Türkiye’de idam cezaları hep siyasi bir intikama dönüştürülmüştür. İdam edilenlerin çoğunun gerçekte idam gerektiren bir suç işlediği meçhuldur ve daha çok siyaseten katıldır. Yani idamlar hiç bir zaman gerçek suçlular için kullanılmamıştır. Bu nedenle idam cezasının getirilmesi talebi ileride hasımların temizliği için bir araca ve tasfiye etmeye dönüştürülebilir. Masum bir talep değildir. Biz bu sisteme ve yargıya güvenmiyoruz. Normal yargıda bile kararların nasıl büyük hatalarla verildiğine şahit oluyoruz.
Sapıkları ve çocuk katilleri için idam isteyenler; idam cezası varken acaba onlardan kaç kişi idam edildi hiç biliyorlar mı?
Cevap Çok az
Peki bir sağdan ve bir soldan kaç kişi idam edildi?
Hatta hesap tamamlanması için 17 yaşındaki bir çocuğun yaşı büyütülerek idam edildiğinden haberleri var mı
Bana göre;
İdam cezası birileri için geliyor, birileri temizlik yapacak… yasal basamak hazırlanıyor…
Siz sanıyor musunuz ki idam cezası kanunu meclise geldiğinde sadece pedofilleri kapsayacak şekilde olacak, emin olun ki kapsamı o kadar genişleyecek ki…
Bu yargı ve sistem düzelmediği müddetçe bu ceza ayrı bir mağduriyet yaratacaktır.
Birileri sürekli idamın gelmesi için propaganda yapıyorsa, özellikle ırz ve namus satışı ile kazanan medya bunu pompalıyorsa bir bit yeniği vardır…
Eğer idam gelecekse önce bunu teşvik edenler de ceza almalı…
Sadece suça değil, suça giden yollara da ceza verilmeli…
Ben bu konunun sık sık gündeme gelmesini pek masum bulmuyorum….
NOT:
Pedofilleri, tecavüzcüleri nasıl cezalandıracağız diye soranlara şeriat getirin recm edelim diyorum…
Gerçekten samimi iseniz topyekün şeriatı getirin…
Ama istemezsiniz…
Çünkü niyetiniz başka….
ŞERH
Bu tür olayların bir diğer amacı da hükümeti tecavüzcüleri koruyor şeklinde taraftarlarına yansıtmak ve giderek hükümet karşıtı bir infiale dönüştürmektir.
Hatta muhalefet gerekirse öneri verir ve hükümet tarafından red edildiğinde bunu propagandası için delil olarak kullanır. Muhalefet de biliyor ki imzalanan sözleşmelere rağmen idam gelmez ve idam gelirse tüm dış politika tepe taklak olur. Bunu da hükümet göze almaz. Eğer öyle bir çılgınlık yaparsa bu sefer de Avrupa ile ilişkileri bozduğu için çullanırız diye düşünür.
Bu olay provokasyon, tertip kokuyor. Altında çok planlar var gibime geliyor.
EK
1920 ile 1984 yılları arasında 15’i kadın toplam 712 kişi idam edildi.
İdam edilen 712 kişinin çoğunluğunu 20-30 yaş grubundakiler oluşturuyor.
Ancak bu rakama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Denetimi dışındaki İstiklal Mahkemeleri’nin kararıyla idam edilenler dahil değil. 1925’de esas olarak irticai faaliyetlere karşı kurulan bu mahkemelerin en az bin kişi hakkında idam kararı çıkarttığı ileri sürülüyor.
Menemen, Dersim ve Casusluk
İstiklal mahkemeleri dışındaki idamların ilk önemli örneği menemen olayının ardından yaşandı.
23 Aralık 1930 günü Menemen’de Yedek Asteğmen Kubilay Bey’in öldürülmesi olayı ile ilgili 37 kişi ölüm cezasına çarptırdı. Meclis, 28’inin ölüm cezasını onayladı.
Cumhuriyet tarihinin casusluk gerekçesiyle tek idamı ise 1949’da infaz edildi. Sovyetler Birliği hesabına çalıştığı saptanan Aram Şanesyan adlı kişi asıldı.
Menderes, Polatkan, Zorlu
On yıl başbakanlık yapan Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın 16 ve 17 Eylül 1961’de idam edildiler.
