1 thought on “KIRAATİMİZİN SENEDİ

  1. KUR’AN KIRAATİ
    İngilizce’nin, Fransızca’nın İstanbul lehçesi /ağzı yok iken
    Arapça’nın ve Kur’an’ın İstanbul lehçesi/ağzı nerden çıktı?
    Kur’an 7 harf üzerine nazil olmuştur (bazıları 7 Arap lehçe olduğunu söylüyor bu 7 harften kast edilenin) denirken, bunların arasında Türkçe lehçesi – ağzı olduğu söylenmiyor…

    Not
    Bundan sonra ben de İngilizce’nin Ankara lehçesinde ısrarcı olacağım 🙂
    Ayrıca, Kur’an okumanın Diyarbakır lehçesi neden korunmuyor 🙂

    EK
    Kur’an okunuşları da rivayetle bize gelmiştir. Bu rivayet zinciri Sahabeler üzerinden Resulullah (sav)’e uzanır. Biz Türkiye’de Asım kraatine göre okuyoruz ve bu kıraatte İstanbul ağzı diye bir şey yok…
    İstanbul ağzı aslında Arapça’ya dili dönmeyenlerin uydurduğu bir şey…
    Böyle bir okunuşun senet zinciri yok…

    KUR’AN-I İYİ OKUYAN SAHABELER
    Peygamber Efendimiz (asm)’in Kur’an’ı tertil üzere ve güzel sesle okuyanları övdüğüne dair haberler nakledilmiştir. Bir defasında Resûl-i Ekrem, “Ümmetimin en iyi okuyanı Übey’dir.” buyurmuş (Buhârî, “Fezâ’iIü’l-Kur’ân”, 8) bizzat Übeyb. Kâ’b’a, “Allah bana Kur’an’ı sana okutmamı emretti.” deyince Übey’in, “Allah beni sana isim olarak söyledi mi?” sorusuna da “Evet!..” cevabını vermiştir.(Buhârî, “Tefsir”, 98; Tirmizî, “Menâkıb”, 33)
    Buhârî’de yer alan bir rivayete göre, Peygamber Efendimiz (asm), Hz. Abdullah İbn Mesud’dan kendisine Kur’ân okumasını istemişti. Bunun üzerine İbni Mes’ud Hazretleri:

    “Ey Allah’ın Resûl’ü! Kur’ân sana indirildiği hâlde ben mi sana okuyacağım?!” diye sordu. Peygamberimiz de:

    “Evet, onu başkasından dinlemek benim hoşuma gider!” diye cevap verdi.

    İbni Mes’ud okumaya başladı. “Her ümmetten bir şahit gönderdiğimiz zaman durumları ne olacak?” mealindeki âyete kadar geldiğinde, Resûlullah:

    “Şimdilik yeter.” dedi; o anda gözlerinden yaşlar boşanıyordu…(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân: 32-33)

    Hz. Ebubekir ve Ebu Musa El-Eşari’de güzel Kur’an okuyanlardandır.

    ASIM KIRAATI
    Ülkemizdeki Kur’an kıraatı Asım kıraati olup Hafz rivayetini esas alır.

    Asım bin Behdele, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, Ebu Amr Şeybani ve Zi’r bin Hubeyş’den kıraat ilmini öğrendi. Üçü de Abdullah bin Mes’ud’dan o da Resulullah efendimizden öğrendi. İmam-ı Asım’ın hocası bu kıraatini hz. Ali’ye de okumuş, bir anlamda onun kıraatini de almıştır.
    Ebu Abdurrahman es-Sülemi’den sonra Kufe’de kıraatte reislik Asım bin Behdele’ye intikal etti. İmam-ı Asım’ın kıraat usulü iki talebesi vasıtasıyla yayılmıştır.

    Bunlar, Ebu Bekr Şube ve Hafs bin Süleyman’dır. Hafs, kıraati doğrudan doğruya İmam-ı Asım’dan almıştır. Bugün yeryüzünde bulunan Müslümanların çoğu, İmam-ı Asım kıraatinin Hafs rivayeti üzere okumakta, mushaflar da bu kıraat üzerine basılmaktadır. İmam-ı Asım’dan kıraat ilmini öğrenenler sadece bu iki kimse olmayıp, onun tedris halkasında yetişip başkalarına ilim öğretenler pek çoktur.

    Asım bin Behdele sesi çok güzel olup, çok tatlı Kur’an-ı kerim okurdu. Her kelimenin ve her harfin hakkını verirdi. Kur’an-ı kerimin belagat ve fesahatını, yüce manasını canlandırmak hususunda öyle güzel bir edası, öyle bir okuyuş tarzı vardı ki, eşine çok az rastlanırdı. Çok fasih konuşurdu. Güzel ahlak sahibi, ibadetlerine çok düşkün, gayet alçak gönüllüydü. İlim öğrenmeye ve öğretmeye aşıktı. Bu hususta talebesinin ayağına bile giderdi. Nitekim talebesi olan Süfyan-ı Sevri’ye gider, bazı hususlarda onun fetvasına baş vururdu. Ömrünün sonuna doğru gözlerini kaybetmiş ama olmuştu.
    i.halil er

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir