Kafkaslar bir milletler karmaşasıdır adeta. Dağıstanlılar, Çeçen, İngüş, Abhaza, Kalpak, Gürcü, Kürt, Ermeni ve Azeriler…..
Bütün bu irili ufaklı milletler arasında eskiden beri var olan düşmanlıklar yeniden gündeme gelmeye ve küçük etnik savaşlar başladı. İslam, bu bölgelere daha 7. yüzyılda Hz. Ömer döneminden itibaren girmeye başlamıştı. 12 yüzyıla kadar İslanm iyice buralara yerleşmişti. Özellikle Türlerin kitleler halinde İslamı seçmesi bölgeyi islamlaştırmştı. Harzemler, Gazneliler, Samaniler, Selçuklular, Safeviler, Altınordu, Osmanlı Devleti buralarda etkin olmuştu.
Türklerle Rusların tanışmaları ise tarihin çok erken dönemlerinde olmuştu. Hatta Ruslar uzun bir süre Altınordu devletinin hakimiyetinde yaşarlar. 1552 yılında Kazan hanlığının yıkılmasıyla da Ruslar, tarihlerinde ilk kez başka bir milleti egemenlikleri altına almış oldular. Çar Petro ve Katerine döneminden itibaren Ruslar bölgede kendilerini iyice hissettirmeye başladılar.
Kırım Tatarları
18 Mayıs 1944 yılında Stalin’in emriyle Tatarlar sürgüne gönderilirler. Gerekçesi de, ll. Dünya savaşında Almanlara yardım etmesidir. Bu sürgün Tatarlara oldukça zor ve acılı günler yaşatır. 250 binden fazla Kırımlı sürgüne maruz kalır. Bunlardan bazıları (%46) yollarda ölür.
1242 yılında kurulan Altınodu devleti Rusları 200 yıl egemenlikleri altına aldı. İslamiyet bu bölgede daha 7. yüzyılda görülmeye başlandı. Fakat 14. yüzyılda Altonordu’nun Müslüman olmasıyla, Ruslarla Türkler arasında daimi bir sürtüşme başladı. 1502 yılında Kırım hanlığı, Osmanlı himayesine girerek, Ruslara karşı Osmanlılara dayandı. Kırım Tatarları son bir gövde gösterisini de 1711 yılında Rus Çarı Petro’yu yenmeleriyle göstermişlerdir.
17. yüzyılda bu durum değişmeye başladı. Ruslar 1769-1774 yıllarında Kırım’ı işgal etmeye başladılar. Kırım hanlığı, Osmanlı sultanının oradaki halkın halifesi olduğunu kabul etmekle beraber, artık Osmanlı otoritesinden çıkmıştı. Bunu değerlendiren Rus Çariçesi Katerina, Kırım’ı Rusya’ya kattı. Kırım’ın adını Tavrida olarak değiştirdi.
1792 yılında lll. Selim Kırım’ın Rusya tarafından işgalini resmen tanıyarak, Tatarları kaderleriyle baş başa bıraktı. Rusya tarafından Tatarlar sürekli göçe zorlandılar ve onların yerine Slavlar yerleştirildiler. Artık Tatarların nüfusu, Kırım nüfusunun üçte biri kadar olmuş ve Slavların nüfusu da %45’e fırlamıştı.
18 Ekim 1921 yılında Sovyet Cumhuriyetler Federasyonuna bağlı Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1944 yılında Stalin Kırım Tatarlarını sürgüne gönderdi. Bunların bir çoğu yukarıda da değindiğimiz gibi yollarda öldü.
Büyük Sovyet Ansiklopedisinin 1953 baskısında Kırımın hep Ruslara ait olduğunu, Tatarların sadece birer yağmacı olduğu belirtilmişti. 1956 yılında Kuruşçef, Stalin’in bu zulmünü açıklıyor ve baskıları kaldırıyordu.
