Bizans’la ilişkiler çok erken dönemde başlamıştır. Hatta Hz. Muhammed de (s.a.v.) gençliğinde iki kez Suriye’ye yolculuk yapmıştır. Cahiliyye döneminde Bizans’la Mekkelilerin ilişkileri ticarîydi. Bizans’tan ticarî imtiyazları Haşim elde etmiştir.
Yaklaşık 850 yıllık İslâm-Bizans ilişkilerinin temeli, adı İslâm kaynaklarında “Hirakl” ( هرقل ) şeklinde kaydedilen ve diğer Bizans imparatorları gibi “kayser, kayserü’r-Rûm, azîmü’r-Rûm, melikü’r-Rûm” unvanlarıyla da anılan Herakleios döneminde atılmıştır.
İslâmiyet’in ilk yıllarına rastlayan dönemde devam etmekte olan Bizans-Sâsânî savaşları Müslümanlar tarafından ilgiyle takip edilmekteydi. Bu devirde Müslümanlar, ehl-i kitap olan Bizanslılar’ın, müşrikler ise ateşperest İranlılar’ın tarafını tutuyorlardı. Bizanslılar’ın Sâsânî orduları karşısında
ardarda yenilgiye uğraması müşrikleri sevindirirken Müslümanları üzüyordu. Bunun üzerine nâzil olan Rûm Sûresi’nin ilk âyetlerinde, mağlûp Bizanslılar’ın üç ile dokuz yıl içerisinde galip gelecekleri ve Müslümanların bu sonuçtan sevinç duyacakları bildirilmiştir (er-Rûm 30/1-5). Bir müddet sonra Herakleios’un Sâsânîler’i yenmesi, Müslümanları
sevindirmişti. Bizans’ın kazandığı zaferin Bedir Gazvesi veya
Hudeybiye Antlaşması ile aynı zamanda gerçekleştiği kaydedilmektedir. Bu sebeple âyetlerden, Bizans’ın Suriye, Filistin ve Mısır’ı kaybettiği 619 yılından önceki yenilgilerle, 622’de başlayıp Herakleios’un 627’de Ninevâ’da Sâsânî ordularını kesin yenilgiye uğratması ile sonuçlanan
zaferlerin kastedildiği anlaşılmaktadır.
Mekkeliler’le imzalanan Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra dönemin ileri gelen devlet başkanlarını İslâm’a davet amacıyla mektuplar gönderen Hz. Peygamber (s.a.v.), Dihye b. Halîfe vasıtasıyla Herakleios’a da bir mektup göndermiştir (Muharrem 7/Mayıs 628). Kaynaklarda Herakleios’un Dihye’yi, konuyla ilgili görüşünü almak üzere bir mektupla Rûmiye’deki yakın dostu patrik Dagātır’a gönderdiği, Dagātır’ın İslâmiyet’i kabul ettiği, imparatora yazdığı cevabî mektupta Hz. Muhammed’in (s.a.v.) beklenen peygamber olduğunu söylediği, kısa bir süre sonra da çevresindeki Bizanslılar tarafından öldürüldüğü kaydedilmektedir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında elde ettiği bilgilerin peygamberlik vasıflarına uygun olduğunu belirten Herakleios, Dihye’ye güzel muamelede bulunup onu hediyelerle uğurlamıştır. Mektubun detaylarını ilgili bölümde anlatacağımız için burada değinmiyoruz. 8 (629) yılında İslâm-Bizans ilişkilerinde yeni bir dönem başlamış ve İslâm ordusu Herakleios’un askerleriyle ilk defa Mûte’de karşı karşıya
gelmiştir (Cemâziyelevvel 8 / Eylül 629). Farklı görüşler ileri sürülmekle birlikte (bu görüşler için bk. Fayda, s. 143-148) savaşın asıl sebebi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Busrâ valisini İslâm’a davet etmek üzere görevlendirdiği elçisi Hâris b. Umeyr el-Ezdî’nin, Hristiyan Gassânî emîri Şürahbîl
b. Amr’ın topraklarından geçerken adı geçen emîr tarafından öldürülmesidir.
Müslümanların savaş hazırlıkları hakkında bilgi edinen
kumandan Theodoros (Vikarios), Şürahbîl b. Amr kumandasında bölgedeki Hristiyan Arap kabilelerinin de katıldığı, 100.000 veya 200.000 kişiden oluştuğu rivayet edilen Bizans ordusuyla birlikte, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından gönderilen Zeyd b. Hârise kumandasındaki 3000 kişilik İslâm ordusunun karşısına çıktı. Zeyd b. Hârise ile birlikte üç
kumandanını kaybeden İslâm ordusu Hâlid b. Velîd’in taktikleriyle geri çekildi.
Böylece İslam’ın Bizans İmparatorluğu ile ilişkilerinin tamamen
barış ortamı içerisinde, hatta sempatik bir ortamda (bk. Rûm Sûresi) başlamıştı. Fakat bu arada Müslüman bir elçinin Bizans topraklarında öldürülmesinin, İslam ile Hristiyanlık arasında gelişmesi beklenen ilişkilerde çok ciddi sonuçlar doğurduğu ve bunun etkisinin, sonraki 14.
yüzyıl boyunca süregeldiği görülmektedir.
