayrimüslimlerden «cizye» alınmasına karar verdi.Kur’an’ın tek kitap haline getirilmesiKur’an’ın çoğaltılmasıDört halifenin seçilmesi

    Tabiîn Devrinde İçtihat

    Sahabîleri birçok talebeler yetiştirmişler ve onlara, Kur›an›ın, «(İslam’da) birinci dereceyi kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzelce tâbi olanlar…» âyetine uyularak «Tabiin = Tabiîler» adı verilmiştir. Aslında bu isim, onlara Allah tarafından verilmiş olup büyük bir şereftir.

    Tabiîler, sahabîlerin birçok rivayet ve fıkhi içtihat servetini hazır bulmuşlardı. Bu durum karşısında onların yapacağı iki iş vardı:

    1 — Bu iki serveti toplamak. Onlar, gerçekten Peygamber (S.A.V.)’in hadislerini, sahabîlerin söz ve içtihatlarını topladılar.

    2 — Hakkında sahabîlerin re’y’i veya Kur’an ve sünnetten herhangi bir nass bulunmayan meselelerde içtihatlarda bulunmak. Gerçekten onlar, naklettikleri hadis ve fetvaların ötesinde birçok içtihatlar yapmışlardır. Fakat sahabîlerin çizmiş oldukları yoldan çıkmamışlardır.

    Dolayısıyla iki türlü fıkıh doğdu:

    1 — Re’ye dayanan fıkıh,

    2 — Hadise dayanan fıkıh.

    Buna göre İslâm hukukçularının bir kısmı re’y taraftarları, bir kısmı da hadis taraftarları olarak meşhur olmuşlardır.

    Müçtehit İmamlar

    Devrinde İçtihat

    Tabiîlerden sonra talebeleri gelmektedir ki, bunlara, «Teba-i Tabiin» (Tabiîlere tâbi olanlar) denilmektedir. Fıkhî mezheplerin kuruluşu bunların çağlarına rastlar. İmamların en yaşlısı Teba-i Tabün›den, diğer tabirle tabiîlerin talebelerinden Ebu Hanife›dir. Onun bütün hocaları, İbrahim Nahaî, Şa’bî, Hammad b. Ebî Süleyman, Atâ b. Ebî Rabah gibi yaşlı ve genç tabiîlerdir. Müçtehit imamların bir kısmı doğum ve zaman itibarıyla birçok sahabîlerin devrine rastladıkları için tabiî iseler de, daha çok ilimlerini başka bir tabiîden almışlardır. Meselâ; Ebu Hanife, Hammad›dan tahsil görmüş; Mâlik b. Enes, Abdullah b. Ömer›in talebelerinden ilim öğrenmiştir. Yani Mâlik, Abdullah b. Ömer›in oğlu Salim›den, onun azatlısı Nâfi›den ve diğer Medineli yedi fakihten ve bunların talebelerinden tahsil görmüştür.

    Medineli yedi fakih ise şunlardır:

    1 — Saîd b. el-Müseyyib (Öl. 93 H.), Kureyş kabilesinden olup Ömer (R.A.)›in hilâfeti zamanında doğmuştur. İmam Mâlik buna yetişemedi, fakat talebesi îbni Şihab’tan ders gördü.

    2 — Urve b. ez-Zübeyr (Öl. 94 H.), Aişe (R.A.)›in kız kardeşinin oğlu olup kendinden sonrakilere onun ilmini nakletmiştir.

    3 — Ebu Bekr b. Ubeyd b. el-Hâris (Öl. 94 H.) olup Hz. Aişe›den birçok mesele öğrenmiştir.

    4 — El-Kasim b. Muhammed b. Ebi Bekr Sıddik (Öl. 108 H.) olup Hz. Aişe›nin kardeşinin oğludur. Hz. Aişe’nin ilmini o nakletmiştir. Çünkü babası Muhammed ölünce onu Aişe (R.A.) kendi evine almış ve yetiştirmiştir. Kasım hem fakihtir, hem de hadis râvîsidir. Hadiste onun zekâ ve himmeti büyüktür.

    5 — Ubeydullah b. Abdillah b. Utube b. Mes’ud (Öl. 99 H.) olup Z. Aişe, İbni Abbas ve diğerlerinden rivayetler yapmıştır. O, Ömer b. Abdilaziz›in hocası idi. Dolayisiyle Ömer b. Abdilaziz›in düşünce ve yönelişlerinde onun etkisi çok büyük olmuştur.

    6 — Süleyman b. Yesar (Öl. 100 H.) olup Peygamberimizin hanımı Meymune bint›il-Hâris›in kölesi idi. Meymune (R.A.), sonra onu mukâtebe akdiyle azat etmiştir. Bu zat, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Ömer, Ebu Hüreyre ve Peygamberimizin hanımları olan Meymune, Aişe ve Ümmü Seleme›den rivayetler yapmıştır.

    7 — Hârice b. Zeyd b. Sabit (Öl. 99 H.) olup babası sahabîler arasında feraiz âlimi idi. Bu zat da, babasından ilim tahsil etmiş ve babası gibi re›y ile şöhret yapmıştır. Aynı zamanda babası gibi feraizi de çok mükemmel bilirdi ve halkın miraslarını Kitab ve sünnete göre taksim ederdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir