LGBT meselesi artık bizim mahallenin de meselesi olmuştur. Genelde biz bu tür meseleleri kendi mahallemizin dışında gerçekleşen bir olay olarak görmekteyiz. Hatta bu insanların sekuler zeminde ortaya çıktığını bizde olmaz diyerek hem acımasızca eleştirmekte ve hem de dışlamaktayız. Ama artık muhafazakar ailelerin çocukları arasında da bu şekilde bir yaşam standardını benimseyenler çıkmaya başladı.
Örneğin bana gelen bir mesajda muhafazakar bir gazetede yıllarca çalışan ama şimdi Travesti olan bir LGBT mensubu kişiden örnek verildi.
Mesaj şöyle: “Size mesaj olarak atmamın sebebi birde böyle bir furya var ak partili lbgt’liler falan diye, böyle dindar eşcinseller,, lezbiyenler, travestiler, orucunu tutan, namazını kılan, hatta haca giden insanlar.
Sanki bir proje gibi yaygınlaşıyor gençler arasında da o sosyal fobili gruplarda da bu tiplere denk geldim. Genelde lise, üniversite öğrencisi iken düşüyorlar.
Ne bu tip kafa karışıklıklarını ne de dinlerini bırakabiliyorlar ve ne de bu pis hasletlerinden vazgeçebiliyorlar. Dininden kopmak istemeyenler bize ALLAH böyle yarattı gayet normal, yaradılışımda var deyip kendilerini kandırmaya çalışıyorlar.
Böyle bir inanç şekliyle, dinle ters düştüğünü anlayanlardan imanı zayıf olanlar deistleşmiş, ateistleşmiş, din düşmanı olmuşlar.
Fakat bunlardan bir kısmı da yani sağcı – muhafazakar, dindar kalanları da gruplaşıyorlar. Bu konuda bile bir siyasi kutuplaşma var. siyasi bir proje gibi destek var.”
İstanbul sözleşmesinin belki de karanlık kalan, gözden ırak kalan kör noktası da aslında bu LGBT konusudur. Genelde aile meselesine takıldık ama asıl dünyayı dönüştürmek isteyen güçler dünyayı cinsiyetsizleştirme ve hatta LGBT konusunu meşrulaştırma ve onları üçüncü cins diye kabul ettirme projesini hayata geçirmeye çalışmaktadırlar.
Bu projenin hayata geçirilmesi belki de Lut Aleyhisselam’ın kavminin başına gelen afetin bir şekilde tekrar yaşanmasına da yol açacaktır. Çünkü Kur’an kıssalarındaki kavimlerin helakı hikayelerinde her kavmin öne çıkan bir günahı örnek gösterilmekte ve her kavme o günaha nispeden bir helak cezası verilmektedir.
Konuya tekrar dönersek, muhafazakar camianın SEÇİM, GEÇİM VE MEHDİ gibi konular yerine sosyal meselelere odaklanmaları ve bu konularda güç birliği yapıp çözüm üretmeleri gerekir.
Fakat benim bu camiada gördüğüm sıkıntı, yılların tartışılıp sonuca ulaştırmayan konuların ısıtılıp ısıtıp tartışılması ve mesailerin bunlara harcanmasıdır.
Bizim dikkatimizi dağıtıcı ve mesaimizi asıl sorundan uzaklaştırıcı bu konuların bile özellikle birileri tarafından gündeme getirildiğini düşünüyorum.
Acilen en azından bazı kişilerin emri bil ma’ruf ve nehyi anil münkeri öne çıkarıcı bir arayışa yönelmeleri gerekir.
Bu konular (LGBT, Aile) ve deizm meseleleri üzerinde zihni efor sarf edilmeli, gençlikle hatta kadın sorunlarıyla ilgilenilmelidir.
Bu konuların ana hareket noktası sosyal medya ve ilgili stk’lardır. Acilen siyaset, geçim, rant ve sonu gelmeyen tartışmalardan uyanıp asıl konuya yoğunlaşmamız gerekir. Toprak altımızdan kayıyor, zemini kaybediyoruz.
İbrahim Halil ER