9 (630) yılında Herakleios’un büyük bir ordu hazırladığı haberi üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), kuraklık ve kıtlığın hüküm sürmesine rağmen 30.000 kişilik bir ordu hazırladı ve hedefin Bizans ordusu olduğunu açıkça belirtti. Kur’ân-ı Kerîm’de (et-Tevbe 9/38-106) ve İslâm tarihi kaynaklarında İslâm toplumundaki savaş hazırlıklarıyla ilgili haberlerden,
Sâsânîler’e karşı kesin bir üstünlük sağlayan Bizans’ın, Müslümanlar tarafından ciddi bir güç olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bizzat kumanda ettiği İslâm ordusu, Medine’nin 700 km. kuzeyinde Suriye yolu üzerindeki Tebük’te konakladı. On beş-yirmi gün burada kalındıktan sonra Bizans ordusuna rastlanmadığı için
geri dönüldü; bu arada çevredeki kabileleri İslâm’a davet amacıyla bazı birlikler gönderildi.
Tebük’te karargâhını kurmuş olan Hz. Peygamber (s.a.v.), o sırada Hıms veya Dımaşk’ta bulunduğu belirtilen Herakleios’a, Dihye b. Halîfe’yi bir mektupla birlikte tekrar göndermiştir. Mektupta İmparator’a, İslâm’a girmesi, cizye ödemesi veya savaş yapılması teklif edilmekte; ayrıca ondan Müslümanlığı kabul edecek olanlara engel olmaması istenmekteydi. Mektubu alan Herakleios, etrafındakilerle istişare ettikten
sonra Tenuhlu Hristiyan bir Arap’ı Hz. Peygamber’e (s.a.v.) elçi olarak göndermiştir. Elçi, Müslümanlar tarafından ağırlanmış ve Hz. Osman da (r.a.) kendisine değerli bir elbise hediye etmiştir.
Bazı İslâm kaynaklarında; Hz. Ebû Bekir’in, Ubâde b. Sâmit, Hişâm b. Âs ve Nuaym b. Abdullah’tan oluşan, bazı rivayetlere göre Adî b. Kâ’b ile Amr b. Âs’ın da içinde bulunduğu bir heyeti İslâm’a davet amacıyla İmparator Herakleios’a gönderdiği, Müslümanların inanç, ibadet ve âdetleri hakkında elçilerden bilgi alan İmparator’un da onları üç gün boyunca ağırladıktan sonra hediyelerle uğurladığı rivayet edilmektedir.
Ridde savaşlarından sonra iç huzuru sağlamayı başaran Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) Suriye, Filistin ve Ürdün’e ordular göndermesiyle Herakleios ve askerlerine zor anlar yaşatan yeni bir dönem başlamış oldu. Filistin’deki Kaysâriye birliği kumandanı Sergios, Ölüdeniz’in güneyinde Vâdilarabe’deki çatışmalardan sonra Şubat 634’te Dâsin’de (Gazze) ağır
bir yenilgiye uğradı ve öldürüldü.
Herakleios, İslâm ordularının Bizans topraklarına girmeye başlamasını ilk zamanlar, Arapların yüzyıllardan beri Suriye sınırlarına yaptıkları akınların bir devamı olarak düşünmüş
olmalıdır. Fakat İslâm fütuhatı adı verilen bu hareket, dünya tarihinde eşi görülmemiş bir hızla gelişti. Herakleios’un İran’a karşı ilk defa sefere çıktığı 622 yılında Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret etmekteydi. Onun 632’de vefatının ardından kısa zamanda Arabistan’ın fethini tamamlayan Müslümanlar, bu tarihten üç yıl sonra Dımaşk’ı, altı yıl sonra Kudüs ile bütün Suriye ve Filistin’i, on yıl içinde Mısır ve İrmîniye’yi, yirmi yıl içinde bütün Sâsânî topraklarını hâkimiyetleri altına aldılar.
Kaysâriye birliğiyle ilgili haberi Hıms’ta bulunduğu sırada alan
Herakleios, Müslümanların Suriye’nin güneyine yaptıkları hücumları engellemek ve onları Bizans topraklarından çıkarmak üzere kardeşi Theodoros kumandasındaki bir orduyu güneye gönderdi. Bizans ordusu, Hâlid b. Velîd kumandasındaki İslâm ordularıyla Ecnâdeyn’de yaptığı savaşta ağır bir yenilgiye uğradı (28 Cemâziyelevvel 13 / 30
Temmuz 634). Bu savaşla Suriye ve Filistin kapıları Müslümanlara açılmış oldu.
Hz. Ömer (r.a.) döneminde İslâm akınları artarak devam etti. Ecnâdeyn üzerinden fazla zaman geçmeden Zilkade 13’te (0cak 635) yapılan Fihl Savaşı’nda Bizans ordusu binlerce kayıp verdi. Busrâ’nın elden çıkması ve 25 Şubat 635’te Bizans birliklerinin Mercüssuffer’deki yenilgisinden sonra Eylül 635’te Dımaşk, Müslümanlara teslim oldu. Aynı yıl Bizans ordusu Mercürrûm Savaşı’nda ağır kayıplar verdi. Ba’lebek,
Humus ve Hama, birer birer Müslümanların eline geçti.