Aydemir ve Gürcan
5 Temmuz 1964’de ise, iki asker, Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ile Süvari Birliği Komutanı Fethi Gürcan’ın yönetime el koymak için darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle idam edildiler.
Gezmiş, Aslan, İnan
6 Mayıs 1972’de, Türk Halk Kurtuluş Ordusu, THKO üyesi Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi.
12 Eylül
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ilk idam edilen Necdet Adalı, Kurtuluş örgütü üyesiydi. Devrimci Yol üyesi Hıdır Arslan, 12 Eylül döneminin son idamı oldu.
12 Eylül döneminin idamları…
1980-84 yıllarında 50 kişi idam edildi. Bunların 18’i sol, 8’i sağ görüşlü ve 23’ü de adli suçtan hükümlüydü.
Ölüm cezası infaz edilenlerden biri ASALA üyesi Levon Ekmekçiyan idi. (Esenboğa Olayı 1982)
Kenan Evren 3 Ekim 1984’te Muş’ta yaptığı konuşmada “Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?” diyor ve bu sözü uzun yıllar belleklerde yer ediyordu.
12 Eylül döneminde sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. Bunlardan, Milli Güvenlik Konseyi’nin onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50’si dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştü.
Ölüm cezalarının infazlarına ilişkin onama kararları,
* Eylül 1980 – 25 Ekim 981 arası Milli Güvenlik Konseyi
* Ekim 1981 – 14 Ekim 1983 arası Danışma Meclisi
* 6 Kasım 1983 sonrası TBMM döneminde verilmiştir.
Türkiye’de 1984 tarihinden bu yana ölüm cezaları uygulanmıyor.
Dönem dönem idam sayıları
1922 ile Menemen olayının yaşandığı 1931 arasında 150 kişi idam edildi. Bu dönemde, 3 idamla 1923, 53 idamla 1931 en az ve en çok infaz yapılan yıllar oluyor.
1932-1937 yıllarında 95 kişi idam edildi. 1932’de tek infaz yapıldı, 1937’de idam edilenlerden 11 kişi “Dersim olayları”yla ilgiliydi.
1937 ile 1950 yıllarında 220 kişi, 1951-1960 yıllarında ise 43 kişi idam edildi. 1961’de 11, 1963’de 24, 1964’de 21 ve 1972’de 17 kişi idam edildiler.
İstiklal Mahkemeleri’nde idamlar
İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilenlerin tam sayısı bilinemiyor. Prof.Dr.Ergün Aybars “İstiklal Mahkemeleri” kitabında bu rakamların gerçek sayının çok altında sayısına işaret ederek, 2827 olarak gösterilen Müeccelen* idamın tahminen beş binin üzerinde, 1054 olarak gösterdiği idam sayısının da bin 450 ile bin 500 olabileceğini yazıyor. Gıyaben idam ise 243.
Aybars, kitabının önsözünde, İstiklal Mahkemelerini şöyle anlatıyor:
“İstiklal savaşında asker kaçakları, casus, bozguncu, vatan ihaneti suçlarını yargılamak, iç güvenliği sağlamak amacıyla kurulmuş bulunan 14 İstiklal Mahkemesi ve Cumhuriyet’in ilanından sonra Türk inkılabının gerçekleşmesini sağlamak için kurulan 3 İstiklal mahkemesinin görevleri ve etkileri görülmeden 1919- 1927 yılları arasındaki dönemi açıklamak mümkün değildir.”
Aybars’ın verdiği rakamlar şöyle:
Ankara İstiklal Mahkemesi (1 Ekim 1920 – 31 Temmuz 1922)
İdam:108,
Müeccelen idam: 279
Gıyaben idam: 48
Eskişehir İstiklal Mahkemeleri (5 Ekim 1920-19 Şubat 1921)
İdam: 57
Müeccelen İdam: 594
Gıyaben İdam: 20
Isparta İstiklal Mahkemeleri (9 Ekim 1920 -23 Mart 1921)
İdam : 7
Gıyaben İdam: 6
Konya İstiklal Mahkemeleri (1 Ekim 1920 -18 Şubat 1921)
İdam: 2
Gıyaben İdam: 1
Pozantı İstiklal Mahkemesi
İdam:7
Sivas İstiklal Mahkemesi
İdam: 12
Müeccelen İdam: 109
Gıyaben İdam: 1
Kastamonu İstiklal Mahkemeleri
İdam: 182
İkinci Dönem İstiklal Mahkemeleri
Kastamonu İstiklal Mahkemesi (Ağustos 1921-31 Temmuz 1922)
İdam: 5
Gıyaben İdam: 3
Konya İstiklal Mahkemesi
İdam: 166
Müeccelen İdam: 1479
Samsun İstiklal Mahkemesi (20 Ağustos 1921 – 27 Aralık 1921)
İdam: 485
Gıyaben İdam: 137
Yozgat İstiklal Mahkemesi (22 Ekim 1921-23 Temmuz 1922)
İdam: 56
Gıyaben İdam: 24 (HA/NM)
* Müeccelen: Bazılarına idam cezası verilse bile bir daha kaçtığı taktirde uygulanmak üzere cepheye gönderiliyorlardı.
* Kaynaklar: İstiklal Mahkemeleri (Prof. Dr. Ergün Aybars, İleri Kitabevi, 1995)
DİPNOT
Henüz idam cezası yürürlükteyken, bir kişinin ölüm cezası ile cezalandırılabilmesi için öncelikle karşılığında ölüm cezası öngörülen bir suçtan dolayı hüküm giymesi gerekiyordu. Daha sonraki aşama cezanın temyiz merciince onaylanması, ardından TBMM’nin cezanın infazını uygun bulması ve Cumhurbaşkanınca onaylanıp Resmi Gazete’de yayımlanmasıydı. Bu aşamalardan sonra ise cezanın infazı sürecine geçiliyordu. İnfaz kurallarına göre ölüm cezası, hükümlünün mensup olduğu din ve mezhebin hususi günlerinde yerine getirilmiyor, hamile kadınlar doğum yapana kadar, akıl hastalığı tespit edilenler akli dengesi düzelene kadar idam edilmiyordu. 18 yaşından küçükler ve 65 yaşından büyükler hakkındaki ölüm cezası infaz edilmiyordu. Fakat 17 yaşındaki kişilerin bile yaşlarının büyütülüp idam edildiği tarihimizde görülen bir olaydır.
İnfazlar 1965 yılına kadar gündüzleri, halkın izleyebilmesi için alenen ve belirli noktalarda; İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda, Ankara’da Samanpazarı’nda gerçekleştiriliyordu. 1965 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemeden sonraki infazlar cezaevi avlularında, güneş doğmadan önce, gizli olarak yapılmaya başlandı. Askeriyeye bağlı bir kişinin askeri suçtan dolayı aldığı ölüm cezası kurşuna dizilerek infaz edilirdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde İdam Cezasının Tarihçesi
-İstiklal mahkemeleri dışındaki idamların ilk önemli örneği Menemen Olayı’nın ardından yaşandı. 23 Aralık 1930 günü Menemen’de Yedek Asteğmen Kubilay Bey’in öldürülmesi olayı ile ilgili 37 kişi ölüm cezasına çarptırdı. Meclis, 28’inin ölüm cezasını onayladı.
– Isparta’nın Darıbükü Köyü’nden Hasan Kızı Fatma, aynı köyden Eşref’in Hanife’yle evlenmesini temin etmek için Eşref’in karısı Ümmüşani’yi ‘20’lik altın’ ve tarla karşılığı öldürdü. Ve 14 Aralık 1931’de Tuzpazarı’nda asıldı. Kasabalılar sabah karanlığından itibaren meydanı doldururken, Fatma’nın son sözü “Allah affetsin” oldu. Fatma, TBMM kararıyla idam edilen ilk kadın olarak Türkiye’nin suç tarihine geçti.
-Cumhuriyet tarihinin casusluk gerekçesiyle tek idamı ise 1949’da infaz edildi. Sovyetler Birliği hesabına çalıştığı saptanan Aram Şanesyan adlı kişi asıldı.
– 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra darbe yönetimi döneminde Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan Yüksek Adalet Divanı’nda yargılanmış ve ölüm cezası aldılar. Cezaları 17 Eylül 1961’de infaz edildi. İdam cezasının en büyük etkilerinden biri bu olay ile gerçekleşti ve Adnan Menderes’in idamı herkeste oldukça büyük bir etki yarattı.