Daha önce tehcire zorlanan Kalikler, Balhanlar, Karaçaylar, İnguç ve Çeçenler hakkında ll. Dünya savaşında vatana ihanet suçu atfediliyor ve 1957 yılında kendi özerk Cumhuriyetlerini kurmalarına izin veriliyordu. Fakat Kırım Tatarlarına ülkelerine dönme izni verilmemişti. Ülkelerine dönebilme, siyasi iyileşme ve iade-i itibar konusunda mücadele eden Tatarlar, 1966 yılında temsilcileri tutuklanıp iade edildi. Takip ve baskılara maruz kaldılar. Otellerde Kırım Tatarlarına rezervasyon yasaklandı.
Kırım Tatarları, siyasi mücadelelerini sürdürürken, liderleri hapishanelerde veya çalışma kamplarında işkence görüyordu. Bunlardan birisi de Mustafa Cemiloğuludur. Kırım Tatarları, ülkelerine ancak 1987 yılında dönebilmişlerdir. Tatarlar, tehcir günlerinde ölen insanları için 18 Mayıs gününü matem günü ilan ediyorlardı.
Azerbaycan
11. yüzyılda öncü Türk birlikleri Azerbaycan’da görülmeye başladılar. Önceleri küçük kümeler halinde gelen bu Türkler, Selçuklu hükümdarıyla birlikte kitleler halinde gelmeye başladılar. 1054 yılında Güney Azerbaycan’da hüküm süren bütün Müslüman hükümdarlar artık Selçuklulara boyun eğmişti. 1064’de Alparslan Ermenistan’ı ele geçirdi. 1071’deki Malazgirt savaşından sonra Trans Kafkasya Selçuklulara katıldı. Böylece Azerbaycan toprakları Türkleşti.
Azerbaycan’da Farisi kökenli Müslümanlar da vardı. Bunlar da Talişler’dir. İran sınır civarında yaşamaktadırlar. 200.000 kişilik bir nüfusu vardır. Taliş dilinin yazı şekli olmadığından, yazışmalarında Azericeyi kullanmaktadırlar. 12. yüzyılda Moğollar Azerbaycan’a geldiler. Moğol hanları Tebriz’de otururlardı. Böylece Tebriz, Azerbaycan tarihinde ilk başkent ve önemli bir ticaret, kültür merkezi oldu.
1502’de Azerbaycan, Safevilerin merkezi haline geldi. Safevileri, şialığı burada yaydılar. Rusların Kuzey Azerbaycan içlerine sokulmaları 18. yüzyıl başlarında büyük Petro döneminde gerçekleşti. 1828 Türkmen Çayı anlaşmasıyla Aras nehri boyunca uzan Rus-İran sınır oluştu. Fakat Ruslar, Azerbaycan içlerine pek müdahale etmediler. Dinine ve yönetimine karışmadığından, Ruslara karşı har hangi bir tepki oluşmadı. Zaten Azerbaycan üzerinde Rus etkisinden çok Osmanlı ve İran etkisi bulunuyordu. 1918 ilkbaharında Türk ordusu Trans Kafkasya içlerinden Bakü’ye doğru ilerliyordu. 17 Ağustos’ta İngilizler Bakü’yü işgal ettiler. 15 Eylül’de Türk birlikleri Azeri militanları yardımıyla Bakü’ye girdi. 30 Kasım 1918’de Mondros Ateşkes antlaşmasına göre Türk ordusu Bakü’den çekildi. Yerine İngiliz birliği girdi. 1919’da İngiliz’i ordusu Bakü’yü terk etti. Yerine bağımsız milli bir cumhuriyet kuruldu. Başkanlığına Mehmet Emin Resulzade seçildi. Nisan 1920’de Kızıldordu Azerbaycan’ı işgal etti. 28 Nisan’da Bakü’ye girdi. Aralık 1936’da Azerbaycan SSCB’nin on altı Cumhuriyetten birisi oldu.
Bakü hiç çatışmadan ve direnmeden Rusların eline geçti. Bu da akla bazı şüpheleri getirmektedir. İsmet Bozdağ, Türkiye’nin Rusya’ya Bakü’yü bırakmak zorunda kaldığına değinir. Çünkü işgalden önce Türkiye’den Bakü’ye temsilciler gidiyor, onlara güvence veriliyorken, Rusya’nın böyle bir işgali kansız gerçekleştirmeleri akla bir çok soru getiriyor. 1928 yılında Rusya Azerbaycan’ı İran’la aralarında paylaştılar.
BİR EMPERYAL SAVAŞ “l. DÜNYA SAVAŞI” VE RUSYANIN TAVRI
1914-17 yıllarında Tatar, Başkurt, Kırım ve Azerbaycan Türklerinden 200 bin kişi askere alındı. Bunlar, Rus menfaati uğruna çok ölü verdiler. l. Dünya savaşında Ruslar, Alman cephesinde çok esir vermişlerdir. Bu esirlerden çoğunluğunu ise Rusya vatandaşı Türler oluşturmaktadır. Almanya, zossen kampında kalan bu Türkleri müttefiki olan Osmanlı saflarına kazanmak isteyince, bunlardan bin kişilik bir tabur oluşturuldu. 1916 yılında İstanbul’a gelen bu tabur, daha sonra Irak cephesindeki savaşlara katıldılar.
1916 Ayaklanması
1916 yılında Rusya’da, Çarlık Rusya’sının savaş kayıplarının telafisi için yabancılardan ek vergi ve askere almak ve askere göndermek istemesi üzerine bir çok bölgede şiddetli ayaklanmalar çıktı.
Bolşevik İhtilali
1917 yılında Kerenski hükümetini deviren Lenin, İktidarı ele geçirdi. Bunun üzerine iç savaş çıktı. İç savaş yıllarında Türkler aktif olarak kızıl ordu saflarında savaştılar. Sovyet kayıtlarına göre kızıl ordunun %20-30’unu gayri Ruslar teşkil ediyordu. Yani 250 binin üzerinde bir Müslüman asker vardı.
Rusya’daki Müslümanların Özgürlük Mücadelesi
1917 yılında “Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı” toplandı. Buradan çıkar karar, her bölgenin kendi mücadelesini, ayrı ayrı sürdürmesiydi. Tatar Türkleri 29 Kasım 1917 yılında Kazan’da toplanan meclis “İdil – Ural Devleti’ni” ilan etti.
Temmuz 1917 yılında “ll. Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı’nda” Harbi Şura toplanmasına karar verildi. Harbi şura, asker toplamaya başladı. 1918 yılında 50 bin kişilik bir ordu oluşturulmuştu. Fakat 1918 yılında Ruslar bu orduyu dağıttılar.
Dağıstan’da ise 10 bin kişilik bir şeriat ordusu kuruldu. Fakat bu ordu da Bolşevikler tarafından dağıtıldı.
ll. DÜNYA SAVAŞI
Almanlar, hızlı bir şekilde Rusya’da ilerliyorlardı. Onların bu başarısı üzerine yüzbinlerce esir elde ettiler. Bu esirler oldukça zor koşullarda yaşıyorlardı. Almanya’daki esir Türler için devreye giren Türk yetkilileri, Almanların dikkatini değişik milletler üzerine çekti. Alman ss organı ise, insan ihtiyacını savaş esirleriyle karşılamayı düşünüyordu. Böylelikle gönüllü Kafkas birlikleri oluşturuldu. Katılım oldukça yüksekti. 1943 yılı başında bu birliklerin sayısı 100 binin üzerindeydi.
Savaştan sonra, Sovyet yönetimi Almanlara katılan milletlerden hesap sormaya başladı. İade edilen askerler hemen asılıyordu. Kırım Tatarları vatan haini ilan edilip, bir çoğu öldürülüyor veya sürgüne gönderiliyordu. Diğer Kafkas milletlerden Çeçen-İnguş, Karaç-Balkar ve Meşhetler de topraklarından sürülüyorlardı.
İbrahim Halil ER