Eğer bir yerde bir sorun varsa bilin ki oradan İngliiz geçmiştir.
İngiltere, Hindistan’dan çekilirken Pakistan’ın kuzeyinde bulunan ve çoğunluğunun Müslüman olduğu Keşmir bölgesinin yönetimini bir mihraceye vermişti. Pakistan’ın burayı almak istemesi Hindistan ile Pakistan’ı karşı karşıya getirdi. 1947 yılında Hindistan’a ilhak edilen Keşmir nedeniyle 1948’de Pakistan ve Hindistan arasında savaş yapıldı. İki ülkenin rekabeti sonucu Hindistan, Sovyet yanlısı bir politika izlerken Pakistan, Batı yanlısı bir politikaya yöneldi.
Keşmir’de yaşanan Hindu – Müslüman çatışması üzerine 1965’de Pakistan’ın Keşmir’e girmesi ile savaş başladı. BM’nin araya girmesi ile Hindistan ve Pakistan arasında 1966’da ateşkes yapıldı. Keşmir halkı, Hindistan’ın gerçekleştirdiği baskı, asimilasyon ve sindirme politikalarına karşı kendi imkânları ile mücadele etmektedir.
Bugün Orta Asya’da yeniden Pakistan ve Hindistan savaşı kapıda. Zaten Batı’nın yapmak istediği şey de Pakistan ile Hindistan’ı kapıştırmasıdır.
Hindistan’ın, Keşmir’in özerk yapısına son vermesi bölgeyi barut fıçısı haline getirmeye yetmiştir.
iki tarafın da elinde nükleer silahların olması yapılacak savaşın riskini göstermektedir. Batılı devletler, bu iki devletin birbirlerine nükleer silah atmasını teşvik bile edeceklerdir. Çünkü Batılı başkentler, dünya nüfusunu azaltma projesi ekseninde büyük savaşlar ve LGBT gibi hastalıkları yaygınlaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu eksende özellikle müslüman nüfusunu azaltmak için yoğun projeler üretilmektedir.
Pakistan, ABD müttefiki iken şimdi yolları ayrılmış durumdadır. Şu anda Pakistan Çin’e yakınlaşmışken Çin’in ipekyolu projesinin önemli bir ayağıdır. Bu sorunun bir amacı da bu çalışmayı baltalamaktır. Çin-ABD kapışması her zaman olduğu gibi Müslümanlar üzerinden yaşanmaktadır.
İbrahim Halil ER
Keşmir Sorunu
Bir kaç ay sonra medyamızı kaplayacak olan yeni bir sorun geliyor. Keşmir sorunu. Aslında yeni değil, ama uzun bir süredir suskundu. Fakat Hindistan’da yeni seçilen milliyetçi hükümet, Keşmir’in özerkliğini sağlayan kanunu iptal etmeye çalışmaktadır. Keşmir, Hindistan’a bağlı özerk bir Müslüman devlet. 80 veya 100 milyon Müslümanın yaşadığı bir yer… Bu kanunun iptali demek, Hindistan’ın burayı işgal etmesi, tekrar Müslüman katliamlarının yaşanması, Pakistan ile Hindistan’ın karşı karşıya gelmesi demektir.
Zaten daha önce de bu iki ülke Keşmir nedeniyle savaştılar (1977). Savaşı Pakistan kazanmasına rağmen Avrupalıların bastırmasıyla Keşmir’e özerklik verildi. Fakat buradaki sorunlar bir türlü bitmedi. Hindistan, tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. Çin ve Rusya ile kurmuş olduğu ittifak ona büyük dokunulmazlık verdiği gibi, Amerika ile de ilişkilerini sağlamlaştırmış bulunmaktadır. Üstelik Müslüman Bangladeş yönetimi de Hindistan’ın gölgesinde bulunmaktadır. Bir kaç önce buradaki Müslüman partilere yönelik baskılar ve idamlarla sarsılmıştık.