– 12 Mart 1971 Muhtırası da yarım darbe olarak nitelenmesine rağmen 17 kişiyi idama gönderdi. 1971’in 18 Temmuz’u ile 28 Temmuz’u arasında, tamamı adli suçlu 14 hüküm infaz edildi. 12 Mart rejiminin diğer 3 infazı ise 1968 kuşağının önde gelen devrimcilerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’dır. Üçü de 6 Mayıs 1972’de Ankara’da idam edildiler. Deniz Gezmiş ve arkadaşları herkeste sarsıcı bir etki bırakmış, bunun üzerine birçok kitap ve film yapılmıştır. Hâlâ daracağındaki üç fidan konusunda büyük tartışmalar yaşanmaktadır.
– Cumhuriyet tarihinde idam sehpasına gönderilen son kadın ise Kadriye Partici oldu. Kadriye Partici, kardeşi Faik Varketli ile birlikte, boynundaki bir tane beşibirlik altın, 4 tane bilezik ve parmağındaki altın yüzüğü almak için Aysel Malseven’e Folidol ismindeki bir tütün haşere ilacını zorla içirdi. Ancak Aysel Malseven içirdikleri zehri kusunca, Faik Vartekli maktulün başında bir bıçağın ucuyla delik açarak ölümü hızlandırdı. Kadriye Partici, 25 Temmuz 1971’de İzmir ’de asıldı. Ve asılan son kadın oldu.
– 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, 1972’den beri infaz edilmeyen ölüm cezaları uygulanmaya başladı. Siyasi hükümlülerin yanında cezası o zamana kadar uygulanmamış adli hükümlülerin de cezaları uygulanmaya başladı. Ayrıca mahkemelerden peş peşe yeni ölüm cezası hükümleri çıktı. Sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. 54 kişinin ölüm cezası yetkili kurumda onaylandı. Bunların 50’si infaz edildi.
– Türkiye’de, cezası infaz edilen son idam mahkumu, 25 Ekim 1984’te infaz edilen Hıdır Arslan’dır. Ekim 1984’ten itibaren mahkemeler tarafından verilen ölüm cezaları Meclis’te onaylanmadığı için infaz edilmemiş, 1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında ölüm cezası dosyası 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüş ve 2002’deki yasayla da fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları, ömür boyu hapse dönüştürülmüştür.
HAŞİYE
Bu arada İslam infazında zina ve tecavuz suçunda recm yani taşla öldürme vardır. Cinayette ise kısas (diyet ve af) vardır. Ceza infazında idam değil tek kılıç darbesi ile öldürme vardır. Yani Amerikanın yaptığı gibi ilaç veya elektrikle öldürme değil. Boğarak öldürme aslında Osmanlı Devletinde sadece kut sahibi olanlara (yani hanedan üyelerine) yapılırdı. Çünkü onların kanları dökülmezdi. Onlar kementle boğularak öldürülürdü. Sıradan halkın kanı böyle kutsal olmadığından kılıçla kafaları uçurulurdu. Ayrıca devlete karşı isyanlarda kazığa geçirme cezası da Osmanlılarda nadir olarak uygulanmıştır. Bu ceza yönteminde maktul kazığa geçtiği için değil (günlerce kazıkta asılı kalırdı) açlık ve sussuzluktan ölür. Çünkü kazığa geçirmedeki maharet maktulu öldürmeden kazığa geçirtmektir. Bu arada boğarak öldürme yani asarak öldürme cezası genelde Cumhuriyet mahsuludur. Sanırım batıdan gelmiştir.
Urgan ile asarak öldürme bir Cumhuriyet infaz yöntemimizdir. Kılıca göre ölüm olayı daha geç sürmektedir. Zaten asılarak ölümde kişi boğulmaz, boynu kırılır. Boynu kırıldığı için ölür. Fransız ihtilalinde de giyotin kullanılmıştır ve işin ilginç yanı giyotini icad eden dr. giyotin’de daha sonra bu icadının tadına bakacaktır. İslam’da yakarak öldürme olmadığı için tarihimizde vuku bulmamış, ama enginizasyonun öldürme yöntemi yakmak olmuştur.
İvo Androviç’in meşhur eseri “Drina Köprüsü” romanında Osmanlı’ya karşı isyan eden bir eşkiyanın kazığa geçirilişi ve kazık işlemi uzun uzun anlatılır. Bu olay, bölgede uzun yıllar anlatılan bir hikayeye dönüşür…
İbrahim Halil er