Herakleios, ard arda gelen bu yenilgilere son verip, kesin bir netice almak ümidiyle Suriyeli Hristiyan Arapların ve Ermenilerin de katıldığı 50-100.000 kişilik bir ordu hazırladı. Ordu kumandanlığını Theodoros Trithurios’a (Sakellarios) verdi. Bizanslılar’ın yaptığı hazırlıklardan haberdar olan Hâlid b. Velîd, Humus ve Dımaşk’taki kuvvetlerini geri çekerek 25.000’i aşkın ordusuyla Yermük vadisine geldi. 636 yılı
yaz sıcağında iki ordu üç ay herhangi bir savaş olmaksızın bekledi. Zafer ümitleriyle gelen Bizans ordusu, 12 Receb 15 (20 Ağustos 636) günü cereyan eden savaşta ağır bir yenilgiye uğradı. Başkumandan Theodoros öldürüldü. Yermük Savaşı ile Suriye Bizans’ın elinden çıkmış oldu.
İran’a karşı yapılan savaşlarda ordularını bizzat idare etmiş olan Herakleios, İslâm ordularıyla mücadeleyi önce Humus ve daha sonra Antakya’dan olmak üzere cephe gerisinden yönetmişti. Yermük Savaşı’ndan sonra Antakya’dan Urfa’ya ve Samsat’a giderek dağılan ordusunu toparlamaya çalıştıysa da başarılı olamadı ve çaresizlik içinde İstanbul’a döndü.
Bizans’a ait Antakya, Halep ve bölgenin diğer önemli şehirleri kısa zamanda Müslümanlara teslim oldu. Hristiyanların kutsal şehri Kudüs, Şubat 638’de Patrik Sophronios tarafından Halife Ömer’e bizzat teslim edildi. Ardından Kaysâriye 640 yılında İslâm askerleri tarafından kuşatıldı ve ele geçirildi. Aynı yıl Mezopotamya bölgesini de alan İslâm kuvvetleri, buradan kuzeye ilerleyerek İrmîniye’ye girdiler. Ekim 640’ta Dvin Kalesi zaptedildi. Aynı tarihlerde Mısır’ın fethi de başlamış ve
önemli kısmı Müslümanların eline geçmişti.
Herakleios ile Hz. Ömer (r.a.) arasında elçiler teâti edildiği, dostluk amaçlı latife ve bilmece türü yazışmalar yapıldığı rivayet edilmektedir. Ayrıca Hz. Ömer’in (r.a.) hanımı Ümmü Külsûm ile Herakleios’un hanımı Martina arasında karşılıklı hediyeleşmeler gerçekleştiği nakledilmektedir. Halife’nin hanımı, bazı eşyalar ve bir miktar koku satın alarak
İstanbul’dan gelmiş olan Bizans devlet postası aracılığıyla göndermiş, İmparator’un hanımı da bu davranışa, çeşitli hediyelerle birlikte gönderdiği kıymetli bir gerdanlıkla karşılık vermiştir. Ancak Hz. Ömer (r.a.), devlet elçisi ve posta görevlisi tarafından getirildiği gerekçesiyle bu hediyeleri Beytülmâl’e vermiş, bunun yanında hanımına da, İmparatoriçe’ye
göndermiş olduğu hediyelerin bedelini ödemiştir.
Hz. Ömer (r.a.), el-Cezîre fetihleri sırasında Velîd b. Ukbe’nin ileri sürdüğü şartları kabul etmek istemeyen Hristiyan İyâd kabilesinden 4000 kişilik bir grubun Bizans topraklarına sığınması üzerine Herakleios’a bir mektup yazmış; İyâd kabilesinin geri gönderilmemesi hâlinde Hristiyanlarla daha önce yapılan anlaşmaları geçersiz sayacağı ve bütün
Hristiyanları ülke dışına çıkaracağını belirterek amacına ulaşmıştır.
Hadis kaynaklarındaki bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber (s.a.v.), Bizanslılar’la savaş ve barış yapılacağını, ilk deniz savaşına katılacak askerlerle Kayser’in şehrini fethetmek üzere giden ilk orduların bağışlanacağını, Konstantiniye’nin fethedileceğini ve Kisrâ ile Kayser’in hazinelerinin Allah yolunda harcanacağını haber vermiştir. Ayrıca devlet
yöneticilerine mektup göndermek istediği sırada özellikle Bizanslılar’ın kendilerine gelen mühürsüz mektuplara itibar etmediklerinin hatırlatılması üzerine bir mühür yaptırmıştır.
Emeviler döneminde de Bizans’la hem savaş ve hem de diplomatik ilişkiler devam etmiştir. Karşılıklı elçiler gidip gelmiş, hatta Bizans’tan sanatkârlar da davet edilmiştir.
İbrahim Halil ER