Hafta sonu (7-8 Haziran 2014) dostlarımızla İstanbul’a İsmail Ağa’ya ve icazet törenine gittik. Uzun bir süredir gitmemiş, ordaki dostlarımızı özlemiştim. Bu vesileyle bir çok dostu da ziyaret etmiş olduk.
Yediğimiz içtiğimiz bize ait gördüklerimizi ve izlenimlerimizi sizlerle paylaşalım dedik.
1. Öncelikle ismail ağa ve çarşambada müthiş bir manevi atmosfer var. Buraya gelince üzerime büyük bir huzur çöküyor. Asrı saadetten bir tablo gibi…
2. Türkiye’de gönül huzuruyla sokaklarında cübbeli ve sarıklı dolaşacağımız tek yer burası… Kimse kınamadığı gibi, içimiz rahat bir şekilde dolaşabiliyoruz. Çarşambada cübbeli dolaşmak, çarşaflılarla karşılaşmak tanıdık tanımadık herkesle selamlaşmak veya selamlarını almak gerçekten keyif verici bir deneyim..
3. Cami ağzına kadar dolu. Normal vakit namazlarında namaz kılacak yer bulamıyorsunuz…
4. Arapça kitap satan yerlerde bir çok alıcı kitapları seçiyor. Hoşunuza giden kitapları burada bulabiliyorsunuz.
5. Keyifli sohbetler yapabilme bir çok dostu görebilme imkanını elde ediyorsunuz.
6. Türkiye’nin en güzide cemaatinin ortamında bulunmanın huzurunu yaşıyorsunuz.
7. Bir dergahın bulunduğu muhiti nasıl değiştirdiğini aynel yekin görüyorsunu.
8. Kılık kıyafetin insanın davranış ve düşüncesi üzerinde nasıl derin izler bırakabildiğini ve tüm davranışını nasıl değiştirebildiğine tanık oluyorsunuz.
9. Dergahın yemekhanesinde teberrük ve şifa niyetine çorbamızı içiyoruz.
10. Güzel bir misafirperverlik gördük… Anıları tazeledik. Daha önceleri geldiğimiz zamanları hatırladık…
HÜSEYİN AVNİ VE İHSAN ŞENOCAK HOCALARLA GÖRÜŞME
İsmail Ağa’nın misafirhanesinde bize tahsis edilen dairede kitap okuyurdum. Arkadaşlar alışverişe çıkmışlar, bense aldığım kitabın keyfini çıkarmak için içeri kapanmıştım.
Derken kapı çalındı. Kapıyı açtın bir çok hoca efendi kapıda yüzyıllık dost gibi mütebessim bir çehre ile beni karşıladı…
Hoş bir sürpriz olmuştu.. Kimler yoktu ki aralarında
Hüseyin Avni Hoca, İhsan Şenocak Hoca kapıda bekliyorlar, ziyaretimize gelmişlerdi. Gönlümüz mesrur oldu ziyaretleriyle… Onların tevazusu karşısında içimiz hoş olurken, müslüman bir kardeşini Allah rızasi için ziyaret etme sevabını aldıkları için de ayrı bir sevindik. Halbuki biz ziyaretlerine gitmeyi düşünüyorduk ama onlar erken davranak sevabı elde ettiler.
Hoş bir muhabbatten sonra Seyda’nın hatıraları kitabını kendilerine takdim ettik ve birlikte İsmail Ağa kitapçılarını dolaştık. Hoca ya camide ya da kitapçıda dolanacak, başka nerde olacak ki…
Bu arada Hüseyin Avni hoca’ya Edip Yüksel ile yaptığı münazarayı sorduk. Bunun aslında bir münazara olmadığını bir nevi dostunun oğluna ilgi göstermek olduğunu anlattı. Biz de Sadrettin Yüksel hocamızla yaptığımız görüşmede (Allah mekanını cennet eylesin. Çok üzülüyordu oğlunun durumuna. Hatta bir gün ziyaretine gitmiştim. O dönemlerde Raşit Halife öldürülmüştü. Sadrettin Hoca seviniyor, inşallah bizin Edip öldürmüş ve tekrar müslüman olmuştur diye temenni ediyordu. Bir babanın üzüntü ve çaresizliği gözünden okunuyordu. Bu durum onun hastalanmasına ve çökmesine yol açtı.) onun irtidat etmesinden dolayı çok üzgün olduğunu gördüğümüzü anlattık. O da üzüntülerini beyan etti bu arada babamla ilgili bir anı anlattı.
