Tarih çalışırken kafama hep takılan soru buydu. Hazır 1920 yılında İstanbul’u almışken, daha sonra neden bize geri verildi.
Sakın bunu Milli Mücadele’nin başarısı resmi tezine bağlamayın. Eğer itilaf devletleri ve ingilizler vermek istemeselerdi bunu alabilecek gücümüz yoktu…
Peki ne oldu da vaz geçtiler.
Üstelik İngilizler bu konuda Fransızları da ikna etmişlerdi.
İstanbul’un Türklere verilip verilmemesi konusu İngliiz parlamentosunda tartışıldı.
Burada bir kesim İstanbul’u almak istiyordu. Lord Curzon bu konudaki görüşlerini İngiliz kabinesine sundu. O şöyle diyordu: “Fikrimde ısrarlıyım. Türkleri, Avrupa ile bağlarının kesilmesi için bu fırsattan yararlanılmalıdır. Aksi takdirde kendimize, yarının karışıklığını, entirkasını Doğu harplerinin mirasını da hazırlamış olacağız ki, bunun acısı nesiller sürecektir….
Fakat bu talep meclis tarafından kabul edilmeyerek geri çevrildi.
İngilizler, yakalamış oldukları bu tarihi fırsatı neden geri çevirdiler? İstanbul, hediye edilecek bir şehir değildi.
İstanbul’un alınmasının red edilmesinde İngiltere’nin Hindistan işlerinden sorumlu Bakan Montagu sorumluydu. İngiliz sömürgelerinden gelen sayısız mektup ve telgraf Montagu’yu destekliyordu.
Yani İngilizlerin İstanbul’u almamalarının temel nedeni İngilizlerin esareti altındaki Müslüman sömürgelerinin (Hindistan vb..) tavrıydı. İngilizler, bu sömürgelerini ellerinde tutamayacağını ve genel bir infaal oluşacağından çekinmişlerdir.
Başbakan George İstanbul’u almamalarının nedenlerini şöyle sıralıyor:
“Hind Müslümanların Osmanlılara karşı duyduğu sempatiydi. Çünkü Hindistan Valisi tarafından 1919 Mayıs ayında gönderilen ve Paris Barış Konferansında dikkate alınan raporda, “İslam hissiyatı fevkalede teessür içindedir. İslam münevverelri Türkiye’nin mühim zayiata uğramasını şimdiden hazırlanmışlarsa da İstabuh’dan çıkarılmasına asla razı olamazlar. denilmekteydi. Ayrıca Paris Konferanıs, Hindistan’dan gelen iki heyeti dinlemişti. Her iki heyet İstanbul, Türklere bırakılmazsa Hintilerin, İngiltere’ye güveninin sarsılacağını söylemişti. Ağa Han’da aynı şeyleri tekrar etmişti. Bütün bunlardan sonra İngiltere, Hindistan’ın istediklerini bir tarafa itmezdi. Çünkü Hindistan bu savaşta İngiltere’ye yüz altmış bin asker vermişti. Onlar olmasaydı Türklere karşı zafer kazanamazdı. Bu sebeple zaferde Hint Müslümanlarının payı büyüktür. Ayna zamanda büyük bir İslam devleti sayılabilecek olan İngiltere’nin, İngiliz tahtına fevkalade sadakat gösteren Müslüman tebaasını sırf İstanbul yüzünden teessür içinde bırakmayacağı tabiidir.”(Selahattin Tansel, Mondrostan Mudanya’ya Kadar, Meb. Yayınları, İstanbul 1991, c.2, s.60-61)
Başbakanın açıklamalarında da gördük…
İstanbul, aslında bayağı bir pazarlık konusu olmuş ve tamamen Hindistan ve diğer sömürge Müslümanların gayretleri sayesinde bize bırakılmıştı. İş bankasının hisselerinin gündeme geldiği bu günlerde bu hisselerin parasının Hindistan’dan geldiğini de hatırlatırız. Onlar, sonuna kadar bizi desteklediler. Bu heyetin içinde Muhammed Ali Cinnah, Muhammed İkbal ve Gandi de vardı.
Görüldüğü gibi Osmanlı’nın ölüsü bile bize himmet etmiş ve biz aslında İslam dünyasının himmeti ve desteğini hep almışız.
Kaynak: Osman Özsoy, Kurtuluş Savaşı, Timaş Yayınları, İstanbul 2007, s. 226-228
İbrahim Halil ER