Bangladeş yönetimi tamamen Hindistan’ın yörüngesine girmiş durumdadır. Pakistan ise Amerika ile ilişkileri bozulmuş ve içerde sürekli terör eylemleri ile zayıflatılmıştır. Hindistan’ın elindeki en büyük güç aynı zamanda nükleer silahlardır. Pakistan’ın da nükleer silahları vardı ama Amerika bunları imha etmeye çalışıyordu. Bir çok nükleer fizikçi suikastlarla yok edildi. Şu anda o silahların akıbetinin ne olduğu bilinmiyor. Halbuki Pakistan’ın bir Hindistan işgaline karşı elindeki caydırıcı unsur bu silahlardı. Gelecek günler, Keşmir sorunlarıyla uyanacağımız günler olacaktır. İyi uykular Müslüman, her nerede uyuyor ve uyutuluyorsan…. NÜKLEER BARIŞ! Pakistan, nükleer deneme yapmasının yıldönümünü çeşitli etkinliklerle kutluyor. Pakistan, 28 Mayıs 1998’de nükleer deneme yapan ilk Müslüman ülke olmuştu. O günden bu yana ülkede 28 Mayıs ‘Yewm-i Tekbir’ adıyla kutlanıyor. Hindistan’ın 10 Mayıs 1998″de gerçekleştirdiği 3 nükleer denemenin ardından Pakistan tarihi bir dönemece geldi. Bu denemelere karşı dönemin Başbakanı Navaz Şerif, iddialı konuştu: “Üç günde biz de yaparız.” Pakistan kamuoyu ayaktaydı. Herkes tek bir şey dile getiriyordu: “Nükleer denemeyi ya şimdi yapacağız ya da hiç bir zaman.” Deneme yapması halinde Amerika’nın uygulayacağı ambargo hatırlatılınca dönemin Dışişleri Bakanı Gohar Eyüp Han şunları söyledi: “Biz kendimize yeteriz. Yasaklar ve ambargolar bizi etkilemeyecektir. Hindistan’a cevap vereceğiz.” Son noktayı ise Başbakan Şerif koydu: “Pakistan milleti çorba içmeye mahkum olsa da nükleer denemeleri yapacağız.” Denemenin yapılacağı günün gecesi, Amerika Birleşik Devletleri Başbakanı Bill Clinton bir kez daha telefona uzandı ve Navaz Şerif’i aradı: “Bombayı patlatma.” Clinton kim bilir bu sözleri kaçıncı kez tekrarlıyordu fakat Pakistan dediğini yapmakta kararlıydı ve yaptı.
28 Mayıs 1998″de Belucistan eyaletinde art arda 5 nükleer deneme gerçekleştirdi. Denemeler başarılı olmuştu. Pakistan bu denemeleri yaptığı için batının büyük baskısına maruz kaldı. Pakistan’ın şu anki içler acısı durumun nedeni o denemedir. İşin ilginç yanı Hindistan bu süreci başlatmasına rağmen kimse Hindistan’a bir şey demiyordu. Ama iş bir Müslüman ülkenin nükleer gücü elde etmesine gelince olay değişiyordu. Amerikan’ın Fransa’nın nükleer bombasına “Hristiyan bombası” denilmiyordu ama Pakistan’ın bombasına “İslam bombası” deniliyordu. Sıra acaba ne zaman bize gelecek. Biz ne zaman bu silah teknolojisine sahip olacağız. Ülkede nükleer deneme yapıldıktan sonra Hindistan ile uzun yıllar süren savaş da sona ermişti.
11 Mayıs 1998’de Hindistan, Racistan’ın Pohran mevkiinde beş nükleer deneme gerçekleştirmişti. Pakistan da 28 Mayıs 1998’de Çaği mevkiinde beş ve iki gün sonra bir adet olmak üzere altı deneme yaparak gücünü göstermişti. Ülke, nükleer denemelerden sonra Türk ve Çinli şirketlerle atılım yaparak ekonomik gücünü de göstermeye çalışıyor. Özellikle Türkiye ile metrobüs projesi dünyayı şaşırtmıştı. Uzmanlara göre, Hindistan ve Pakistan enerjiyi savunma sanayiinden sonra şimdi de barışçıl amaçlarda kullanmayı düşünüyor. Pakistan nükleeri sağlık ile birlikte enerji ve diğer sektörde de kullanıyor. (dbh)
İbrahim Halil ER