Seyda Muhammed Emin Er, profesörlerle bir münazara yapıyor. Fakat profesörler hiç usul adap bilmiyorlar. Her söze hemen bir ayet hadis yapıştırıyorlar. Bunların senedi kaynağı falan da bilmiyorlar. Seyda böyle kuralsız munazara olmayacağını beyan ederek ortamı terk ediyor, diye anlattı. Aslında alimlerin böyle kuralsız ortamı terk etmesinin daha iyi olduğunu gösterdiğini beyan etmiş oldu. İhsan hoca bana bu profesörler kimdi diye sordu. Hüseyin Atay ve bazı Ankara ilahiyat hocaları dedim. Olayı ve tarihini hatırlıyordum. 1985 yılında yapılan bir münazaraydı… Babam çok rahatsız olmuştu onların tavrından.
Hoş bir sohbetimiz oldu…
Gönül, dostlarının ve sevdiklerinin ziyaretleriyle mesrur olurken ayrılıklarıyla hüzünlendi…
BİR HADİS ALİMİ TAHİR EL-MEKKİ
İsmail ağa’da bir hadis alimiyle tanıştık. Mekke ummul kura üniversitesinde hadis hocası. Efendi hazretlerinin Mekke vekili aynı zamanda. Kendisiyle hadis, tasavvuf ve selefilik üzerinde güzel bir konuşma yapıyoruz.
Hadis ilminin Türkiyede zayıf olduğundan bahsediyoruz. Fakat Mahmut Efendi’nin hadis ilmine önem verdiğine de değiniyoruz. Kendisi hadis ıstılahları ve usulunden eğitime başlamış bulunuyor. Ankaraya davet ediyoruz. orda olduğumuz müddetçe kendisinden epey istifade ettik.
SEYİT İBRAHİM AHSAİ ve SEYYİT ŞERİF İBRAHİM EL-RUFAİ
Akşam namazından sonra bir ihvanımızın oğlunun düğününe çağrıldık. Kırmayıp gittik. İyi ki gitmişiz çünkü bir çok meşayih de burada geldi. Bunlardan en önemlisi Suudi Arabistan’ın Ahsa şehrinden gelen İbrahim el-Ahsai ve Seyyid Şerif hoca oldu. Büyük bir alim olup, aynı zamanda Efendi hazretlerinin de Ahsa’daki vekiliydi. Hadis konusunda iyi bir alim olup, İsmail Ağa medreselerinde talebelere de hadis dersi veriyordu. Pazar günü onun ders verdiği talebelerin icazet merasimine katılcaktık.
Selam verdik ellerini öpüp dua talep ettik, babamı andık…
Onunla birlikte gelen gençlerle muhabbet etti. Güzel bir düğün oldu….
İCAZET
Fatih camisinde İbrahim Ahsai hazretlerinin yetiştirdiği talebelerin hadis icazeti (Müslim) merasimine katıldık. Dualarla gençlere icaretler verildi. Gençleri kıskandım. Keşke onlar kadar genç olsam ve orada ben oturuyorum olsam diye düşündüm…
CÜBBELİ AHMET
İcazet merasiminden önce Cubbeli Ahmet Hocayla biraz hasbihal ettik. Kendisini Antep’teki Seyda’nın sene-i devriyesi programımıza davet etti. Fakat o tarihte başka bir programından dolayı gelemeyeceğini belirtip özür beyan etti. Hoş bir sohbet oldu..
HASAN EFENDİ
Efendi hazretlerinin halifesi Hasan Efendi’nin bizimle görüşmek istediğini arkadaşlar ilettiler. Çok mesrur olduk. Kendisini evinde ziyaret ettik. Ellerini öpüp hayır dualarını aldık.
Gerçekten maneviyatı kuvvetli, hoş bir insan olan Hasan efendi, Efendi hazretlerinin (Allah uzun ömürler versin) mirasını sürdürecek çapta birisin olduğunu gördük ve sevindik. Bizi o yaşına rağmen kapıya kadar uğurlama tevazusunu gösterdi.
ALAH BÖYLE ALİM VE MEŞAYİHLERİ EKSİK ETMESİN
İbrahim Halil ER